10 Haziran 2017 Cumartesi

İMAR MİMAR İŞLERİ



10.06.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Bir yandan da bozuyor mu bizi bu seçimler? Yaklaşık 4 yıldır seçim havasındayız, bürokrasi de rehavetinde. Seçim hedefine koşacağız derken arkamıza bakmayı unutuyoruz galiba o arada? Bürokrasinin canına minnet; işler bekliyor “Hele ne olacağı belli olsun bir” bahanesiyle.

16 Nisan halk oylamasından sonra arkada kalanlara dönme, bekleyen işlere koşma zamanı. Hatta önümüzdeki günlerde iktidar partisinin kendini yenileme vaadi dahil pek çok konuda köklü değişikliler olacağı izlenimi ediniyoruz verilen demeçlerden. Bu ‘bir şeyler değişecek, ezberler bozulacak’ beklentisi içinde merak ve ilgiyle izliyoruz gelişmeleri.

Terlik gibi sözler
Tam bu sırada Çevre ve Şehircilik Bakanımız Mehmet Özhaseki, ağzımızın ortasına terlikle patlatır gibi bir değerlendirme yaptı. 4 Haziran’da Meclis’te gazetecilerle sohbeti sırasında “Ortalıkta dolaşan imar hikayeleri, o kadar rahatsız edici ki hepimizin içini döndürüyor. Bu müthiş bir sıkıntı. Adalet duygusunu da sarsıyor” diye başlayıp, “En büyük hırsızlıklar, kötülükler, belalar, imardan geliyor”a kadar vardı sözün dibi.

Bazı belediyelerin imar kararlarına yönelik iddialar üzerine sarf ediyordu bu sözleri. Üstüne Sayıştay ve İçişleri Bakanlığı yanına üçüncü bir denetim makamı olarak Bakanlığı’nı öneriyordu.


Yani uzmanlar ve biz, yıllardır kötü örnekleri, şehirleşmeye aykırılığı, plansızlığı, haksızlığı, toplumsal dokuya zarar verecek biçimde yanlış kentsel dönüşümü lisanı münasiple söylemeye çalışıyorduk, kestirmeden, kitabın ortasından giriyordu Bakan Özhaseki. O yüzden biraz terlik patlatır gibiydi ağzın ortasına; “O öyle değil, böyle söylenir” dercesineydi ifadeler.

Tamir edilemez bozulma
Olan biten bu kadar açık görülebiliyor ve gereği yapılacaksa kamuoyu haksızlığın karşısında, adaletin yanında olacaktır mutlaka. Çünkü bu zembereğinden boşalmış rant iştahı, yanlış yapılaşma ile yanlış şehirleşme basit bir haksızlık yaratmıyor sadece, toplumsal dokuyu da tamir edilemez biçimde bozuyor. Nükleer ışınıma maruz kalmış canlı hücreleri nasıl kötü etkileniyorsa aynen öyle bir bozulma süreci yaşatıyor insani ilişkilerden toplum yapısına kadar.

İnsani olmayan yapay mimari ile kötü şehirleşme, olduğunu sandığımız sanal bir toplum yaratıyor. Ülkenin de başkentin de her yanına bulaştı kanser hücresi gibi. Şehrin en yüksek yerinde birbirinden yüksek bina kütleleri, nefeslik mesafe bırakmadan birbirini üzerine binerken en alçak yerinde de aynı hastalık nüksediyor. En ortasında, en sağında, en solunda da...

Beton asfalt işi değil
Merkezden kaçanların 2-3 katlı evlerden sitelerini, dibine saplanmış bıçak gibi 20-30 katlı binalar gölgeliyor, yerleşim olamayan araziye kentsel dönüşüm uygulanıyor, şehirden 40-50 kilometre dışarıya, altyapısı, ulaşımı, sosyal yaşamı sorunlu yerleşim birimleri kuruluyor, sonra “Yaşa burada” deniyor.

Bir avuç adamın ve TOKİ’nin, toplumsal dokuyla mimariyle şehirleşmeyle uyuşmayan oldu-bittisini doludizgin yaşamaya zorlanıyor bir millet. İnsanilik yoksa her türlü kötülük de olur, adalet duygusu da sarsılır. Basit bir beton, çatı, asfalt işi değil ki olup biten.

Fotoğraflar: Ahmet Soyak

3 yorum:

Abidinpaşa dedi ki...

Ankaramızın Tarihi Merkezinden Kazalarına Köylerine kadar olan dairenin içinde korkunç imar yolsuzlukları dönmekte bu döngüden çok büyük rantlar elde edilmektedir sayın Ali İnandımın Korkmadan yazdığı bu yazıların bin katını İmar Bakanı bir çırpıda iki kelimede ifa etmiştir ama netice ayni. Ankara Yok edilmeye İmar çetelerine soygunculara rantçılara teslim edilmeye devam etmektedir.Radikal kararlar alacak namuslu yetkilileri beklemektedir.

Unknown dedi ki...

😡
Benim Memurum İşini bilir zihniyeti Bizi nerelere getirdi ⁉😡
Örnek: gemicik

Unknown dedi ki...

Güzel tespitler....
Son açılan iş yerimiz yeni bir binada .. Yasak savmak için bir otopark yapılmış bırakın araç girişini İnsan inerken beline ip bağlayıp da iniyor.
İzin verenlerin KULAKLARINI (?) ÇINLATIRIM ☹