11.06.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
10 gün önce neler
konuşuyor, neler tartışıyorduk, 10 gün sonra nereye döndük. Ankara’nın
sanayileşme hamlesindeki gelişmeleri, bunda organize sanayi bölgelerinin
önemini, meslek okullarının derhal
güncellenmesini, üniversitelerin duvarları dışına çıkıp, toplum ve iş yaşamı
içine karışmasını konuşuyorduk. Türkiye’nin en iyi teknokentlerinin Ankara’da
olduğunu, olanların nasıl geliştirileceğini, Bilişim Vadisi’nin, başkente
kurulmasının şart olduğunu konuşuyorduk. Turizmi, Kale’yi, artık Ankara’nın
kendini keşfetmesi gerektiğini konuşuyorduk. Metroyu, kendi metro trenlerini
hatta hızlı trenlerini yapmaya aday sanayisini, tüm alanlarda kendi
buluşlarımızla dünyada söz sahibi olmamız gerektiğini, yerli üretimi
konuşuyorduk. İşsizlere iş, çocuklarımıza bir gelecek, Ankara’ya ve ülkeye, bir
ufuk çizmeye çalışıyorduk. 1 günde konu
değişti, 10 gündür başka bir şey konuşmuyoruz.
Havayı dengelemek lazım
10 gün sonra Taksim
Gezi Parkı’ndan büyüyerek ülkeye yayılan eylemleri konuşuyoruz. İsteseniz de
istemeseniz de başka bir şey konuşulamaz artık. Konuşulsa da yavan gelir.
Kitlelerin dikkati oraya yöneldi, kimsenin başını çeviremezsiniz artık bu yana.
Bugünü halletmeden kimsenin gözü ileriye bakmaz artık. Lastik hava
kaçırıyormuş, fark edip, tamir etmemiz lazım. Patlak lastikle zaten fazla
ileriye gidemezmişiz. İnik lastiği tamir etmeli, havasını, diğer lastiklerle
dengeye getirmeliyiz. Yoksa araba, bir yana çekecek hep, çizdiğimiz ufka düzgün
ilerleyemeyeceğiz.
Gerilim zaten vardı
Çok işi var
Ankara’nın. 60-70 yıldır gecikmiş yatırımları, büyük gelir kapısı olacak bakir
alanları, yıllar sonra bir yay gibi gerilmiş, atılmayı bekleyen sanayisi var. Uzun
zamandır Ankara’yla bağları zayıflamış ama kendini aşmak için çırpınan ilçeleri var. Büyük göç var; geçen yıl 160
bin kişi göçtü Ankara’ya. Eskiden bir Polatlı kadar göç alıyordu, şimdi 1 buçuk
olmuş, böyle devam ederse yılda 2 Polatlı göçecek Ankara’ya. Hiçbir eylem, olay
olmasa bile bu göçlerin yarattığı gerilim yeter zaten bir kent için. Gelenlerin
burada ekmek bulması, kente uyum sağlaması, uzun süreli bir gerilim konusudur.
Bu gerilime yenilerini ekleyip, kaşımamak, bugüne kadar yapılanı da yıkmamak
lazım. Biz her askeri darbeden sonra 20 yıl kaybettiysek bugünkü gibi her sert
çekişmeden sonra da 10 yıl kaybettik. Unutmayalım…
2013’de kalmayalım
50 kişiyle başladı,
doğru sanılan müdahalelerle ne hale geldi. Sıkılan gazların yarattığı gibi
puslu ortamları çok gördü bu ülke. Pus dağılınca dumanlı havadan yararlanıp,
atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini de çok gördü. Üsküdar’ı geçenler dışında kimseye
bir faydası olmadı. O yüzden elinde benzin bidonuyla sanki söndürecekmiş gibi
yangına koşanlara çok dikkat etmek lazım. 2023 hayallerine gidiyoruz derken 10
yıl sonra, patlak lastikle 2013’den çıkamadığımızı fark etmek çok acı olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder