25 Mayıs 2017 Perşembe

MARKALARIMIZ İSTANBUL’A MI EMANET?



23.05.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Değeri yaratmak, üretmek zor olan. Onu pazarlayacak düzeneği de kuracaksınız. Kurmazsanız emeğin kaymağını, başkaları gelir parmaklar, bir güzel de ağzına çalar gözünüzün içine baka baka. Ankara, markalarını pazarlayamadığı için ya toptan firmaların genel merkezlerini hatta fabrikalarını kaptırıyor İstanbul’a ya da tanıtım ve pazarlama giderlerinin kaymaklı kısmını İstanbul’a akıtıyor. Yaratılan değer, şehrine yaramıyor velhasıl.

Marka olmayı biliyoruz da..
Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) 4 yıldır düzenlediği ‘Shopping Fest’ten (Alışveriş Şenliği) fayda görülememiş, bir de ‘Ankara Marka Festivali’ni denemiştik 14-15-16 Aralık 2016 tarihinde. İlan tabelaları, popülerlikle markalığı karıştırılmış isimlerle şehrin dört bir yanına dağılmış, 40 konuşmacının 7-8’i Ankara’dan söz alabilmişti.

Aslında Ankara’da marka olmuş ama marka değerini hakkıyla pazarlayamadığı için İstanbul’a gitmek zorunda kalan firmaları ve kişileri dinlemek daha öğretici olabilirdi belki ama markadan çok popüleri öne çıkaran bir İstanbul rüzgarı, esti gitti pek de kalıcı bir iz bırakmadan. Affedersiniz ama biraz da başkentin insan niteliğini kavrayamamış bir üslupla alıştığı popüler damardan geldi İstanbullular.

Niye gidiyorlar?
Kaldı ki İstanbul’da her alanda köklü kurumların, firmaların, kitle iletişimi alanında pek çok tanınmış şirket ve ismin çıkış kaynağı Ankara’dır, dediğimiz gibi, onların niye gittiğini tartışmak, daha öğretici olabilirdi başkenti uyandırmak için. ‘Ankara Marka Festivali’nde bize sunulan, en iyi iletişim fakültelerinin olduğu şehirde zaten öğrenilirdi sorulsaydı. Onlar da dünyayı, tanıtım ve pazarlama yöntemlerini yakından takip edebiliyor yeterince güncel olarak.

7 Haziran 2016’da ‘Markasına SahipÇıkamayan Ankara’ başlıklı köşemizde, ‘her şeye muhalif’ durumuna düşmemek kaygısıyla üstü kapalı olarak işlemiştik bu konuyu. Düzenin İstanbul’da nasıl çalıştığını anlatmaya çalışmış, “Değer yaratmanın altyapısı vardır ama kaymağını alacak üst yapısı yoktur” demiştik Ankara’ya mahsus.

Popülerlik yetmez başkente
Başarılı insanlar, fikren beslendiği ortamı kaybetmek pahasına gider, firma, nitelikli işgücünü terk etmek pahasına gider.. Özel sektörü bile devlet dairesi ufkuyla çalışır” demiştik bürokrat kafanın tıkadığı şehrin etkinlik düzeyini ifade etmek için. Tanıtım ve pazarlama, etkinlikle hareketle olur, devlete ve birkaç firmaya sırtını dayamış organizasyon şirketi, ajans ya da yapım şirketlerinin beylik işleri ve atıllığıyla olmaz.

İşte ATO’nun 27-28 Nisan’da düzenlediği ‘Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi’nde geçti yine aklımızdan; Türk tarımı ve ürünlerin pazarlanması açısından stratejik önem taşıyan bu zirve, içerikle örtüşmeyen İstanbul popülerlerinin gölgesinde bırakılıyordu. Öne çıkan popülerler, hedef kitleye seslenmeyeceği gibi zirvenin de başkentin de derinliğine uygun olmayan seçimlerdi.

Derinliği kaybetmeden
ATO, yeni başkanıyla beraber başkentin hayati sorunlarına el atıyor, dillendiriyor, hamle ediyor. Bu da ciddi bir sorunudur başkentin. Derinliğini kaybetmeden bir tanıtım ve pazarlama ağı kurulmalı başkentte. Organizasyon, yapım şirketleri ya da ajanslar buna yönlendirilmeli, kendini buna göre yeniden yapılandırmalı. Popülerlik, marka olmak için yeterli değildir, bu ayrımı doğru tespit edebilen firmalar oluşturulmalı, onlarla çalışılmalı.

Bu nitelikte bir kitle iletişim altyapısı, ister ticaret ister sanayi ister sosyal alanda ya da kişiler açısından olsun, acil bir ihtiyaçtır ve olmayışı, en azından 50 yıldır başkente kan kaybettiriyor. İlgili firmalar, ilgili sivil toplum örgütleri ve resmi kurumlarla bir de bu konuda baş başa vermek gerekiyor.

Hiç yorum yok: