11 Ocak 2017 Çarşamba

GİRDABIN KIYISINDAKİ SPOR KULÜBÜ



10.01.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi


Anadolu’yu emip boşaltan İstanbul girdabı, başkentin markalarından Halkbank Spor Kulübü’nü yutmaya hazırlanıyor. “..ülkenin vücudunun taşıyamayacağı bir koca kafa haline dönüşen..” diye tanımlamıştı İstanbul’u duayen mimar ve akademisyen Doğan Kuban. “İstanbul, ülkeyi çökertecek, kalkınmaya engel noktaya ulaştı” demişti kocakafa için. Ne siyasilerimizin ne bürokratlarımızın ne de sivil toplum örgütlerimizin umurunda. Aksine pompalıyorlar kontrolsüz büyümesini.

Gitmek mi marifet?
Vücutla beraber değil de sadece kafa büyüyorsa o ülke sağlıklı değildir, kırılgandır, dayanıksızdır, bir şehirden bütün ülkeyi çökertebilirsiniz demektir. İstanbul’un cilvesine kapılan Osmanlı Anadolu’yu unuttuğunda Anadolu’da onu unutmuş, çok acılı bir süreçten sonra yeni bir devlet kurmak zorunda kalmıştık. Aynı hatayı, marifetmiş gibi, göz göre göre yeniden işlemekle meşgulüz.

Merkezi Ankara’da olan Halkbank Spor Kulübü’nün Başkanı Selahattin Süleymanoğlu, geçtiğimiz hafta katıldığı bir radyo programında, “İstanbul’da salon yaptırabilirsek takımı buraya aldırabiliriz” dedi. “..300 kişilik bir altyapı ordumuz var..” diyen Süleymanoğlu, sanki çok güzel bir haber verirmiş gibi bahsediyordu başkent gençliği açısından böylesi kara bir haberi. İstanbul’a gitmek marifetti demek.

El çocuğu mu buradaki?
Bir spor kulübü için adamın bastığı yaygaraya bak” diyecekseniz demeyin. Kaçıncı bankası, kaçıncı resmi kurumu, kaçıncı özel firmasıdır başkentin yarattığı ama kaymağını İstanbul’un yediği. Koca koca kurumlar, başkentte oluşturduğu sanat koleksiyonlarını, galerilerini mi taşımadı, uluslararası kültürel etkinliklerini mi oraya kaydırmadı, spor kulüplerini mi burada kapatıp orada açmadı.

Çok olmadı, 2016’nın 18 Kasımı’ndaydı serzenişimiz; Ankara’ya yapmayan Vakıfbank, İstanbul Üsküdar’da yaptırdığı şaşalı Vakıfbank Spor Sarayı’nın reklamlarını yayınlatıyordu televizyonlarda. Şimdi Halkbank Spor Kulübü Başkanı çıkmış, “..salon yaptırırsak gideriz..” diyor. Arazi mi yok Ankara’da, buradakiler elin çocuğu mu da buraya yapmıyor İstanbul’a yapıyorsunuz o salonu? Yap bakayım o salonu, yap o stadı, yap o pisti, yap o kortu, bak bakalım kimden daha çok şampiyon çıkıyor.
Anadolu hak etmiyor
Kaynaklarıyla beraber Anadolu’nun yeteneklerini de taşıyorsunuz kocakafa İstanbul’a. Bir “İstanbul’a gitmeyen başarılı olamaz” algısı yaratıldı, her şeyi yutan bir girdap oysa ki. Oysa ki çıkardığının 10, belki 100 katını da telef etmiştir o İstanbul. Bazen taş yerinde ağırdır, bazen memleketin kalanını düşünmek gerekir. Ankara’dakiler genç değil mi, sporcu değil mi, hakları değil mi medeni koşullarda gönül verdikleri işleri yapmak, sporcu olmak?

Canıyla malıyla Ankaralı, büyük bir özveriyle mücadele etmiştir Cumhuriyet’in, yeni devletinin kuruluşunda. Başkentliği, bileğinin hakkıyla almıştır. Resmisi özeli tüm kurumlara, firmalara hatırlatıyoruz; ödenemeyecek bir borcunuz var hem Ankara’ya hem Anadolu’ya. Hak ettiğini bile elinden alıp, arkanıza bakmadan gidemezsiniz pervasızca. Önce Anadolu’ya yapacak, götürecekseniz de kalanı İstanbul’a götüreceksiniz. Hepsini götüremezsiniz, hastalıklı bir kocakafa büyütemezsiniz başımıza.

Sahip çıkın
Her gidene el sallayan başkentin siyasileri, bürokratları ve sivil toplum örgütleri, hakkınıza ve gençlerinize sahip çıkın, Anadolu giderse hepimiz gideriz. İstanbul, girdabına bütün ülkeyi çeken, dünyanın bir dipsiz kuyusu.

Yaa, işte bir kurum, firma ya da spor kulübü değilmiş değil mi giden ve götürülenler!

Hiç yorum yok: