10.01.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Anadolu’yu
emip boşaltan İstanbul girdabı, başkentin markalarından Halkbank Spor Kulübü’nü
yutmaya hazırlanıyor. “..ülkenin vücudunun taşıyamayacağı bir koca kafa haline
dönüşen..” diye
tanımlamıştı İstanbul’u duayen mimar ve akademisyen Doğan Kuban. “İstanbul, ülkeyi çökertecek, kalkınmaya engel
noktaya ulaştı” demişti kocakafa için. Ne siyasilerimizin ne bürokratlarımızın ne de
sivil toplum örgütlerimizin umurunda. Aksine pompalıyorlar kontrolsüz
büyümesini.
Gitmek mi marifet?
Vücutla beraber değil de sadece kafa büyüyorsa o
ülke sağlıklı değildir, kırılgandır, dayanıksızdır, bir şehirden bütün ülkeyi
çökertebilirsiniz demektir. İstanbul’un cilvesine kapılan Osmanlı Anadolu’yu
unuttuğunda Anadolu’da onu unutmuş, çok acılı bir süreçten sonra yeni bir
devlet kurmak zorunda kalmıştık. Aynı hatayı, marifetmiş gibi, göz göre göre
yeniden işlemekle meşgulüz.
Merkezi Ankara’da olan Halkbank Spor Kulübü’nün
Başkanı Selahattin Süleymanoğlu, geçtiğimiz hafta katıldığı bir radyo
programında, “İstanbul’da salon yaptırabilirsek takımı buraya aldırabiliriz”
dedi. “..300 kişilik bir altyapı ordumuz var..” diyen Süleymanoğlu,
sanki çok güzel bir haber verirmiş gibi bahsediyordu başkent gençliği açısından
böylesi kara bir haberi. İstanbul’a gitmek marifetti demek.
El çocuğu mu buradaki?
“Bir spor kulübü için adamın bastığı yaygaraya
bak” diyecekseniz demeyin. Kaçıncı bankası, kaçıncı resmi kurumu, kaçıncı
özel firmasıdır başkentin yarattığı ama kaymağını İstanbul’un yediği. Koca koca
kurumlar, başkentte oluşturduğu sanat koleksiyonlarını, galerilerini mi
taşımadı, uluslararası kültürel etkinliklerini mi oraya kaydırmadı, spor
kulüplerini mi burada kapatıp orada açmadı.
Çok olmadı, 2016’nın 18 Kasımı’ndaydı
serzenişimiz; Ankara’ya yapmayan Vakıfbank, İstanbul Üsküdar’da yaptırdığı şaşalı
Vakıfbank Spor
Sarayı’nın reklamlarını yayınlatıyordu televizyonlarda. Şimdi Halkbank Spor
Kulübü Başkanı çıkmış, “..salon
yaptırırsak gideriz..” diyor. Arazi mi yok Ankara’da, buradakiler elin
çocuğu mu da buraya yapmıyor İstanbul’a yapıyorsunuz o salonu? Yap bakayım o
salonu, yap o stadı, yap o pisti, yap o kortu, bak bakalım kimden daha çok
şampiyon çıkıyor.
Anadolu hak etmiyor
Kaynaklarıyla
beraber Anadolu’nun yeteneklerini de taşıyorsunuz kocakafa İstanbul’a. Bir “İstanbul’a gitmeyen başarılı olamaz”
algısı yaratıldı, her şeyi yutan bir girdap oysa ki. Oysa ki çıkardığının 10,
belki 100 katını da telef etmiştir o İstanbul. Bazen taş yerinde ağırdır, bazen
memleketin kalanını düşünmek gerekir. Ankara’dakiler genç değil mi, sporcu
değil mi, hakları değil mi medeni koşullarda gönül verdikleri işleri yapmak,
sporcu olmak?
Canıyla
malıyla Ankaralı, büyük bir özveriyle mücadele etmiştir Cumhuriyet’in, yeni
devletinin kuruluşunda. Başkentliği, bileğinin hakkıyla almıştır. Resmisi özeli
tüm kurumlara, firmalara hatırlatıyoruz; ödenemeyecek bir borcunuz var hem
Ankara’ya hem Anadolu’ya. Hak ettiğini bile elinden alıp, arkanıza bakmadan
gidemezsiniz pervasızca. Önce Anadolu’ya yapacak, götürecekseniz de kalanı
İstanbul’a götüreceksiniz. Hepsini götüremezsiniz, hastalıklı bir kocakafa
büyütemezsiniz başımıza.
Sahip çıkın
Her
gidene el sallayan başkentin siyasileri, bürokratları ve sivil toplum
örgütleri, hakkınıza ve gençlerinize sahip çıkın, Anadolu giderse hepimiz
gideriz. İstanbul, girdabına bütün ülkeyi çeken, dünyanın bir dipsiz kuyusu.
Yaa,
işte bir kurum, firma ya da spor kulübü değilmiş değil mi giden ve
götürülenler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder