22.07.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Gündemler,
algılayacak kadar kalamıyor önümüzde. O kadar baş döndürücü bir hızla
değişiyor. Sersemletiyor, doğruyu eğriyi ayırt edecek muhakeme yeteneğini
kaybettiriyor bu hız. Hele ki gündem çoğunlukla olumsuz olaylardan oluşuyorsa kontrolden
çıkılmış hissi yayılıyor insandan insana. Harareti alma görevi, liderlere,
kanaat önderlerine düşüyor motoru yakmadan önce.
Savaştı,
Suriye’ydi, Suriyeli’ydi, Irak’tı, terördü, teröristti, bombaydı, şehitti,
Amerikası, Avrupası, Rusyası, 15 Temmuz’u, depremi, seli, yolsuzluğu, çocuğa,
kadına şiddeti derken günlük yaşamın zorluklarıyla kaldırılamaz bir yük
oluşuyor bünyede. Aşırı yüklenme olunca insan aklı, alacağından fazlasını
reddetmeye başlar ki bunun sonu duyarsızlaşmadır. Ciddi konularda ihtiyacı olan
desteği de işte o zaman arkasında bulamaz yöneticiler. Yönetemez,
yönetilemezsiniz.
Bu
sersemleştirilmiş toplum ve yönetilemeyen ülkeleri, sevenler vardır. Tam da bu
karışık, puslu ortamı sevenler. Bu zamanlarda avuçlarını sıvazlar, kenarından
köşesinden koparmaya başlarlar almak istediklerini. Sizin baygınlığınız,
onların en dinç olduğu zamanlardır.
1960,
1971, 1980, 1997 askeri darbelerinde, 2001 Ekonomik Krizi’nde olduğu gibi,
kopardıklarının büyüklüğünü anladığınızda, çok geçtir.
‘Adalet
Yürüyüşü’nü, ‘15 Temmuz’u, yüreğimiz ağzımızda bekledik fitne fesadın parmağı
girmeden sağ salim sonuçlansın diye. O eller durmuyor çünkü; gördükleri bütün
yaraların kabuklarını tırnaklayıp, acımasızca yeniden açmaya çalışıyorlar hiç
ara vermeden. İşlerini kolaylaştırmamak lazım.
İnanç
üzerinden, köken üzerinden, ideoloji üzerinden, cinsiyet üzerinden yapay
çatışmalara ve uzlaşmaz keskin ayrışmalara ortam yaratmamak lazım. Her görüş
başka bir Türkiye’de yaşıyormuş gibi tarihini çarpıtmamak, önderlerini,
mantıklı eleştirilerden öte, yerden yere vurmamak lazım. Birlerinin çok değer
verdiğine, saygı duymak, dokunmamak lazım.
Hiç
yeri ve zamanı değilken Anıtkabir çevresiyle ilgili yapılaşma tartışmaları baş
gösterdi. Bu kadar hararetli bir ortamda ülke çapında etkisi kaçınılmaz bir
konuyu ve konuları, ulusal gündeme sokmamak lazım.
İkiz
Kuleler’in yıkıldığı 11 Eylül 2001’den bu yana dünyanın kafası karışık, yeni
bir yapılanma ihtiyacı içinde. Biz, zaten Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu
yana yeni dünyaya hazırlamaya çalışıyoruz kendimizi. Dünyanın değişim süreciyle
bizimki kesişti. Yaklaşık 10 yıldır gündemlerin baş döndürücü hızla ardı ardına
oluşması boşuna değil.
Ancak
sersemlemeden, bilinçli, bir kısmımız değil, hep beraber baş etmek zorundayız
bu gündemlerle. Ayrıştıran, kutuplaştıran siyasetlerin de siyasetçilerin de
düşüncelerin de hiç mi hiç zamanı değil. Toparlayıcı, geliştirici, yeni dünyaya
bizi iliştirecek düşünceler ve icracı siyasetçi ile yöneticilerin zamanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder