21 Şubat 2015 Cumartesi

“ŞEHRİN GÜZELLİĞİ MİMARİSİNDENDİR”



20.02.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Belediye başkanlarına dün Ankara’da yaptığı konuşmada “Şehrin estetiği mimarisi, insanın estetiği ahlaktır” dedi Başbakan Ahmet Davutoğlu. “Şehir mimarisini kaybederse estetiğini de kaybeder” diye vurgulayarak, tekrar çizdi konunun altını. “Kentleri önce zihnimizde kurmalı, kentsel dönüşümü de buna göre yapmalıyız” sözleri uyarıydı ama bazı yerler için maalesef geç kalmış bir uyarıydı. Kentsel dönüşüm diye bazı semtler, bütün tarihi dokusunu ve sakinlerini kaybetmişti çünkü.



Hatırlatmalı uyarılar

Şehirlerle ilgili başka güzel şeyler de söyledi Başbakan Davutoğlu. “Şehir aidiyeti olmadan şehir geleceğe hazırlanamaz” dedi, “Şehir kültürü nezakettir, bir anlamda rafine kültürün doğmasıdır” dedi, “Adalet ve ahlakın olmadığı yerde şehir doğmaz” dedi, “200-300 yıl sonra torunlarımız, kurduğumuz şehre kendini ait hissedebilecekler mi, bunu da düşünelim” dedi ve “Şehir ehliyet ve liyakat sahiplerinin elinde değer bulur” diyerek kaptırıp gittiğimiz plansız şehircilik için belediye başkanlarına hatırlatmalarda bulundu. Uyarı niteliğinde hatırlatmalar tabiî ki.



Son 50 yıldır, özellikle 1980 den bu yana o kadar kötü şehirleşiyor ki Türkiye, bazı yerlerde şehirciliğin en temel koşulu olan altyapıyı eksik bırakma pahasına sürüyor şehirleşme. Her yeni gelenle planlar ve kararlar değişiyor, tutturabilen tutturduğu yerde istediğini yapabiliyor çünkü. Çünkü plan da siyaset de günlük, gelecek, önce geleceği planlayacakların umurunda olmuyor.



Kiç Ankara

Ankara da bu 50-60 yıllık dönemde, en kötü şehirleşme örneklerinden birini veren başkent olarak tarihe geçti. Yanlış ipin ucunu çekince arkasından doğru gelmiyor, istikrarsız ve günü kurtaran uygulamalar, kişiliksiz bir başkent yarattı, koydu önümüze. Ne Selçuklu ne Osmanlı ne Cumhuriyet kenti diyebiliyoruz, ‘kiç (kitsch)’ dedikleri, her şeyden var ama kişiliği yok tarzda bir kent oldu çıktı Ankara. Yaşayanların aidiyet duygusu da bu yüzden zayıf olabilir; nesini, neresini sahipleneceğini kestiremiyorlar bir türlü.



Kendi mimari tarzı olan Ankara evleri dahil, tarihi yapılarına sahip çıkamamış, taşını tuğlasını sıvamış, önünü arkasını başka kişiliksiz binalarla doldurarak görünürlüğünü engellemiş, yani kendi eliyle güzelliklerini, Başbakan’ın deyimiyle ‘kentin estetiğini’ yok etmiştir Ankara. Altyapı eksiklikleri ve plansız yatırımlar da kalanını çirkinleştirmek için yarışıyor hala.



İçi de dışı da mimariden yansır

Başbakan’ın şehircilik adına ettiği her bir başlık kitaplar, ansiklopediler konusu ama kısaca değinirsek mimari, şehirde pek çok şeyin aynı anda göstergesi niteliğindedir. Oturduğunuz evden başlar, sokağa çıktığınızda ilk karşılaşacağınız ögedir mimari düzenleme. İnsan ilişkilerini de belirler. Güzel mimarisi olan bir kentin sokaklarına çıktığınızda, güzellikleri düşünen ince bir zevkin olduğunu bilirsiniz. Altyapıyı, rahat ulaşımı, hoşça vakit geçirme mekanlarını, toplumsal dokuyu kaynaştıran şehirleşmeyi sağlayacak, tarihine, toprağına ve bitki örtüsüne sahip çıkacaktır idare; ince düşünür çünkü. Bu estetiği, güzelliği de ahlaklı insan üretir, ahlak, ince düşünmeyi gerektirir çünkü. Rantın rüzgarı savuramaz ahlaklı kişiyi, kişilerin değil toplumun huzuru önceliklidir ahlak kurallarında. Topluma hizmet etmek, bir insanın karşılaşacağı en büyük fırsatlardandır insanlık sınavında.


Başbakan’ın dediği gibi kentin güzelliği mimarisindendir. İçinin de dışının da güzelliği, mimarisinden yansır. Çıkın, bir de bu gözle bakın bakalım Ankara’ya. Güzel bir şehir olmak için yaptıklarına ve kaybettiklerine bir bakın. Yaptıkları güzelleşmeye yetmiş mi, bu uğurda kaybettiklerine değmiş mi?

Hiç yorum yok: