23 Eylül 2011 Cuma

HEP KALLEŞLER


23.09.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ordularıyla, silahlarıyla çıkmazlar karşınıza. Kaybetme ihtimali vardır. Günden güne daha da geliştirilen yöntemleriyle kolayı var; kardeşi kardeşe düşman eder, kardeşi kardeşe kırdırırsınız. Neredeyse maliyetsiz bir savaş yöntemidir, üstüne de savaştığınız adamdan para kazanırsınız.



Neye benzerler?

Kılığına, kıyafetine bakınca birşey zannedersiniz. Medeniyet nutukları vardır, ‘ahlak, düzen, gelişme’ falan diye, hayran olursunuz. Eteğinden ayrılamazsınız, “Çabalayıp, şunun gibi olayım” dersiniz. “Çağdaşlığın simgesi, işte budur” dersiniz. Oysa çok beklemez, arkanızı döndüğünüz an kuyunuzu, kime, nasıl kazdıracağı hesaplarına gömülür. Bir ananın çocuklarını bile düşman edebilen hesaplar. Aynı beden, aynı kıyafet içinde iki kişilik. Kalleş, medeniyetin simgesi olabilir mi, düzeni kardeş kanıyla yürüyen?



Hesap tutmayınca

Kumrular Sokak’ta bir bomba patladı, o bombanın niye patladığını bile anlayamayacak masum insanlar ödedi bedelini. Bir kısmı, hiçbir zaman öğrenemeyecek maalesef. Ankara’nın en kalabalık sokaklarından birinde, hangi nedenle olursa olsun, kim patlatırsa patlatsın, niye bomba patladığı anlaşılamayacak. Kavganın muhatabı, o masum insanlar değil çünkü. Filmlerdeki kötü adamların, şantaj yapmak ya da öç almak için bir adamın çocuğunu  kaçırması gibi. Gerçek hayatta, kardeşine kıyacak acımasızlıkta kötü adamlar yaratıyorlar. Filmlerde mutlaka kurtuluyor ama gerçek hayatta ölüyor çocuklarımız. Her şeyden habersiz masum, ölüyor. Hesabı tutmayınca, masumlara uzanıp, canımızı öyle yakıyorlar. Kalleşliğinin seviyesi caniliği de içeren, dipsiz kuyu gibi doyumsuz bir hırs.



Sabrın sınırı

O hırs, Başbakanlığın yan sokağındaydı. Devletimizi, bizimle tehdit ediyordu. Kalleşin tabiatıdır; karşınızda cesaret edemediğini, ipini oynattığı kuklalarına yaptırır. Korkutup, sindirecekler. Elinizden geleni ardınıza koymayın ama unutmayın; bizim milletin, sizin kitaplarınızda yazan meziyeti, sabrıdır. Korkutmuyor, sabrın sınırını zorluyorsunuz.



Hedefimiz var

Ankara’nın, Türkiye’nin sorunlarını, konuşmaya devam edeceğiz biz. Geleceğini kurmaya, çalışmaya devam edeceğiz. Geri dönme, havada durma ihtimali olmayan bir ok gibi çıktık yayımızdan. Hedefimiz var, en yakın yerine denk getirmeye çalışacağız. Siz de tarihinizden silemeyeceğiniz kara sayfaları, daha fazla kabarmadan, bu biçimde yazmayı bırakın artık. Vefa gibi vefasızlığa da duyarlıyız. Yüzyıllar sonra bile…



1950’lerde alt yapısı hazırlanan, 1960’larda oturtulan ve 1970’lerde uç noktasını yaşadığımız bir kardeş kavgasından çıktık biz. 1980’lerin başında, bitti derken yenileri sarıldı başımıza. Uzmanlık alanı olduğu için, hazır senaryo çok nasılsa. Şöyle ağzınızın salyası akarak izlemeyi arzuladığınız, 1970’lerde aklınız değil mi? Bu kez, o kadar kolay olmuyor galiba.



Uyarı niteliğinde

Dikkat ederseniz hedeflenmiş hiçbir örgüt, kurum, devlet, millet adı anmadık. Kalleşliği, yaşam biçimi haline getirip, bunun doğruluğuna inanma uyarısı var. En ihtiyacınız olduğu gün, kalleşliğin bedeli çok ağır gelebilir.



Sözlüklerinde yoktur belki. Olan da bizimkine benzemiyor belli ki. Belki de o yüzden hep kalleş, hep kalleşler.


Aramızdan ayrılan masumlarımıza tanrıdan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza, acil şifalar diliyorum.

Hiç yorum yok: