24.06.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Karabasan
yılıydı. Patlamalar, suikastler, hendekler, gelmesine dayanamadığımız yaralı ve
şehit haberleri, üzerine keskinleşen, ayrıştıran bol siyaset sosu... 2016,
uyanamadığımız kabus, üzerimizden kalkmayan karabasan, hafızamızdan hemen
silmek istediğimiz bir yıl olmuştu. Ramazan geçmiş, bayramı gelmişti.
Bunlar
olmamış gibi tatil hazırlıları yapılması, 5 Haziran’da “..Değer verdiğimiz, bayramlarımızı paylaştığımız kadar güçlü
olabiliriz.. İster dini ister milli.. Bayram, beraber olabilmek için tatil
olur, tatile gitmek için değil..” demek zorunda bırakmıştı bizi. Bitmemiş
meğer, 10 gün sonra 15 Temmuz Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi
patladı.
Silahtan çok güvendikleri
Daimi
umursamazlık ve gevşekliğimize güvendikleri anlaşılıyordu yandaşlarının darbe
öncesi yorumlarından. Silahlı güçten çok bu zafiyete dayanıyordu cesaretleri. O
gece paça boylarını aldı, boylarının ölçüsünü gösterdi memleket. Kısa
kaldılar!..
Sadece
o bayram değil ki dini, milli, her yıl bayramın özünü anımsatma ihtiyacı
duyuyorduk uzun zamandır. Özünden kopmuş, bir sözcüğe indirgenmişti ‘bayram’ kavramı. Bayramın bir araya
getiremediği bir milleti, başka nasıl birleştirir, neyin etrafından
toplayabilirsiniz ki? Savaşın mı?
Bireysellik virüsü
Ayrıntısıyla
çocukluğumuzun bayramlarını anlatmıştık, büyüklerimizin o coşkunun önünü
açışını, yaşatışını hatırlatmıştık, yasak savmadığı tören ve etkinliklerle
devletin o ruhhaline sahip çıkışını vurgulamıştık. İçten hissettiğimiz
bayramlardı. Tabii ki o zaman bayram olsun, kalabalığın coşkusuna katılsın
isterdi insan, güç alsın o enerjiden.
1990’larla
beraber toplumsal dokuya yoğun olarak zerkedilen ‘bireysellik’ virüsü, 2000’lerde felç etti toplumu. ‘Bencillik’, bireysellik diye
yutturulup, toplum içinde yalnızlaştırılmanın yolu açıldı. Yalnız, dayanışmasız
insanın güvensizliğiydi umursamazlığın, gevşekliğin nedeni. Toplumlar en hızlı,
küçük parçalarına ayrılarak çözülür. Tarih boyunca böyle olmuştur, siyaset tarihi
de bu fitnenin binlerce örneğiyle doludur.
Önce devlet toparlansın
Bir
millet tarihten, çok yakın 70 yıllık keskin ayrışmalarından ders almaz mı?
Alır, almıştır da ancak mesele, devletin milletinden önce çözülme huyları
göstermesidir. Geleneğine, göreneğine, kültürüne, bayramına, seyranına sahip
çıkmazsa devlet, imam-cemaat atasözüne döner yaşam; birarada değil, herkesin
tuttuğu yerinden yaşadığı bir yaşama.
Milli
bayramında coşkuyu yaşatamaz, dini bayramı toplumun bir kesimine ithaf ederseniz,
bazılarını kutlar bazılarında isteksiz olursanız herkesin olmaz o bayramlar. Herkesin
olmayan bayramın, birliğe katkısı olmaz.
Cümleten kendimize gelsek
15
Temmuz darbe girişimi sonrası belki de 80-90 yıl sonra ilk kez bu kadar
yanaşmıştık birbirimize. Çok sürmedi, bulduk ayrışmanın yeni yollarını, derinlik
ölçüsü de giderek artıyor kopuşun. Cümleten bir kendimize gelsek, kendine gelse
siyaset.
Bayramlar,
bu kopuşların yapıştırıldığı günler oysa ki bayram gibi kutlanırsa. Kırılanın
onarıldığı, sağlamın parlatıldığı günler. Töreni, tavırları, eylemleri, ince
düşünülmüştür. Devletiyle milletiyle birliğin tutkalı o bayramlarını, geri
getirmeli bu ülke. Birliğin olmadığı bayram gelmiş.. e gelmiş de neyime!..
1 yorum:
Ne de Güzel yazmışsınız Sayın Ali İnandım.. Bize Bayramların BİRLİK ve BERABERLİK olduğunu öğretmişlerdi. Bu BİRLİK VE BERABERLİĞİ Sağlayacak ta Başta Aile Büyükleri olmak üzere ETKİLİLER VE YETKİLİLER OLMALI.. Yeniden Bu ruhu kazanıp yaşamamız dileklerimle İYİ VAYRAMLAR DİLİYORUM ⚘
Yorum Gönder