22 Haziran 2010 Salı

YER YER DURAKLI ANKARA

19.06.2010 Milliyet-Ankara Eki

Durak dediğim; bildiğiniz belediye otobüsü durakları. Ankara, yer yer duraklı bir kent. Planlama neye göre yapıldıysa heryerde değil, bazı yerlerde durak var. Bazı yerler ama tartışma yaratabiliyor. Kızılay’ın göbeğinde, karşı kaldırım durak dizili, bu yanda, durak olduğunun işareti tabelalar var sadece. Durduk yere karşı kaldırımdakilere, hasetle bakıyorsunuz.

- Bizim, karşı kaldırımdan neyimiz eksik?
- Durağımız...
- Uyanın milettt! Aha, benim otobüs geldi!

Bir de bu planlamayı yapanlar, planları neye göre yapıyorsa artık, karşı kaldırımların birinde olup, diğerinde olamadığı gibi, yol boyunca da bir olup, bir olamayabiliyor duraklar. Bazı semtlerde gördüğüm duraklar, duraklıktan emekli olmuş ama iş olsun diye çalışmaya devam ediyorlar. ‘İş olsun’ diye çünkü bulundukları yönden otobüs gelmiyor! Bir zaman konmuş ve ilişmemişler sonra. Olması gereken yer karşı kaldırım ama orası da açıkhava tiyatrosu maşallah!

Bizim Batıkent’te, nefis bir ikilisi var bu garabetin: Metro durağından biniyorsunuz otobüse, seyir, yine Metro durağında bitiyor. Ancak bu arada hiç durak yok, taa ki Metro’dan önceki son iki durağa kadar. Bu son iki durak, neredeyse kimsenin binmediği ve inmediği iki durak. İkisinden de bakınca Metro görünüyor; aslında yürüme mesafesi. Hele bunlardan bir tanesini iyi ki Aziz Nesin görmemiş. Tuğla gibi kitap yazardı üzerine. Arkası bomboş arazi, önündeki sitedense pek rağbet yok durağa. Ama orada durak var! Site sakinleri otobüs bekleyeceğine, Metro’ya yürümeyi tercih mi ediyorlar nedir?

Geçen hafta, hani şu yağmurun arasında sağlam dolu yağdığı gün, otobüs bekleyenler, mermi kıvamındaki sağanaktan ve doludan kaçacak yer bulamadılar. Dubleks ve villa tipi evler, tek çare çitinden atlayıp, ev sahibinden iltica talebinde bulunmanız. Çitten atlayan görmedim ama son çare güdük ağaç diplerine tünemiş insanlar gördüm. 21.yüzyıldaydık!..

Bir de Ankara’nın kavurucu yaz sıcağını, duraksız düşünün; beklersiniz üstü pişmiş, altı kıvamlı omlet gibi! En genci 70 yaşında diye tahmin ettiğim, 6-7 kişilik bir hanımefendi kadrosunun, şikayetlerine kulak misafiri oldum. Belediye otobüsünün şoförünü bombalıyorlardı: “Bir buçuk saattir bekliyoruz, güneşin alnında mahvolduk.. nedir bu rezalet.. oturacak yer bile yok.. bu yaşta, yollarda telef mi edeceksiniz bizi?” diye. Durakları planlayan, yapan otobüs şoförüymüş gibi. Sabırla dinledi adamcağız.

Yer yer duraklı kent Ankara’da, İngiliz lordları gibi, yaz-kış şemsiyeyle mi dolaşacağız anlamadım ki! Bir kentte durağın, konu bile olmaması gerekirken.

Kent planlamacısı ya da belediye tecrübesi olan biri değilim ben. Sokakta, herkes gibi yürüyen bir vatandaşım. Şu yaklaşık 2 aydır yazdıklarımı okuyunca bir kuruntuya kapıldım; kent genetiği bozulmuş Ankara’nın. Kentin temel ögelerinde ciddi bozulmalar, mantıksız detaylar var. Şakayla karışık duraklardan bahsettik bugün ancak bu düzende bir yapı, Ankara’ya kadar dikkatimi çekmemişti. Dikkatli bakınca daha vahim ve derin bozukluklar görmekten korkuyorum.

Hiç yorum yok: