23 Şubat 2011 Çarşamba

15 MART’I BEKLERKEN


22.02.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Geçen hafta yapılan ‘Ankara Kalesi Toplantısı’yla ilgili eksik ya da yarım kalan noktaları tamamlamamız lazım. Meraklısından gelen sorular, köşemize sığdıramadığımız bilgi ve kanaatleri de eklememizi gerektiriyormuş. Ankara basınının gösterdiği sınırlı ilgiyi, benim coşkulu satırlarımla çelişir bulmuş olmalı okurlarımız. Tereddütte kalmış, soruyorlar; “Sahi yazdıklarınız olabilir mi?” diye. İlgisizliğe alıştırılmış Ankara, her gelişmeye sınırlı ilgi gösteriyor. O yüzden basının sınırlı ilgisini de Ankaralı’nın tereddütünü de hoş görmek lazım.

Etkin bürokrat ve sivillerden 40 kişinin katıldığı toplantıda, aynı çekimserliği bazı katılımcılar da taşıyordu. ‘Kale Eylem Planı’ diye başlıklar sıralanıp, arkasından görevlendirmeler yapılınca lafla torba doldurma toplantısından çıktı iş. Yükün ağır kısmını Ankara Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Altındağ Belediyesi ve Ankara Emniyet Müdürlüğü üstlendi. Sivil toplum örgütleri, tutuk kaldı diyebiliriz.

Altyapı
Kale’ye özgü, geçici de olsa kurumlar arası işbirliği yapılıp, altyapı çalışmalarının tek elden yürütülmesi gerekiyor. Yarım yamalak olacak iş değil. Bu yetki, su ve lağım kanalları, yeraltına inecek elektrik ve telefon tesisatı ile aydınlatma çalışmalarını yüklenecek Büyükşehir Belediyesi’ne tanınmalı belki de. Kale’nin altyapı sorunu, halı altına süpürülemeyecek çirkinliktedir artık. Yarım yüzyıldan fazladır süpürülüyor, daha fazla kaldırmıyor halının altı. Altyapı, kilit taşıdır bu projenin.

Projeleri önce danışın
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları, tarafsızlıklarını korumak için bu tür toplantılara katılmazlar. Kale Toplantısı’na katıldılar. “Projelerinizi derhal getirin, hızla sonuçlandırmak için elimizden geleni yapalım. Yeter ki hazırlarken bize de danışın” dediler. Önemli ama fark edilmeyen bir ayrıntısıydı toplantının. Bu arada Atpazarı Meydanı’nın projesi çoktan onaylanmış, zahirecileriyle beraber Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamasını bekliyor.

Güvenlik
Ankaralılar’da, Kale’nin, güvenli olmadığı izlenimi var nedense. Toplantının olduğu gün Milliyet Ankara’nın yönelttiği sorulara da bu yönde yanıtlar vermiş Ankaralılar. Oysa 14 ayda saptanmış 33 olay var bölgede. Kale, pek çok yerden daha güvenli ama bir ‘güvensizlik algısı’ var Emniyet Müdürümüz’ün dediği gibi. Kararlaştırılan önlemlerle bu algının çok kolay aşılacağına eminim; hiç Kale’ye güvensizlik duymamış biri olarak. Daha iyi olacak ama güvensiz değil Kale, aklınızda olsun.

Define sandığı için seferberlik
Türkiye, turizmde ilk 5’e girmeye hazırlanıyor. Maalesef Türk turizmine yön vermeye çalışan birçok şirketin sahibi, Kale’yi de Ankara’yı da bilmiyor. Ankara’nın sermayesi, Kale’yi hep gözardı ediyor. Sanki tozlu, hırpalanmış bir define sandığı, kentin göbeğinde dikkatlerden kaçıyor. Tozu üfürülüp, kapağı açılsa eteklerine doğru bir ışıltı yayılacak. Bu hazineyi günyüzüne çıkarmak sadece dar bir çevrenin ya da Ankaralılar’ın değil, devletin de görevidir. Yaşadıkları kente, gönül borcudur. Çankaya’dan, Bakanlıklar’dan ya da Söğütözü’nden bakınca solgun Kale ışıkları, içini burkmalı herkesin. Seçim bahanesiyle lütuf buyurup, vekillerimiz de ilgilenirse müteşekkir kalırız kendilerine.

Sahi yazdıklarınız olabilir mi?” sorunuza gelince; “15 Mart’ı bekleyelim, o toplantının ruhu, fişeğin ateş alıp, almadığını gösterecek” diyorum. Aslında kişisel kavgalar, bir kez olsun Ankara’nın önüne geçmezse müthiş bile olacak ama dilimi ısırıp, şimdilik onu diyemiyorum!

Hiç yorum yok: