19 Haziran 2013 Çarşamba

YERİNDE SAYMA GÜNLERİ


18.06.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi



“Bir avuç adam” ve “Birkaç ağaç” derken bu günlere geldik. Gerginlik düşeceğine tırmanıyor. Belli belirsiz saatlerde otobüsler kalkıyor seferden, metro, kepenkleri indiriyor, gaza doyunca esnaf, dükkanı kapatıyor, herkes evine gitmenin çaresini arıyor, uzakta oturanlar, başının çaresine bakıyor. İlan edilmemiş olağanüstü hal uygulaması var sanki. Gerginlik tırmandıkça merkezdeki karamsarlık, küçük dalgalar halinde kenarına yayılıyor, 15 gün önce konuştuğumuz geleceğin projelerini, o projelerin sahipleri bile anmaz oluyor.



TOMAbüs

“Yine yaptın baykuşluğunu” dendiğini duyuyorum ancak geçen dikkatimi çekti; Sıhhiye, Kızılay, Kavaklıdere, onu kesen Kurtuluş-Demirtepe hattında TOMAlar, belediye otobüsü gibi olmuş, trafikte otobüs yok, vızır vızır TOMAlar işliyor. Şimdi taksi durağı gibi, her köşede bir de akrepler durmaya başladı. Bir keresinde metronun kapalı olduğunu görünce “TOMA’ya, Ulus’a kadar otostop mu çeksem acaba?” diye geçirdim aklımdan. Sonra da “İster misin yanlış anlasın, sıksın suyu, sucuk gibi ıslak ıslak, taksisi, dolmuşu da almasın” diyerek vazgeçtim. “Olağanüstü hal gibi” derken abartıyor olabilirim ancak bu görüntü de hiç normal bir kentin sokaklarına benzemiyor.



Hiç uğraşmayalım bari

Tırmanan gerginlik, iş-güç, okul-dershane, hastane-hasta düşünen vatandaşı, zaten zordayken iyice zora düşen kira, vergi derdindeki küçük esnafı vuruyor. Bu manzaraya turist gelmeyeceğine göre ‘Ankara’da Turizm’ planlarını unutabiliriz. Zaten böyle günlerde işlemeyecekse yeni yapılan metro hatlarının da acelesi yok. Ankara sanayisinin yarım asır sonra sıçrama yapmak için attığı adımları, “Yerinde say’” komutuyla beklemeye alabiliriz. Tam aksine konforlu bir ortamda gelişen teknokentleri, şimdilik gözden çıkarabilir, onların uluslararası müşterilerini, başka ülkelere yollayabiliriz. Savunma sanayisi ve raylı ulaşım sistemleri için yaptığımız hazırlıkları, sanki çok ilerlemişiz de biraz durabilirmişiz gibi bekletebiliriz; olaylar nedeniyle örneğin OSTİM’e işine gidemiyor çalışanlar. Yatırım ya da ticaret yapmayı düşünen girişimciler de olayların başlamasıyla durmuş birden. Kale, Hacı Bayram, Hamamönü ve Anandolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki tadilatları da erteleyebiliriz, nasılsa şimdilik gelen olmaz. Alışveriş Şenliği ‘Şopping Fest’e de boşuna başlamış olduk; maske, baret, limon, süt ve talcid satan esnafa yönelik bir şopping festivali olsa daha isabetli olurmuş. Aniden gelişti, hazırlıksız yakalandık.



Hayır gelmez
Böyle bir ortamda, yaşama ilişkin hiçbir etkinliğin ya da projenin pek anlamı kalmıyormuş değil mi? Halbuki biz bu filmi 1960’da, 1971’de, 1980’de ve 1990’larda gördük. 2001’de derin bir ekonomik kriz olarak yaşadık 10’ar yıllık dönemlere bölünmüş döngümüzü. Bir sürü operasyonlar, davalarla “aştık” denirken haydi bakalım başa sarıyoruz sanki. Hiç ders almamışız gibi şimdi de “Benim yüzde ellim senin yüzde ellin” çıktı başımıza. Aynı tuzağa düşmeden frene basmalıyız artık. Başkalarının hesabını, kendi çocuklarımız üzerinden görmeyi bırakmalıyız. Bu ‘senin-benim’ ayrışmasından ülkeye, 60 yıldır iğne ucu kadar hayır gelmedi, bu kez de gelmeyecek, biz öğrendik, biliyoruz zaten.

Hiç yorum yok: