9 Temmuz 2010 Cuma

UCU AÇIK METRO

26.06.2010 Milliyet-Ankara Eki


Geçen hafta, Milliyet-Ankara Eki’nde, metronun son durumu hakkında bilgi sahibi olduk. Ulaştırma Bakanlığı, ilgili yasasına bir madde ekleyerek memleketin metro ve hafif raylı sistem sorununu çözmek üzereymiş. Bir aksilik çıkmazsa öncelik Ankara’nınmış. Meclis’ten (TBMM) çıkacak onayı bekliyoruz ağzı açık.

Beni, daha çok, Batıkent-Sincan-Törekent hattı ilgilendiriyor. Sertaç Koç’un haberinden, bu hattın yüzde 71’nin bittiğini öğrendim. Gördüm ki yüzde 29’luk bitmeyen kısım, bize denk geliyor. 2001 yılında başlanmış bu hatta, 2010 yılındayız. Yarım kalan iş bitirildiğinde, kaç yılında olacağımızın hesabındayım.

En az 5-6 yıldır, Mesa ve Botanik duraklarının yapıldığı kavşaklar ve kocaman duble yolumuz kapalı. (Duble yol, itibar gördüğü için altını çizmek istedim.) Kapalı demesek bu kavşaklara, durak biçiminde meteor düşmüş desek daha açıklayıcı olur. İçine kamyonlar girebiliyor, balık tutulabilecek su birikintileri de mevcut. Taraflı olduğumu iddia eden okurlarımıza, geçen hafta çekilmiş fotoğrafları servis ediyorum!

Hala taraflı olduğumu iddia eden okurlarımıza, Batıkent-Sincan-Törekent hattında, bu iki durak dışındaki durakların bitirildiğini ya da trafiği hiç aksatmadığını söyleyeyim. Bu durumda “ya çok ciddi bir teknik sorun var ya da bu iki durak, yatır üstüne denk gelmiş olabilir” diye ürperiyorum!

“Bu civarda yaşayanlara, mezbelelik dokunmaz, dirayetli vatandaşlardır ehe ehe!” diye ünleyen bir Marslı’nın fikri olma ihtimali de var tabii. 5-6 ay değil, 5-6 yıl be kardeşim; durak desen durak çürüdü, mezbelelik desen aldı yürüdü, Marslı’yı rehavet bürüdü! Hadi buyurun; duraktan şair, Ali bey türedi!

“Koca Ankara’da takmış iki kavşağa” diye içinden geçirenler olursa gece gezmesine davet ediyorum . Vallahi boydan boya gezdirmeden bırakmam zifiri karanlıkta. Kışın özellikle beklerim; çamur banyosu siyatiklere iyi geliyor. Haftasonları, balık tutmaya gelin.

Bir haberle serzenişlerim depreşti. Eziyet, duyarsızlaştırıyor insanı. Metrodan uzun laflar, bizim durak kılıklı tünellerin bir ucundan girip, öbür ucundan çıkan esinti gibi geliyor kulağa. Meziyetin de kıymetini bilemiyor insan.

Haberin devamında, kuyrukta bekleyen projelerin listesi vardı. Ankara’da iki hat daha tamamlanmayı bekliyor; Tandoğan-Keçiören, Kızılay-Çayyolu hatları. Trafik cehennemi İstanbul, panter gibi sırada. Ulaştırma Bakanlığı üstlenirse başka illerden talepler artabilir. Ben de kalkmış, iki durağın derdine düşmüşüm.

Haydi hakkımdan feragat edeyim ama bu işin hesabını, kitabını yapan onca insanın gözünden nasıl kaçmış? Olduğu kadarı yapılsa kim itiraz edecekti? En azından, o kadarı kullanılıyor olacaktı. Derdim, durak olsaydı keşke.

Herkes, yapılan iyi birşey için zorluklara katlanmayı göze alır ve katlanır. Binlerce insanın yaşadığı bir mahalleyi, nadasa bırakılmış mera gibi ortada bırakır, üstelik arkanıza bakmazsanız hizmetiniz, değerinden düşer. Yılgınlık, emeğinizi gölgeler. Heyecan kalmaz.

Eh artık bunun üstüne, o şeyi yapsanız da olur yapmasanız da!

Hiç yorum yok: