31 Mayıs 2015 Pazar

YENİ HACI BAYRAM




29.05.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Hacı Bayram Camisi’nin genişletilmesinden sonra çevresi de yeniden düzenlendi. Ne kutsallığına ne saygınlığına yakışmayacak bir salaşlık içindeydi bölge. Bentderesi ve İsmetpaşa taraflarına doğru devam ediyor çalışmalar. “Evlerin ve mekanların özgünlüğünü fazla bozmadan devam edilse” diyorduk ama olan oldu; sıfırdan yepisyeni bir Hacı Bayram Mahallemiz oluyor Kale’ye nanik çeken!

Yeni Hacı Bayram, arkada kaybolan caminin minaresi


Hacı Bayram’a yakışmıyordu

Gerçekten çok salaştı ve özellikle Kitapçılar Çarşısı’yla kuş yemleme kısmının kara mermerden kişiliksiz mimarisi, adeta gölge ediyordu mekanın içeriğine. Dibindeki tarihi Ankara evlerinden ibaret eski sokaklardan koparan, ortasında bir garabetti çarşı. Ahenksizlik, gözü de aklı da rahatsız ediyordu. Nefeslenemiyordunuz avlusunda, nefesiniz daralıyordu. Lafta yere göğe koyamadığımız Hacı Bayram-ı Veli’ye, yakıştırdığımız buydu.



Bu bölge, yaklaşık 2 bin 700 yıllık tarihi boyunca hep Ankara’nın kutsal bölgesi olmuş. Milattan Önce 25 yılına kadar Frigler’in bereket tanrıçası Kibele’ye ve ay tanrısı Men’e tapınılmış burada. Agustus Tapınağı ise 2 bin yaşını çoktan devirdi; Milattan Önce 27 ile 14 yılları arasında bir tarihte yapıldığı tahmin ediliyor. Hacı Bayram Camisi, ilk 587 yıl önce 1428’de yapılıyor, 1 yıl sonrada Hacı Bayram-ı Veli’nin türbesi bitiyor. Zamanla yapılan değişikliklerle daha çok 1600’lü 1700’lü yılların özelliğini taşıyordu ama büyütülen cami, Şubat 2011’den bu yana, o özellikleri de kaybetti.

Ytonglu eski Ankara evi (Foto: Ali İnandım)


Restorasyon diyemiyoruz

Yepisyeni Hacı Bayram Mahallemiz’in camisinden sonra evleri de değişti. Yıkıldı ve eski görünümlü yeniden yapıldılar. Oysa aslına uygun onarmak gerekiyordu çünkü Ankara evlerinin kendine has mimari tarzı var. Bazısında temeli de dahil baştan aşağı yeni malzemeyle yapıldığı için bu evlerdeki çalışmaya ‘restorasyon’ diyemiyoruz.



Öyle yapılsa yıllar sürer” diyen doğru diyor ancak en azından hoş görünümlü, dönemin özelliklerini taşıyan bazı ev ya da konakları, böyle onarmak gerekiyordu örnek kalması için. 2 yıl önce çalışmaları yapan firmaya sorduğumuzda onlar da “Biz inşaat firmasıyız, ne anlarız restorasyondan” demişti. Restoratörün adı geçmiyordu çalışmalar kapsamında.



Korunana ‘eski’ deniyor

Arkadaş, salaş kalıyor suç, yapıyoruz şuç” diyebilir yetkililer ancak bu tür, aynı zamanda turistik bölgelerde, cazip olan ‘eskilik’tir. TOKİ sitesi yapmıyoruzki, gerçekten eski dokudan ve mimari özelliklerden örnekler, izler kalmalı.



2 bin yılı aşkın tarihi olan bir yere, yeni model Hacı Bayram Mahallesi yarattık. Düzayak cami ve avlusu, karmaşık bir yerleşkeye dönüştü. Bazılarını yıkıyorlar; İsmet Paşa ve Bentderesi’ndeki evleri de aynı akıbet bekliyor anlaşılan.

Hacı Bayram Camisi düz ayak, sokak seviyesindeyken
Eski salaş, izbe halini, ne Ankara’ya ne Hacı Bayram’a yakıştıramıyorduk tabii ki. Ziyaretçileriyle turistleriyle çevreye yeni bir hareket geldi. Avlusunda, çevresinde, nefeslenecek yerler var artık. Gelin görün ki en eskisi ya da başka eski Ankarası yok başkentin. Yıkılıp yapılana değil, korunana ‘eski’ deniyor. Yakında Kale’ye de el atılacak, aynı çalışmalar orada da yapılacak. Kale’de bari mimar, restoratör, tarihçi gibi mesleklerin adı geçer inşallah.

28 Mayıs 2015 Perşembe

GECİKMİŞ TEMEL BUGÜN ATILIYOR



26.05.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Ankara için tarihi yatırımlardan biri olacak Akyurt’ta atılan temel; Ankara Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nin temeli. 5 yıl önce aklımıza sokulan hayalin, ilk somut adımı atılmış olacak. Ankara’nın havaalanına karşın gelişemeyen kuzeyinde, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve motorlu araç satış yerleşkesi OTONOMİ’yle beraber, önemli bir yatırım daha yerini almış olacak. Seçimden sonra bir 5 yıl daha hayaliyle avunmayız inşallah.



Kuzeyi güçlendirecek

Bu yatırım önemli çünkü Ankara’ya, Akyurt’a ve Çubuk’a olduğu kadar Kazan’a, Pursaklar’a, Kalecik’e de ciddi etkileri olacak. Şehirleşmesi tamamlamayan, sınırlı gelir kapısının vurmaya başladığı, turizmin adı geçmeyen kuzey Ankara’yı, nihayet hareketlendirmiş olacağız. Batı’ya, özellikle de Eskişehir yolu yönünde plansız büyüyen başkent, zayıf ayağı kuzeyini güçlendirmiş olacak.



Tamamlandığında, dünyanın ilk 100 fuar alanı içinde yer alacakmış. Yine dünyada, havalimanlarına yakınlığı dolayısıyla Dubai, Paris ve Berlin'den sonra, havacılık fuarı  düzenlenebilecek dördüncü alan olacak. Fuarla havaalanı arasına bağlanacak yol, hem sergilenecek ürünleri taşıma sorununu ortadan kaldıracak, belki de açılacak bir gümrük ve pasaport kapısıyla doğrudan kongre ve fuar merkezine yanaşacak müşteriler ve ziyaretçiler.



İlk 100 içine girecek

600 bin metrekarelik alanın, 175 bin metrekaresi inşaat alanı,  50 bin metrekaresi kapalı alan, 124 bin 750 metrekaresi de açık sergileme alanı olacak. 7 bin 230 araçlık otopark, farklı  büyüklüklere sahip bölünebilir çok amaçlı toplantı ve konferans salonları, lokantalar, katılımcıların kullanabilmesi için toplantı odası ve servis mekanlarıyla tam bir cazibe merkezinden bahsediyoruz. Özellikle savunma ve havacılık sanayisinin bu kadar etkili olduğu bir kentte, tabii ki bu yatırım için ‘gecikmiş’ sözcüğü bile küflenmiş bir ifade olacaktır.



Seçim temeli olmasın

Yerel seçimlerin en az 6 ay öncesinden, yani yaklaşık 2 yıla yakın bir süredir seçimlere yöneldi bütün dikkatimiz. Bazı yatırımları öne çektik, bazılarını erteledik, bazılarını da unuttuk. Onun da öncesinde bir de Ankaralılar’ın ağırdan alma huyunu eklersek Akyurt Fuar Alanı Projesi’ni, unutacaktık neredeyse. Böyle işler, pek bekleyecek türden değildir çünkü.


Kanalizasyonu, yollarıyla alt yapısı tamamlanmış, ihalesi yapılmış. Seçimlerden ve siyasetten bağımsız olarak tam gaz çalışmalara devam edilmesi, tek beklentimiz. Ankara sanayisinin, turizminin ve işsizlerin, çok acil ihtiyacıdır. Seçim temeli olmaması ümidiyle ülkeye ve Ankaralılar’a, hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

1 NUMARAMIZ: ANITKABİR




22.05.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi, Akdeniz Caddesi, Gençlik Caddesi, Mebusevleri ve caddelere bağlı sokaklarda park edecek delik yok. Metrodan, gür bir dere gibi insan akıyor, Tandoğan kapısında sel oluyor içeri. Kundaklık bebekten bastonlarıyla ağır ağır ilerleyen dedelere, ninelere kadar her yaştan insan seli. Anıtkabir’e akıyorlar.



Kendiliğinden sel

Tandoğan kapısından girerken gün düşmüştü, Aslanlı Yol’a varmadan karardı hava. Ellerinde bayraklar, ay yıldızlı şapkalar, başa dolanan kurdeleler, bandanalar, üstte tişörtleriyle kalabalık, dalgaların vurduğu kum taneleri gibi kıpır kıpır karanlıkta. Aslanlı yola çıkıldığında vuran sapsarı ışıkla bu kez, altın bir kolyenin zincir halkaları gibi kıpırdanıyor. İnsanın içi çekiliyor, kendiliğinden oluşan bu akıntının içinde.

Anıtkabir 19 Mayıs Konseri


Avluyu görmek için kalabalığı yararak ilerlemek gerekiyor. Asıl kum burada kaynıyormuş; kabirin merdivenlerine kadar görünen her yer insan, bir süre sonra hiç boşluk kalmıyor. Alana giremeyen ya da girmeyi göze alamayanlar, Aslanlı Yol’un iki yanındaki alçak duvarlara, çimlere sıralanmış. 19 Mayıs Bayramı için Anıtkabir’de düzenlenen konsere, rağbet büyük.



Kabir çevresindeki her nöbetçi askere, en eski sivil toplum örgütümüz Ankara Kulübü’nün birer bacıereni ve seymeni eşlik ediyor. Vakur duruşlarıyla en görsel ögelerinden birini oluşturuyorlar Anıtkabir’in. Fotoğraf makinelerinin flaşları, bir kalabalığı bir de onları görüntülemek için patlıyor ardı ardına. Arkada, gökyüzüne salınan fenerler süzülüyor. Eskiden çocuklar ortada koştururdu, şimdi koşturmacalı, bir de her şeyin fotoğrafını çekiyorlar cep telefonlarıyla.



Aslanlı Yol’dan ve Anıttepe girişinden akmaya devam ediyor insan seli.



Konser caiz midir?

Kabirin önünde, meydana bakan merdivenlerin başlangıcına, orkestra yerleşmiş. Merdivenlere, 28 amatör koronun 750 üyesiyle Harp Okulu’nun öğrencileri dizilmiş marşları söylemek için. En üst merdivene çıkınca büyüleniyor, gözünüzü bir daha alamıyorsunuz kum tanelerinin ve altın halkalarının, Ankaralı’nın tabiriyle ıpıl ıpıl kımıldaşmasından. 2 Anıtkabir daha olsa dolduracak bir kalabalık.



Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu’na sormuşlar “Anıtkabir avlusunda konser vermek dinimizce caiz midir?” diye, “Değildir” biçiminde bir ön bilgilendirmeden sonra “Dünyada bazı mezar, anıt veya türbeler, özel statüye sahip olduğu için programları da farklılıklar arz etmektedir. Sorunuzda yer alan mekan, bu bağlamda değerlendirilebilir” diye sulhle bağlamışlar konuyu.



Belki de...

Belki de önemine yakışır şekilde kutlansa bayram, o kapıya gitmek zorunda kalınmayacaktı. Demek ki herkesi biraraya toplayacak bir kutlama yapma arzusu taşıyan kalabalıklar varmış. Kabir ziyaretine değil, Mustafa Kemal’le beraber, yeni devletimizin, Cumhuriyet’in doğuşunu kutlamaya gelmişlerdi beraber.


Tartışmasız bütün tarihi birikimine karşın turizmi olmayan Ankara’nın, 1 numaralı ziyaret yeri Anıtkabir. Başı müsait gezmeye, sıkışan dertleşmeye geliyor. Her görüşten, her  sınıftan avluyu dolduranlar için bir kabirden öte, ortak payda ve devletin, en önemli simgelerinden aynı zamanda. Herkesi kucaklayan devletin, kucaklandığı yer olmuş.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

GÜN IŞIĞINA ÇIKARILAN TARİH



19.05.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Düşman, Basrikale Tepe’yi o kadar şiddetli topçu ateşi altına almıştı ki birkaç dakika içerisinde orada gömülü bulunan Basri Baba kabrinin etrafındaki takriben 1 buçuk metre yüksekliğindeki taş duvardan, eser kalmamıştı.” Basritepe mevzisindeki savaşın şiddetini ‘Milli Mücadele’ adlı eserinde böyle anlatıyordu Orgeneral Kazım Özalp. Peki Basritepe nere?



Polatlı’nın dibi. Sakarya Meydan Savaşı’nın siperlerinden kalıntılar duruyor hala. Haberiniz var mıydı?



Biliyor muyduk?

Polatlı’ya 6 kilometre Eskipolatlı köyündeki isimsiz şehitlikten haberiniz var mıydı? Köylüler sahip çıktığı için toplu mezara gömülmüş şehitlerimizin orada yattığını biliyoruz.



Duatepe eteklerinde, bölgedeki en büyük vahşeti yaşayan Çekirdeksiz köyünü? Rumeli göçmenlerinin yerleştiği 25 haneli köyden, 3 ev kalmış geriye. Yakılıp, yıkılmış. Yunanlılar geri çekilirken hayvan sürülerini bile katletmiş, yığın yığın hayvan leşleri dağılmış köyün her yanına. Yunan Mezalimi Araştırma Komisyonu kayıtlarından öğreniyoruz.

Polatlı'nın özellikle güneyinde siperler hala duruyor 


Karatepe neresi? 5 kilometre Polatlı’ya. 13 Eylül 1921’e kadar 7 kez el değiştiren bu tepede ne olduğunu, Halide Edip Adıvar anlatsın: “Karadağ’a (tepe), 57’inci Fırka hücum etti. Bunlara bakarken insan kalabalıklarının birbirlerini öldürdüklerini görüyordum. Bin 200 kişiden müteşekkil olan fırkanın, 700 kadarı şehit olmuştu.” Biliyor muyduk?



Halide Edip’in kaldığı ev duruyor

Tırnaksız köyü, Kırım göçmenlerinin yaşadığı köy. 14 kilometre Polatlı’ya. Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra 1925 yılında Atatürk’ün emriyle Sakarya adını almış. Köy çevresi isimsiz şehitliklerle dolu. Halide Edip Adıvar, bir hafta bu köyde kalıyor ve o ev, yıkılmamak için hala mücadele ediyor.

Halide Edip'in kaldığı ev


Yıldızdağı Mevzileri, Polatlı’ya 18 kilometre. Çanakçı köyünden çıkılıyor. 5’inci Kafkas Tümeni’nin 1’inci Taburu’nun, 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 3 üsteğmen ve 6 teğmenle başladığı savaştan 3 günde, 1 üsteğmenle 3 teğmen sağ kalıyor geriye. Labirentvari, bölgedeki en belirgin siperler burada. Bilmiyorduk tabii ki.



Kan akan Ilıcaözü Deresi’ni biliyor muyuz? Ilıcaözü Vadisi’nde yaşanan cehennemin izleri, siperlerde hala gözlenebiliyor. Şehitlerimizin yanı sıra Yunan askerlerinin mezarlarına da rastlamak mümkün Ilıcaözü Vadisi’nde.

Çaldağı şehit mezarı


İzleri silinmek üzereyken

Gelelim Toydemir köyüne. Yıldızdağı’ndan adım adım çekildiğimizde köy, Yunanlılar’ın eline geçiyor. 15 gün sonra 47’inci Alay, hem de süngü taarruzuyla geri alıyor mevzileri. Mevzi izleri, silinmek üzereyken tespit ediliyor.



Şimdi de Haymana’nın 20 kilometre güneyinde, Bahçecik köyü yakınlarındayız. ‘Gedikli Muharebeleri’nin geçtiği Türbetepe mevzilerinde. Gedikli köyü ve Türbetepe’de, 57’inci Tümen’le 3’üncü Kafkas Tümeni’nin verdiği kanlı ve çetin mücadelenin izleri, kaybolmak üzereydi maalesef.

Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak Zafertepe'de


Gazitepe’yi bilen var mı? Polatlı’dan 47 kilometre güneyde, Ilıca’dan sonra, İnler köyünde Gazitepe Anıtı var. Başkomutan Mustafa Kemal’in, 12 Ağustos 1921’de attan düşerek, kaburga kemiklerini kırdığı yerdir burası. Yunan Başkomutanlık Karargahı’nın kurulduğu yerdir aynı zamanda. O alan duruyor. İnler köyü, 1926 yılında tarımda makineleşmenin ve karma eğitimin de gerçekleştirildiği ilk köyümüzdür. Çok biliyorduk değil mi?



Sancılı Haymana direnişi

Geçelim direnişiyle Yunan Ordusu’nu Polatlı düzlüğüne inmek zorunda bırakan Haymana bölgesine. Kuşatma için hayati nokta Haymana bölgesinin ele geçirilmesiydi. Mangal Dağı, Haymana’nın 25 kilometre güneyinde, başlı başına bir mevzidir. 21 Ağustos 1921’de ilk günden ele geçirilince geri çekilen komutanlar, görevden alındı. Dağ geri alınınca bu kez Yunanlılar yönü, Çal Dağı’na çevirdi. 2 Eylül 1921’de ele geçirdikleri Çal Dağı’nı, 10 Eylül’de terk etmek zorunda kaldılar.



Çok sancılı bir mücadeleye sahne olmuştur Haymana’daki savaşlar. Ancak sanki bizim değil de başkasının toprağı, iki dağın zirvesindeki siperler ve mezarlar, sahipsiz bırakılmıştır bugüne kadar. Bir kısım şehitler, yakındaki köy mezarlarında yatıyor. Bunu da bilmiyorduk pek tabii.

Sarıçaltepe mevzileri


Milli Park’la haklarını verelim

Nihayet bu tarihi güzergahlara ve mekanlara, 100’üncü yaşına 6 yıl kala sahip çıkma kararı aldık:


Emekli Topçu Albay Kadim Koç, 2004 yılından beri köy köy, mevzi mevzi dolaştı Sakarya Meydan Savaşı’nın geçtiği bölgeyi. İsimsiz şehit mezarlarını, siperleri ve mevzilerden kalanları tespit etti. Polatlı Belediye Başkanı Mürsel Yıldızkaya ile Haymana Belediye Başkanı Özdemir Turgut, tespitlere ve tarihlerine sahip çıkarak, bölgeyi gündeme getirdi. 8 Şubat 2015’de Sakarya Savaşı’nın verildiği topraklar, Bakanlar Kurulu Kararı’yla ‘Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkı’ ilan edildi. Ve duyduk ki çok ciddi düzenleme ve iyileştirmeler yapmak için önemli bütçeler ayrılmış bölgeye.


19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’de zaferle sonuçlandırdığımız mücadelenin kilidi, önce bu bölgede çözülmüştür. Savaşın idare edildiği Alagöz Karargahı’na, silah ve asker aktarma merkeziyle reviri Malıköy’e, Osmanlı’nın 250 yıllık gerileyişinin son bulduğu Duatepe’ye, Kartaltepe’ye götüremedik, anlatamadık çocuklarımıza, ‘Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkı’yla bu bilinci aşılarız inşallah. İnşallah Sakarya Meydan Savaşı’nın Adapazarı’nda yapılmadığını öğretebilir, haklarını teslim ederiz 100’üncü yılı dolmadan şehitlerimizin.