orman ve su işleri bakanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
orman ve su işleri bakanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2017 Çarşamba

SÖK DİK YEŞİLİ



13.06.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Ümitköy’de yeni bir ağaç dikim tekniğiyle tanıştık bir hafta önce; ‘ağacı sök, yenisini dik’ tekniği. Tekniğin farkı, yeni dikilmiş ağacı söküp daha da yenisini dikmek. Ankara, bir ilke daha imza atmanın gururunu yaşıyor!

Tam 4 yıl önceydi, ‘Kurutmalık Ağaç Kenti’ diye yazalı. O yıl 2013, kaçıncı yazıydı ağaçları, yeşili yazmaya zorlandığımız. Başkentin yeşili sabır sınavından geçiriliyor, bir zihniyeti ısrarla yineleyerek, tekrar tekrar anlatmaya çalışıyorduk farklı cümlelerle. İlginçtir, hiçbir işe yaramıyordu ne yazılanlar ne açıklamalar ne itirazlar ne şikayetler.

Orman mühendisleri, profesörler, uzmanların uyarıları, zırnık etkilemiyordu yanlış uygulamaları. Öncesinde de çok işlediğimiz bir konuydu ama 2013, kabusu oldu Ankara yeşilliğinin. Ağaçların yapraklarını, uyku tutmadığı yıl.

Bakan bile dayanamadı
Başka ülkelerden getirilen iklime, toprağa uyumsuz yanlış ağaç türlerinden tutun, yanlış boyutlarda ağaçları, yanlış yerlere dikme ısrarının pekiştiği yıl.

1 yıl sonra Nisan 2014’de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu dayanamamış, “Arkadaşlar kusura bakmasınlar, onlar fidan değil kütük getiriyorlar. Hastalıklı bir takım böcekler geliyor.. Onlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Çam kese böceği gelmişti, çok uğraştık, mücadele ettik. İthal doğru değil, o kadar boylu fidan almaya gerek yok. Belediyeleri, ikaz etmek lazım..” demiş “Almak istiyorsanız ücretsiz biz verelim” diye eklemişti.

Fiyatı tuzlu kütükler
Ayrıca dışarıdan alınan kütüklerle Behiçbey Orman Fidanlığı’ndaki fidanlar arasındaki fiyat farkı, yaklaşık 20 katı kadardı hastalığı bir yana. Kendi ikliminin ve toprağının ağaçları, yeşilliği çok daha ucuz olmakla beraber asıl önemlisi koşullara dayanıklı olmalarıydı. Her yıl kurutup, yenisini dikmeyi gerektirmiyordu.

Kuruttuklarımızın yerinde nefeslendiğimiz korular, ormanlar, yol boylarında kirli havayı emen yeşil kuşaklar, gölgeler olacaktı belki şimdi. Yol açmak için, tesis yapmak için sessiz sedasız bir gecede kıydığımız 40-50 yaşındaki ağaçların da kabus yılı olmuştu 2013. Onların kabusu, bizim de kabusumuzdu tabii ki.

Ve işte yeni bir uygulamayı gururla sunuyorduk Ümitköy 2449.Cadde’de. “Yeniden düzenliyoruz” diye dikili ağaçları söküyordu Büyükşehir Belediyesi.
Yeni ağaçları daha yenisiyle değiştirilen şaşkın mahalle sakinleri (Fotoğraf: Hürriyet Ankara Gazetesi)
“Başka yere dikiliyor!”
Mahalle sakinleri, “15 yıl önce sitemiz yapılırken kendimiz 500 ağaç diktik. 3 yıl önce de Büyükşehir Belediyesi dikti. Dikilirken plastik kovalarla gömüldüğü için bazıları hava alamayarak çürüdü. Sabah uyandık, üç yıl önce diktikleri, suladıkları ağaçlarla bizim diktiğimiz ağaçları söküyorlar. Yeşil alan gitmiş, alan dümdüz olmuş. Yazık! Bunda milletin emeği var, parası var” diyor, Hürriyet Ankara Gazetesi’nden Murat Yılmaz’ı yanıtlıyordu firma yetkilisi: “Projede bu ağaçlar olmadığı için bize sökülmesi emri verildi. Biz de çalışanız. Bunları yeniden başka yerlerde dikiyorlar.

Dikilmiş ağacın bir ilk olan davasını görüyoruz sayın seyirciler. Dikili ağacı söküp başka yere dikme, sökülenin yerine ağaç dikme projesi sadece ve sadece Ankara’da. Başkent, ağacın ve yeşilin kabusu olmaya devam edecektir, idaremiz kıvançla sunar!

6 Temmuz 2015 Pazartesi

BEREKETİN İÇİNDE ÖLEN AĞAÇLAR



03.07.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Kurutmalık diktiğimiz ağaçların, bu yıl da ölümünü seyrettik. Çoğunun kuruyacağını, dikilmeden biliyorduk zaten. Defalarca uzmanlara sorup, bu köşeden uyarma gereği duyduk ama yine oldu. Ankara, ağaç diye, dünyanın en pahalı kütüğüne paralarını yatırmaya devam etti.



Daha öncekiler gibi kurudu

Gölbaşı’na gidip gelirken Konya yolunda görüyorduk. Bir bir kurudu geçen yıl ve önceki yıl dikilen fidanlar. Eskişehir yolunda, İstanbul yolunun bir kısmında yol ortasına dikilen fidanlar da yine yer yer kütük oldu.



3 ve 4 yıl önce Turan Güneş Bulvarı’ndaki meşelerin yüzde 60’ının, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nda servilerin yüzde 35’inin, Atatürk Bulvarı’nda ıhlamurların yüzde 50’sinin, Ahlatlıbel’deki çınarların yüzde 80’inin, Anıtkabir’in Anıttepe kapısındaki 53 saplı meşeden 50’sinin kuruduğunu da bir kez daha hatırlatalım. Hepsi yurt dışından getirilmiş ağaçlardı şimdi kuruyanlar gibi.



Türkiye’de, ziraat mühendisi ve peyzaj mimarı yokmuş gibi, yıllardır aynı yerlere, inatla yurt dışından alınan fidanları dikiyor, bir güzel kuruyuşunu izliyoruz sonra. Onbinlerce sipariş veriliyor, her biri yerlisinden 10-15 kat daha pahalı bu ağaç ve fidanlardan.



Bakan da uyarmıştı

Geçen yıl Nisan ayında Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Arkadaşlar, kusura bakmasınlar, onlar fidan değil kütük getiriyorlar” demiş ve devam etmişti “Hastalıklı bir takım böcekler geliyor. Onlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Çam kese böceği gelmişti, çok uğraştık, mücadele ettik. Denetime almak istiyoruz. İthal ağaçlar karantinaya alınıyor. Belediyelere de ayrıca tekrar duyuru yapacağız 'bila bedel (ücretsiz) veriyoruz, almak istiyorsanız bizden alın.” Ayrıca eklemişti; “İthal doğru değil, o kadar boylu fidan almaya gerek yok. Belediyeleri, ikaz etmek lazım. Bunu önlemeyi düşünüyoruz"



Ne oldu? Dışarıdan alınan boylu ağaçlar kütük, fidanlar çırpı oldu. Oysa 2 yıl önce “Getirmeyin, yerlisinin yerini tutmaz” dediğimizde Behiçbey Orman Fidanlığı’nda 50 kuruştan başlıyordu fidan fiyatları. 2 buçuk metrelik ağaçların fiyatı da 50 ile 100 lira arasında değişiyordu. Yerlisinin yerini tutmaz çünkü iklimine, toprağına uyum sağlayamazdı. Sağlayan da Bakan Eroğlu’nun dediği gibi hastalık getiriyor, sağlam ağaçları da kurutuyordu.



Ağaçlar da paralar da gitti

2 aydır Ankara’da, az görülür bir yağmur yağıyor. Hele tam da doğanın canlanma, ağaçların açma mevsiminde bereket oldu toprağa. Yeşilin, rengi canlandı. Boş, çorak arazilerden ot fışkırıyor. Birbirine kaynamış rengarenk çiçeklerle sarıldı her yan. Dikenler, göz alan en şık şapkalarıyla şenliğe katılıyor. Börtü böcek, arılar, kuşlar bayram ediyor.


Ve yıllardır görmediğimiz bu bereketin içinde biz, onlarca ağacı kurutmayı başarıyoruz. Hem paralar boşa gitti hem emekler hem de yine bu yıl da boş kaldı yerleri. Yağmur mu hatalı, ağaç mı? “Doğaya rağmen” der inat ederseniz olacağı budur işte.

16 Nisan 2014 Çarşamba

EN PAHALI KÜTÜK



15.04.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Her bölgesinin kendine has iklimi var. Aynı anda bazen 4 mevsimin yaşandığı, iklim içinde iklimler olan bir ülke Türkiye. Toprağının, tarım ve orman için çok az bir kısmı kullanılıyor. Toprak var, su var, güneş var ama kullanmaya niyetimiz yok. Orman tarımını yaygınlaştıramadığımız gibi fidancılığımız da süs ağaçları, çalılar, çiçekler yetiştirmekten öteye geçemiyor.



Fidancılık niye gelişemiyor?

Geçemiyor çünkü talep az. Orman Genel Müdürlüğü bedava fidan dağıtırsa dikiyoruz. Talep olmayınca fidanlıklar da her türden fidana ve yetişmiş ağaca yatırım yapmıyor. Oysa yüzlerce çeşit ağacın yetişebildiği bir ülkenin, bırakın kendi ülkesini, yurt dışına satarak gelir elde etmeyi düşünmesi gerekir.



Yerli fidancılığa en büyük darbe de önce belediyelerimizden geliyor. Arap çölünde yaşıyoruz sanki, tohum kalmamış, ağaç bitmiş gibi yurt dışından yüksek fiyattan fidan, boylu ağaç satın alıyorlar. Hatta Mayıs ayında tam 1 yıl olacak, Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek, bürokratlarıyla inceleme ve araştırma yapmak üzere İtalya'ya gitmişti. Twitter’dan fotoğraflı mesaj atmış “Bu ağacın adı Katalpa. Ankara'ya gelmek istiyor. Bu bitkiler, artık Ankara'nın olmalı dedikten sonra eklemişti “Birileri hırsından çatlasa da, bu ve benzerleri bu yıl gelecek inşallah” demişti.



Bakan’ın isyanı!

Geçtiğimiz Pazar günü Milliyet Gazetesi’nde Önder Yılmaz’ın haberinin başlığıydı: “İhtal fidana savaş açtı!” Haberde Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, başta Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehir belediyelerinin, yurtdışından yüzbinlerce avro vererek fidan ithal etmeleri konusunda şikayet ediyor, yasal düzenleme hazırladıklarını söylüyordu. Eroğlu, belediyelere bir yazı göndererek yurtdışından ithal fidan yerine, Bakanlığı’ndan ücretsiz fidan sağlamaları konusunda uyaracaklarını belirtiyor ve ekliyordu; “Arkadaşlar, kusura bakmasınlar, onlar fidan değil kütük getiriyorlar. Hastalıklı bir takım böcekler geliyor. Onlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Çam kese böceği gelmişti, çok uğraştık, mücadele ettik. Denetime almak istiyoruz. İthal ağaçlar karantinaya alınıyor. Belediyelere de ayrıca tekrar duyuru yapacağız 'bila bedel (ücretsiz) veriyoruz, almak istiyorsanız bizden alın' diye. İthal doğru değil, o kadar boylu fidan almaya gerek yok. Belediyeleri, ikaz etmek lazım. Bunu önlemeyi düşünüyoruz"



Ankara ‘kütük’ cenneti

Kütük’ alıyoruz çünkü ağaçlar, hastalıktan, böceklerden olduğu kadar iklime de uyum sağlayamıyor ve kuruyor. Ankara’nın neresinde, hangi ithal ağaçların kurduğunu merak ediyorsanız Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’ne sorun. İşte birkaç rakam: Turan Güneş Bulvarı’ndaki meşelerin yüzde 60’ı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndaki servilerin yüzde 35’i, Atatürk Bulvarı’ndaki ıhlamurların yüzde 50’si, Ahlatlıbel’deki çınarların yüzde 80’i kurumuş. “Boylu ağaçların Ankara’da tutması çok zordur, tutmaz” demişlerdi, özellikle dışarıdan getirilen saplı meşelerin, Ankara’yı hiç sevmediğini, Anıtkabir’in Anıttepe’ye bakan kapısına ekilen 53 saplı meşeden 2-3 tane kaldığını öğrenmiştik.



Her türlü pahalıya maloluyor

Bakan Eroğlu, ithal ağaçlar için az bile söylemiş. Çevreye verdiği zarar, fiyatlarından ettiğimiz zararın çok üstünde. Yani her türlü çok pahalıya mal oluyor bize. Kendi doğal ortamı ve iklimi dururken niye yurt dışından ‘kütük’ alıyoruz, biz de soruyorduk 2 yıldır. Kendi özgün ağaçlarımızı yetiştirmeyi, yerli fidancılığı geliştirmeyi niye düşünemiyorduk?


Düşünebilsek paramız cebimizde kalacak, o kurumuş kütüklerin yerinde, büyümüş ağaçlarıyla yemyeşillik olacaktı şimdi.