Eskişehir’de, en az bin yaşında bir hamamdır Erler Hamamı. Bizans Dönemi’nde
kurulduğu yönünde tarihi ipuçları olduğu söyleniyor. Tahmini tarihi biz uyduruyoruz.
Hakkında az bilgi var. Bildiğimiz
kısmını yazalım da bin yıl sonraya kalsın.
Biz, hamam terbiyesini Erler Hamamı’nda aldık. Başka hamamlarda, sadece
yıkanmışızdır. Türkiye’de, böylesini tecrübe etmedik henüz. Suyu da kendi de
çok sıcak bir hamamdır. Sıcağı, nefsi terbiye etkisi olduğunu düşündürüyor.
Madden manen insanı aklar, paklar.
Alçakgönüllülükten yıkılmaması için dua ederiz hep; öyle de gösterişsiz bir
yapıdır. Her zaman büzülmüş bir kirpi gibi şehrin ortasında, dikkatlerden
kendini sakınmıştır. Binalaşmış bilgelik gibidir.
Ancak mütevazı
görünüşünün aksine müşterisi hiç bitmez. Eskişehirliler, soluğun kanıksanması
gibi bir alışkanlıkla içgüdüsel gider Erler’e.
Bir çocuk hamamla tanışırken önce Erler Hamamı’na götürülmeli, bizim gibi. Can
havliyle zihni açılır. Açık zihinle net iki sonuç çıkarmışızdır hamamlarla
ilgili:
1- Yaşamın akışıyla hamamı karıştırmayacak, onun havasına, kurallarına
uyacaksın.
2- Hamamdan çıkışta mutlaka yeterince ter atacaksın.
Kurala uymayanı, hamam çarpar. Zamanınız azsa hamama gitmeyin. Püri pak oldum
derken dışınıza çıkmak isteyen içinizi zapt etmekle geçer geceniz! Zatürree
olma tehlikesi de cabası.
İmrenilecek
birlik kubbesidir
Suyu doğadan sıcak gelir, odunla kömürle ısıtılmaz. Isıtılma hamamları da var
ama Eskişehir, sıcak suların üzerine kurulmuş, ikinci derece deprem bölgesi bir
şehirdir. Depremi, hamamlarında şifa olur.
Suyu soğutulmuş, ılık hamamlardan farklıdır Erler Hamamı; okuldur. Akıllı
olanın beden ve ruh sağlığına büyük katkıları olur.
2-3 ziyaret,
akıllanmamıza yetmiştir. Hiç acele etmeden yıkanır, çıkar ve kazara yangın
ortasında kalsak ter atmadan çıkmamakta tek başımıza ayak direriz. Deneyimi
olmayanlara, ısrarlı uyarımızdır.
Okulun kapısından girince:
Gişeden, ‘umumi’ ya da ‘banyo’ olarak biletinizi alırsınız.
Umumi, havuz çevresindeki kurnalarda yıkanmak anlamına gelir, banyo, özel
odanızda. Banyoya eskiden ‘halvet’
derlermiş. Havuz, herkese açıktır(*). Banyo da alsak zamanın çoğunu umumide
geçirmeyi severiz. Bin çeşit adamın aynı olduğu yerdir umumi; hepsinde aynı
peştamal!
İmrenilecek bir birlik kubbesidir üstünüzdeki.
Bin çeşit
adam, aynı havlular içinde
Gişeden arkanızı dönüp, ayakkabılarınızı giriş sofasına kutu gibi oturtulmuş
emanete verir, takunyanızı, terliğinizi ayağınıza geçirirsiniz. Gişe, emanet,
fıskiyeleri şıkırdayan, suyu içilebilen, genellikle hamam sonrası çevresinde
ter atılan küçük havuz, bu giriş sofasındadır. En sevdiğimiz yeri hamamın.
Bazen kendimizi hemen oraya atmak için çabuk çıktığımız olur. Üç kat havluya
sarılı ter atarken soda-limon ya da çayla harareti bastırıp, fıskiyeli havuzu
ve çevresindekileri izlemek, zihni ayıklar, sadeleştirir. Bin çeşit adam, aynı
havlular içinde!
Emanetten numaralı fişlerinizi aldıktan sonra umumiyse umumi dolaplarına
soyunursunuz, banyo ise odanıza. Peştemalinizi dolanır, sabun, şampuanınızı
alır, takunyalarınızla küçük adım geyşa yürüyüşü, havuza yollanırsınız. Eskiden
‘tak tok’ takunya sesleri, hamamın müziğiydi. İki kez aynı melodiyi duyamazdınız
çünkü genellikle ikisi birbirini tutmaz, farklı olurdu takunyalar. Şimdi ‘şapıldak
şupıldak’ lastik terlikler peyda oldu. Müzik yapay, melodi tekdüze!
Girişten, ‘soğukluk’ denen, ara
bölüme geçilir. Soğukluk kısmına dikkat; hamamın can simididir. İçeride
sıkıştıkça nefeslenmek için soğukluğa çıkınız; vücudunuzun, hamam sıcağına uyumunu
kolaylaştırır.
Gözlerle
konuşulmalıdır
Soğukluktan kapıyı açar, büyük havuzlu bölüme girersiniz. “İşte sağlık,
temizlik ocağı!” derken “Köhhhh!” diye, ciğerlerinizden tahliye etmeyi
düşündüğünüz havayı, gerisin geri yutarsınız. “Hamamdasın.. ayarla kendini” uyarısıdır. Yukarıda belirttiğimiz
birinci kuralın, ilk uyarısı. “Dünyanın
en cevval adamı, atletik cinfikirlisi ol, tanımam, kendini ayarlacaksın”
der.
O “köhhh”le beraber, davranışlarına bir olgunluk gelir insanın, “Zaman da ne
ki.. kendimi buldum.. hamamdayım, ne hesabı verecem..” gibi yapmacık isyankar
bir ruhhali oluşur. En fazla havuza bacakları sokana kadardır isyan, soktuğun
gibi ışık hızıyla akıl ihsan olur, sağlıklı düşünme başlar. Sanki beyninize
basınç yapan hava, gam, kasavetle beraber boşalır. Dünyanın sırrına ermiş bir
hal çöker üzerinize. Eşraftan bir zengin, “Dağıtın malımı, mülkümü, bir ben var
benden içreee!” diye ünlemiyorsa boşuna değildir: Hamamda mümkün olduğu kadar
ekonomik nefes tüketmek lazımdır. Değil ünlemek, gözlerle konuşulmalıdır.
Havuz
kısmından çıkana kadardır tevazu, mal-mülk tekrar değerini bulur!
Yeniyetmeler, fıldır fıldır hareketli, çevreye sular saçarak havuza atlama
talimleri yapsalar da oradan oraya koşturup, 40-45 derecelik suda deve
güreşleriyle ortalığı velveleye verseler de hamam ahalisinden ses çıkmaz.
(Neden derseniz, bir önceki paragrafı tekrar okuyunuz.) Buna karşın hamam,
sonunda, mutlaka dize getirir hepsini. Hamamdan çıkarken suratlarından saflık,
temizlik ve terbiye edilmiş Arap atı sakinliği süzülür. Girerken alev fışkıran
gözler, çıkarken kıpır kıpır yansıyan yakamoz olur. En izlenesi andır bu katıksız
saf bakışlar.
İster kurnada kendiniz keselenir,
yıkanırsınız ister tellak eline
teslim edersiniz kendinizi. Şu sırayla yıkanmak gerekir: Önce kurnada su dökünülür (ya da duş
alınır). Sonra bacaklarınızı havuza sokarak terlemeyi beklersiniz. Girer girmez
lambur lumbur havuza dalmak yanlış bir davranıştır; vücudun ortama alışmasına
zaman tanımalı. Hiçbir şey için acele etmemelisiniz.
Yeterince
terledikten sonra yine su dökünüp, keselenme aşamasına geçilir. Keseden sonra
sabunlanıp, şampuanlanırsınız. Bu aşamadan sonra artık havuza girebilirsiniz. O
cayır cayır suda, balık gibi dalıp çıkan insanlara özendiğimize hep pişman
olmuşuzdur; neresinden soluyacağını şaşırır kendini dışarı atmayan!
Havuz sefasından sonra tekrar su dökünüp ya da duş alıp, çıkılır. Duş
müessesesi, hamam tarihinde çok yeni sayılır ama iyice yorgunluğun ardından,
tas tas su taşımaktan kurtarır adamı. Onayladığımız bir yeniliktir.
Tellağın
iyisi
Tellağın iyisi şansınıza kalmıştır. Eli hafif olur, sizi de kuş gibi
hafifletir. Güzel yanı, siz uzanırsınız, o yorulur. Yıkamakla kalmaz, Uzakdoğu
masajlarına benzer incelikleri de vardır.
Gıdıklanmışızdır hep, abartmaması için peşinen pazarlık ederiz her zaman.
Kürek kemiklerinizin arasına “ŞAAPPP!”
diye son tokadın oturtulması gelenektendir, vurulmayanı "Tellakta
yıkandım" demesin. Yağlı güreşlerden farkı, bir tarafın mukavemet
göstermemesidir.
Tellakta
yıkananlar, daha enerjik çıkarlar hamamdan. O enerjiyle tanıdıklara laf atıp,
şakalaşma güçlerini korudukları görülmüştür. Tanıdık ta ses yok ama!..
İyi tellak şans işidir çünkü kazara bir ilçemizde kötüsüne denk gelmiştik de
zatı muhterem, kilim gibi silkelemişti bizi. Bir de havlularla bahçeye assa
tamam olacak. O yorulacağına biz yorulmuştuk. Nefret besledik adama. Erler’in tellaklarına fazla bahşiş
verir olduk sonra.
Büyük havuza girdiğiniz zaman vücudunuzun sudaki kısmı, doğal olarak,
kıpkırmızı olur. Bazıları, hem havuza beline kadar girip hem de kendilerini
sıcağa dayanmak için kasarlar. Altı kırmızı, üstü siyaha çalan mor bir adam, Eskişehirspor bayrağı gibi, kırmızı-siyah
olur. Sağlıklı olacağı inancıyla suda dalgalanır. Eskişehir değil de başka bir yerde
olsa aşırı dikkat çekicidir görüntü.
Bulunmaz
laboratuvar
Yıkanma faslı bitince, son bir çabayla soğukluğa çıkış kapısına ulaşmaya
çalışırsınız. Bu çıkış sürecinde, takunyaları bile kontrol etmek zorlaşır.
Halsizlikten, ayağımızdan çıkan takunyayı bırakıp, yolda ilk gördüğümüz 3
numara büyük takunyayı giyip, gitmişliğimiz çoktur. Ancak çıkış kapısına kadar,
hiçbir zaman hamam metanetinizi yitirmezsiniz. Olgunluk, oturmuşluk kapıya
kadardır. Kapı açılıp ta serin ve bol havayla karşılaşana kadardır her şey. İki
adım sonra eski karakterinizi giyer, hamama girdiğiniz adam oluverirsiniz.
‘Hamam psikolojisi’ diye bir bilim dalı
varsa biz bilmiyoruz, yoksa akademik camia elini çabuk tutmalı; Erler Hamamı,
bulunmaz bir laboratuvardır.
Havuzlu bölümden soğukluğa çıkarsınız. Aynı zamanda peştemali soyunup, “sıhhatler olsun” karşılamasıyla ilk
havlularınızı sarındıracak görevlinin bulunduğu yerdir burası. O dakikadan
sonra 10 kişiden dayak yeseniz umurunuzda olmayacak bir bitkinlik çöker
üzerinize. “Sağol” demenizi
duymayabilir görevli. Bir tane belinize, bir tane sırtınıza, bir tane de
başınıza olmak üzere üç kat havluya sarınarak, firavun edasıyla fıskiyeli
havuzlu giriş kısmına geçersiniz.
Kimi soyunma
dolabının başına kimi özel ‘banyo’ odasına kimi de –bizim gibi- doğru fıskiyeli
havuz başında manzaralı bir yere çöker, kalır. Siz daha soda-limon siparişinizi
vermeden ikinci görevli gelir. O da “sıhhatler
olsun” dileğiyle belinize, sırtınıza ve başınıza dolayıverir yeni
havluları. Başınıza havluyu bağlayış biçimiyle şimdi tam firavun olursunuz. Bilmeyen,
Mısır Hanedanlığı Yüksek Strateji Kurulu Toplantısı’ var sanır. Ne var ki
konuşmaya mecali olan yoktur. Boş bakan pancar gibi adamlar, “sıhhatler olsun”
nidalı, fıskiye şıkırtılı, takunya takırtılı ve terlik şapırtılı bir toplantı
gerçekleştirir.
Aklın
kirleri de temizlenir
“Sıhhatler olsun” dileği, hamamın
raconundan, çok güzel bir gelenektir. Hamam sonrası herkes herkesi bu dilekle
selamlar. Tanıdığınız, tanımadığınız her türden insanla bir arada, sağlıklı
olmayı kutsarsınız. Çoğunlukla arkasından, hoş sohbetlere kapı aralanır.
Seyitgazili bir çiftçi ya da eşrafın ileri gelenlerinden bir tüccarla konuşur
bulabilirsiniz kendinizi. Sohbete nereden girdiğinizi anlamazsınız.
Teknede
karılan çimento gibi, sohbetle karıştıkça ayrımlar kalkar. Hamam, sadece
vücudun değil, aklın kirlerini de temizler.
Hamam
sonrası ter atma evresinde, bazı anılar tazelenebilir. Hamamda yaşanan
maceraları anımsar, kendi kendinize gülümsersiniz: O zaman 12-13 yaşlarındaydık.
Rahmetli amcamla Erler’deyiz. Yıkarken
şaka olsun diye, hamam tasını ya kafamıza ya da başka bir yerimize kazara
çarpıyormuş gibi vuruyor. Kasten yaptığını biliyoruz. O zaman plastik tas yok,
hepsi alüminyum. Son tas suyla sabunlardan arınır arınmaz kaptığımız gibi elinden
tası, fırlattık. Hiç kendisinden beklemediğimiz bir çeviklikle kenara çekildi.
Tas, arkada sabunlamış bir beyefendinin kafasında “PANNN!” diye patladı, hamam kubbesinde yankılandı ses. Nişan alsan tutturamazsın.
Adam istifini bozamadı çünkü yüzü gözü sabun içinde. Kıs kıs gülüşüyoruz. Neyse
adam, suyu başından aşağı boca etti, yüzü gözü açıldı, biz de “pardon, çok özür
dileriz” falan diyebildik. Hiç ses etmedi. Tepkisizliğe çok şaşırmıştık çocuk
aklımızla. Biz tepinmeye devam ederken aynı adamın kafasına bir tas daha isabet
ettirdik. “Ammannn pardon, çok özür…” Yine ses etmedi adam. O gün ‘hamam
psikolojisi’ savımızın ilk önermelerini kurmaya başladık işte.
Çıkarken de
dikkat
Anılar zihninizi, soda-limon bedeninizi ferahlatırken tellak, hakkını almaya
gelir. Memnun kaldıysanız fazlasını verirsiniz. Kalmadıysanız tarife ücretini
takdim etmeniz, anlamasına yetecektir. Şunu da unutmamak gerekir; sizin bir
saat dayanamadığınız yerde o, yaşamını geçirmektedir.
Ter atılır, ocaktan içilenler ödenir, fıskiyeli havuzun suyundan bir bardak
içilir, numaralı fişle ayakkabılar emanetten alınır ve hamam terk edilir. Yazın
sokağa çıktığınızda 35 derece sıcaklık size, yayla meltemleri gibi vurur.
Kışınsa eksi 5 derecede, don-gömlek gezilebilirmiş gibi gelir. Aman sakın!.. Mevsimin
gerektirdiği giysilerden şaşmayın.
Hamam, madden, manen insanı akladığı gibi şakası olmayan, bedeni ve zihni terbiye
eden, aynı zamanda gelenekleri ısrarla korunması gereken bir ‘arınma’ çatısıdır. Yaşamın hızıyla değil,
doğanın kurallarıyla uyumludur. Anlamsız telaşa frendir. Suyuna gidip,
terbiyesinden çıkmayınız.
NOT:
Görünüşü modernleştireyim derken özgünlüğünden çok uzaklaştırıldı Erler
Hamamı. Dış kapı, iç görünüş ve renkler, soyunma dolapları vs… Bunların hiçbiri
Erler müşterisini etkileyebilecek yenilikler değil, olduğu gibi kabul etmiştik
biz hamamımızı. Şifasıyla makbuldü bizim için, her gün aynı hırkayı giymesinden
rahatsız değildik. Bir tadilat yapılacaksa özgünlüğü korunarak yapılmalıydı.
(*) Her
hamam havuzlu değildir. Çoğunda ‘göbek
taşı’ vardır; ateşle alttan hem su hem göbek taşı ısıtılır.
Yazı, Kasım
2023’te elden geçirilmiştir.
ALİ İNANDIM
aliinandim@gmail.com
3 yorum:
Sevgili Ali,
Biraksak bir kitap yazacak kivama gelmişsiniz Erler Hamami üzerine.
Tebrik ediyorum. Tadi damagimizda birakip gitmeyin lütfen, devamlarini bekliyoruz.
Son olarak benim icin hamamlar artik ;"İmrenilecek bir birlik kubbesidir "
Hamam adabını ve hamamı çok güzel anlatmışsınız, ancak göçle gelenler bunu bilmiyor; yazılı uyarı levhalarına rağmen yıkanmadan, doğrudan havuza girip kılını, tüyünü, kirini havuza bırakanlar, havuz kenarında oturup yumuşamış nasırlı kirlerini ovalıyarak havuza dökenler çok iğrenç.
Küçükken kadınlar gününde annemle gitmiştim; havuz suyunun yüzünde ki kirli saç kıllarıyla kaplanmış hali aklımdan çıkmıyor.
ne güzel bilgilendireceksin okuyanları! e bravo!
o grupta emin le ben de vardık.kurşunlu banyo küvetini hatırlıyorum...
aslı atac
Yorum Gönder