11.12.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Başkentte,
günlük yaşam akamıyor. Bir kentin temelden tasarlanması, planlanması gereken
ihtiyaçları sorunlar yumağı halinde ayağa dolanıyor, hatta bu yumakla yaşamak, günlük
yaşamın kendisi olmuş. Şikayeti karşılık bulmayan Ankaralılar yılmış, şikayet
etmeye kalkışmıyor bile artık. Her yıl neredeyse bir Polatlı’nın eklendiği
nüfusu artıyor, duymazdan gelinen sorunları, her geçen gün pıhtı gibi günlük
yaşamın akışını engelliyor. İş hayatı da sosyal yaşamı da bu yüzden sıçramıyor
kentin.
Kabaca temel sorunlar
Altyapısı
kaldırmıyor; her yağışta caddeleri dere, çukurları gölet oluyor başkentin.
Elektriği
almak dert, aldığını kullanmak dert; koca koca siteler elektrik bağlantısı
bekliyor, arızası olan, kendi hallediyor. Ankara’nın en turistik yeri Kale
sokakları dahil birçok sokak, elektrik idaresinin lütfunu bekliyor.
Allahtan
birkaç yıldır yağış var, suyu olan başka şehirlerdeki akrabaların yanına
taşınmak zorunda kalmıyoruz.
Toplu
taşıma en baş dertlerden; yetersiz olduğu gibi birbiriyle bağlantılı,
bütünleşmiş değil ve dahi pahalı, aynı zamanda mesaisi 17 saat, gece hiç yok.
Tepeden
kaba bakışla böyle bir başkentte yaşıyoruz.
Tavizsiz acımasız
Bu
kaba bakışa dahil edebiliriz; Türkiye’nin kişi başına en çok araç düşen
kentiyiz ama bu başkentin, yoğun bölgelerini rahatlatacak otoparkları da yok.
Kaldırım kenarları, bazı yerlerde ikinci üçüncü sıranın yapıldığı
otoparklarımız, oralar da bir cana mal olana kadar otopark tacirlerinin
keyfiliğine bırakılmıştık. Haftasonu Kale’ye gidin de tur otobüs şoförlerinin
sinir harbini görün. Ne rehberler ne şoförler, Ankara içine, hele Kale’ye hiç
girmek istemiyor.
Yılgınlığın
meyvesi, kanıksamak oluyor herhalde. Defalarca kendi başımıza geldiği halde
şikayet aklımızdan geçmemiş; bazı hastane otoparkları, tavizsiz birer ticari
işletme adeta. Hatta adeta acımasız. Can derdine düşmüş insanın zaafını fırsat
bilmekten, kalan canından da bezdirmekten hiç çekinmiyorlar. Oraya insan evladı
değil de karkas et yığını geliyor sanki. Bir de başka şehirden gelmişse vay
haline; günlerce aracın içinde yatıp kalkan, hastasını beklemek zorunda
olanlar, otel ücreti ödüyor otoparka.
Bakış açısı bu mudur?
Geçen
ay sonuna doğru 6 aydır kapalı tutulan Hacettepe Hastanesi otoparkı,
Belediye’nin şirketi Beltaş’a devredilip yeniden açıldı. Zaten yetersizken bir
de 6 ay kapalı kaldı. Birkaç gün önceki haber; Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nin otoparkı, Bilkent Şehir Hastanesi’nin inşaat alanına dahil edilmiş,
vatandaş uzağa bırakıp, hastaneye yürüyor.
Kent
sakini ve kente bakış açısının, iki somut örneği daha. Bir kere hastane
otoparkı ücretli olur mu, oluyorsa eğer vatandaşa bakış bu mudur? 5 milyonluk
kentin içindeki hastanelerde, can değil mal mı önceliklidir? Demek hastane
otoparkları da bu kentin bir sorunu. İnsana verilen değerin de en çıplak
göstergelerindenmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder