28 Şubat 2017 Salı

1 MİLYONA DÜŞTÜ TURİST

28.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Ankapark, ümidi kesiyor yavaş yavaş. 10 milyondan 1 milyon turiste indirdi beklentisini. Yerli işletmeciden de kesti ümidi, yabancısını arıyor. Çok yağış olup su basmaz, ‘Gölpark’ olmazsa eğer, kendi de merak ediyor bundan sonraki serüveninin nasıl gelişeceğini.

8 Kasım 2016’da gazetelere, “Bu (Ankapark)Belediye’nin sırtına yük olur” deyip moralini bozmuştu zaten Belediye Başkanımız Melih Gökçek. “Hani yılda 10 milyon turist getirecektim, ne oldu da birden böyle gözden düştüm” diye şaşırdı parkımız.  Şaşırmaması lazım, öğrenmeli Ankara’da yaşayacaksa.
Kaç liraya çıkar?
Sünger bile suyu, Ankapark’ın parayı emdiği gibi ememez. 21 Kasım tarihli haberde Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Başkan Vekili Doğan Yılmazkaya, “..1 buçuk milyara bitiririz dediler. Biz, projenin en az 2 milyara mal olacağını söylüyoruz.. Bu rakam 2014-2015 bütçesinin neredeyse yarısı..” demiş, MHP Grup Başkan Vekili Ramazan Şimşek, “..Bugüne kadar 1 milyar 100 milyon para harcandı.. Ne kadar para harcanacağını bilmiyoruz..” diye eklemişti.

Melih bey, 25 Şubat akşamı Habertürk televizyon kanalında yayınlanan programda “..Maliyeti 500 milyon dolar civarında olacak..” dedi. ‘Milyar’ dediğimiz eski parayla ‘katrilyon’, yaklaşık 1 katrilyon 800 trilyon lira yani.

Evhamlandırıcı
Birçok kangrenleşmiş altyapı, ulaşım, turizm yatırımları beklerken bu projenin öne çıkarılması ve sonra da “Belediye’nin sırtına yük olur” denmesi, Ankapark’tan önce bizi evhamlandırır. 6 Aralık 2013 tarihli Milliyet Ankara Gazetesi’nin manşetiydi Melih beyin sözleri; ‘10 Milyon Turist’ getirecekti park. O zaman yük olacak şeye niye döküyoruz hala onca parayı?

Unutulmuştur hatırlatalım: 27 Haziran 2016’da kararlaştırılan ‘Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’, 1 Ağustos’ta Meclis’e sunulmuştu. Ne alakaysa tasarının 10. Maddesi’nden Ankapark’ın üzerine inşa edildiği Atatürk Orman Çiftliği çıkmıştı. Özetle:

Yasanın içinde kaçak madde
- Ankapark alanı, bedelsiz olarak 29 yıllığına Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilecekti ki bu süre daha önce 10 yıldı.
- Yapılarla ilgili her türlü ölçekteki imar planı, proje, ruhsat ve benzeri işlemler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta yer alan ‘kısıtlamalara tabi olmaksızın’ Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılabilecekti.
- Bu alanlar, ‘Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’ kapsamında ‘yenileme alanı’ olarak belirlenmiş sayılacak ve içindeki işletmeler, tahsis amacına uygun olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından azami 29 yıl süre ile üçüncü şahıslara kiraya verilebilecekti.

Kime yük olacak?
Yanlış yasanın içine kaçan madde tespit edilince iptal edildi. İşte Ankapark’ın ümidini kıran, 10 milyon turistin 9 milyonundan feragat ettiren gelişmeler bundan sonra başladı. Aynı televizyon programında Melih bey, “..Ben işletmecinin uluslararası bir kuruluş olmasını tercih ediyorum..  Alternatifler çıkacak ama niye Çin'i tercih ediyorum sebebini söyleyeyim; ‘5 milyon turist getireceğiz’ diyorlar. 1 milyon getirsinler kafi..” dedi.

Rakam söylemesi kolay da 10 milyon kişiden 1 milyona düşünce de eh yani 9 milyon kişi fark ediyor. Üstelik her yıl 10 milyon turist gelecekti, şimdi 1 milyonu tutturursak 10 yılda gelecek bir yılda gelmesi beklenen turist. Bizim Ankapark, çok büyük bir hesap hatasının ya da hesapsızlığın sonucu olmaya aday. Galiba sadece Belediye’nin değil, asıl bizim sırtımıza yük olacak.

25 Şubat 2017 Cumartesi

İSTİHDAMIN ENGELİ BÜROKRASİNİN KENDİSİ



24.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi


Cumhurbaşkanı ve hükümetin istihdam çağrılarının, özel sektörden önce ilgili bürokratları tarafından algılanması gerekmez mi? Aynı anda yerel yönetimleri tarafından? Yasal sorunların ayıklanması, projelerin don lastiği gibi sündürülmeden sonuçlandırılması, ihtiyaç duyulan altyapı yatırımlarının hızla tamamlanması gerekmez mi istihdamın önünü açmak için?

Bunun için de önce bürokrasinin üstüne düşeni yapması, duruma hakim olması ve engelleri hızla yoldan kaldırması değil midir olması gereken?

Dedikçe gecikti
Eleştirmek kolaydır, eleştirmekten yorulmak anormal. Dinlenmeyen eleştiri yorar, haklı eleştiriye karşılık bulamamaksa kurumların da toplumların da içini çürütür. İşte bürokrasinin başkenti Ankara, bizzat bürokrasinin kendi ayağına dolanması nedeniyle üretebilme savaşı veriyor. Yolu açılmıyor, yoluna çıkılıyor. Çok örnek var çok ama ağaçkakan tabiatlı bu köşe, bazı konuları ölçü belledi kendine ve oradan hizalıyor niyeti ve samimiyeti.

Biri de Sincan’daki organize sanayi bölgesiyle Temelli-Malıköy organize sanayi bölgesi arasındaki yoldu. 3 buçuk yıldır ödeneği çıkmış yolun, 3’ü gerekçesiz, 5 kez ihalesi iptal edildi. Sanayiciler “Bu yola çok ihtiyaç var” dedikçe geciktirildi.

Muhatapsız kapılar
15 yıl oldu suyu yok şu anda yaklaşık 10 bin kişinin çalıştığı bu sanayi bölgesinin. Kendi çabalarıyla kuyularla çözüyorlar su ihtiyaçlarını. “Ha geldi gelecek” diye ham maddesi su olan aşı fabrikası kuruldu bölgeye, ne yolu ne suyu gelebildi.

Kendi çabalarıyla kurdukları organize sanayi bölgelerinin yükümlü oldukları kendi sınırları içinde ihtiyaçlarını görüyorlar ama sınıra getirilmesi gereken hizmetler, ya gelmiyor ya aksıyor. 3 buçuk yıldır da yol için çalıyorlar muhatap bulamadıkları kapıları.

İstihdamı arttıralım da..
İstihdamı arttıralım, arttıralım da bu olmayan işlerle açılamayan, açılmışının kapandığı fabrikalarla nasıl arttıracağız? Parselleri satılmış arazilerde, yolu ve suyu bekliyorlar yeni fabrikaları kurmak için. Bugün 10 bin olduysa bitince ilk aşamada 55-60 bin kişiye iş alanı açılacak, zamanla bölge, 200-250 bin kişiyi etkileyecek ekonomik olarak. “Herkes bir kişi istihdam etsin”den önce çözümlerimiz var yani.

Ve sadece birinin derdi, iki organize sanayi bölgesini etkileyen sorunlardan bahsediyoruz. Her birinin kendince önünü açacak projeleri, bununla beraber ayağına dolanan sorunları var. Önceliğimiz gerçekten ‘üretim’ ise devletin, önce kendi bürokrat ve yöneticilerine bunu iyi anlatması, anladıklarından da emin olması lazım. Devletin sahiplendiği, örnek olduğu alanlara, özel sektör koşa koşa gelir.

Bizim gidişata ölçü aldığımız birkaç örneğimiz var, bu yol ve su konusunu, başkent için önemli göstergelerden biri olarak görüyoruz.

21 Şubat 2017 Salı

GÜVENPARK’IN ÖLÜM FERMANI



21.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Eller Mersin’e, bizim belediye tersine. Ne ‘uzman’ denen kişi tanıyor ne akıl danışıyor ne de dinliyor. Bir kendini dışarıya kapatmış kapalı devre iletişim ağı içinde, tüm şehircilik ilkelerini dozer gibi çiğneyip geçiyor. Öyle ki bazı uygulamalarının, asla geri dönüşü yok. Dünya kalabalık şehirleşmeye çareler üretiyor, biz, çareleri çaresiz bırakacak geri dönülmez yolda, uygun adım burnumuzun dikine gidiyoruz.

Neler yapıyoruz
Önce şehrin yeşil dokusuyla başladık, beton ve asfalt zihinlerle kentin yeşil omurgalarını parçaladık. Gelişigüzel yapılaşma çılgınlığının önünü açıyorduk; tutturabilen, tutturabildiği yerde, tutturabildiği kadar yapılaştı. Ulaşım sorunu büyüdü, yine ters yönde tam gaz, toplu taşımacılıkta yapılmayacak ne varsa önce onları uygulamaya koyduk. En son iki marifetimiz, ‘kentsel dönüşüm’ diye mahalleleri parçalamak ve tarihi dokuyu yıkmak ya da yenileriyle değiştirmek oluyor.

Bildiğiniz tarihi evleri yıkıyor, son model, hatta bazılarını apartmanlaştırıp yenilerini yapıyoruz. Bizans Suru’nda olduğu gibi kendisini yıkıp yenisini örüyoruz, Hacıbayram höyüğünde 2 bin 700 yıllık kutsal mekanın altına girip otopark inşa ediyoruz. Bir yandan da Marmara Köşkü, Çubuk Barajı Göl Gazinosu, Su Süzgeci binası, Etibank binası, Çiftlik’teki Merkez Lokantası, Havagazı Fabrikası ve sırası gelen İller Bankası’nı yıkıyoruz. Çiftlikteki Bira Fabrikası, kelime-i şehadet getiriyor içinden.
Dolmuşlar Güvenpark'a sığamadı gitti
Akılda deli sorular!
15 Şubat 2017’de Satürn Uzay Üssü’nde toplanan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, Güvenpark’ın ölüm fermanını imzaladı, Fen İşleri Dairesi, infaz için yetki aldı. “..trafik açısından sorun haline gelen minibüs ve otobüs durakları için yeraltı otoparkı projesini yapacağız. 2 ya da 3 katlı olarak düşündüğümüz otoparka, her katta 75 araç olmak üzere 225 araç park edebilecek..” şeklinde yapılan açıklama, “..yukarda kalan bölümleri de yine park alanı olarak düzenleyip vatandaşların hizmetine sunacağız. Güvenpark’ta bulunan anıta ve tarihi dokuya zarar vermeyeceğiz..” diye devam ediyordu.

1- Dünyanın gelişmiş, marka olmuş büyükşehirleri trafiği merkezden uzaklaştırırken biz niye merkeze hem de yerin dibine kadar sokuyoruz, soru...
2- Minibüslere, otobüslere yer açacağız diye kala kala bir avuç yeşili kaldı zaten Güvenpark’ın, parka dokunmadan, ona zarar vermeden o 225 aracı nasıl çıkaracaksınız yeryüzüne acaba, soru...
3- Minibüsler için belediye otobüslerini çıkardınız parkın arkasındaki duraklardan, hiçbir değişiklik olmadı trafik sıkışıklığında. Otobüsler uzağa gitti, kalan boşluğu dolmuşlar doldurdu, hiçbir önlem almadılar sıkışıklığı önleyecek. Belediye otobüslerimiz, Özel Toplu Taşıma Araçları, minibüsler ve Özel Halk Otobüsleri’nin ardından son sırada nal topluyor, toplu ulaşım politikanız bu mudur, soru...
4- ‘Ağaç’ denen bitkinin kökü toprak ister, bazı kökler kilometrelerce öteye gider. 20 santim toprak, üzerine çim, biraz çalı çiçek dağıt etrafa, “Al sana park yaptık” demeyecekseniz, otoparkın üzerine havayla beslenen ağaç mı dikilecek icat olduysa eğer, soru...
5- Güvenpark, Birinci Derece SİT alanıdır, SİT’liğinden eser bırakmadık zaten, Zafer Parkı’na yapıldığı gibi altını oyup  tarihten silelim, Saraçoğlu Mahallesi’nin yolunu açalım mı diyorsunuz, soru...
6- Kızılay-Dikmen, Dikmen-Sokullu, Söğütözü-100.Yıl metro hatları, 1994 yılında onaylanmıştı, bu sürede ne yaptınız da başkentin göbeğini geri dönülmez yeni bir uygulamaya maruz bırakıyorsunuz, soru...
Kızılay'ın ciğeri Güvenpark, küçülmeden önce
Sıra kime geliyor?
Bu arada aynı Belediye Meclisi’nde, Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmasını öngören Başkanlık yazısı da kabul edildi. İlçeye meydan düzenlemesi, park alanı, bank, kamelya, kilit taşı, çocuk oyun grupları gibi yardımlarda bulunulacak, SİT alanı ve etkileşim geçişi alanı (ne demekse) olarak belirlenen alanlarda, imkanlar dahilinde restorasyon çalışmaları yapılacak. Önceki yılın yardımseverliklerini de ‘Eli Açık Ankara’ başlıklı köşemizde sıralamıştık zaten kıymeti bilinsin diye. 

Ayranı yok içmeye, uzman tanımaz, akıl danışmaz, söyleyeni dinlemez Satürn Uzay Üssü’nden idare edilen ‘Eli Açık Ankara’, Güvenpark’ı da verirsek sırada Milli Egemenlik Parkı, Kuğulu Park, Seymenler ve Botanik Parkı var büyük ihtimal. Pençeyi bir taktı mı.. haydi selametle!..

18 Şubat 2017 Cumartesi

AKYURT PROJESİ TEMELDE ÇATLADI



17.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Bırakın Akyurt’u Çubuk’u, Ankara’ya, bölgeye, Türkiye’ye çok katkısı olacak bir projeydi. 7’nci yılını idrak ediyoruz, elimizde kurbağaların tatil diyarı su birikintisinden temel çukurları var sadece. Akyurt Kongre ve Fuar Merkezi, başkentin metro gibi sündürülmüş ‘ciklet projeler’ sıralamasına üst sıralardan girmeyi başardı hakkıyla.

2014 Kasımı’nda ilk kazma vuruldu, Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek, Akyurt’taki AK Parti 5. Olağan İlçe Kongresi’nde, “İnşallah en geç Ocak (2015) ayı itibariyle ihale yapılmış ve inşaata başlamış olacağız. Bunun da müjdesini size vermiş olayım” dedi, 26 Mayıs 2015’i buldu temelin atılması. Seçim öncesiydi... Ağustos’un 21’inde ‘Seçim Temeliymiş’ diye yazdık, yaprak kımıldamıyordu çünkü. İstihareye yattık o günden sonra.
Akyurt Kongre ve Fuar Merkezi temeli kısa süre sonra bu hale gelmişti
Rahatsızlık göstergesi
2017’ye geldik, 13 Şubat’ta Ankara Uluslararası Fuar Alanı ve Kongre Merkezi’nin şirket yönetim kurulu toplandı. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Melih Gökçek başkanlığındaki toplantıya Ankara Sanayi Odası(ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Akyurt Belediye Başkanı Gültekin Ayantaş ile Ankara Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birliği Başkanı(ANKESOB) Mehmet Yiğiner katıldı ama Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ankara Ticaret Odası(ATO) Başkanı Gürsel Baran ile Ankara Ticaret Borsası(ATB) Başkanı Faik Yavuz üçüncü kez katılmadı.

Üyeler üçüncü kez katılmayınca Genel Kurul, 27 Şubat’ta olağanüstü toplantıya gitme kararı aldı. Her ne kadar üyeler mazeretleri dolayısıyla katılamadıklarını belirtse de bu süreç, uzun zamandır bu projenin gecikmesinden duyulan rahatsızlığın şirket içindeki dışavurumudur. Dünya büyük bir ekonomik savaşın içine girmişken 2017 yılında, hiçbir iş bu kadar sünemez.

Eğleşme çağı geçti
Dönemin Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in kentin turizmi açısından da büyük katkıları olacağını düşünerek ön ayak olduğu bu projenin gecikmesinden, sadece şirket yönetim kurulu üyeleri rahatsız değil. İlçeler, turizmciler, ürünlerini dünya pazarına açmak isteyen sanayiciler, uluslararası etkinliklerle ticaretini canlandırmak isteyen tüccar, üniversiteler, teknokentler, herkes rahatsız. Ne üyelerin ne Ankara’nın ne de Türkiye’nin böyle gecikmelere tahammülü var. Bir hedef koyuyorsanız hemen harekete geçeceksiniz, hayallerle eğleşme çağı geçti.

Fuar dediğiniz, kongre dediğiniz, ‘bugün açtım yarın gelsinler’ işi değil. Organizasyonu en az 2 yıl önce başlayan, bazıları yıllar öncesinden planlanan işler. Her gün, her hafta, her ay, katlanan gecikmeler olarak dönüyor size. Çünkü başka ülke ya da şehirlere kayıyor o organizasyonlar. Şu anda dünyada oluşan ekonomik durum, her zaman da ele geçmeyecek bir fırsatlar ortamı. “Tren değil füze bu seferki” demiştik, kaçırdınızmı bir kere, yüzlerce yıla mal olacak yakalama çabalarımız. Öte yandan ömrümüzden gidiyor.

Olmayacaksa bilelim
Akyurt Kongre ve Fuar Merkezi, gecikmemesi gereken bir projeydi, çok gecikti. Proje daha temeldeyken çatladı sabır taşları. Yapılamayacaksa şirket kapansın, biz de bilelim, hayallerle avunmayalım. Belki Sincan, Çayyolu, Keçiören metroları gibi, ona da bakanlıklar el atar da başkentin en hayati projelerinden biri daha, füze kalkmadan gerçekleşmiş olur.