30 Kasım 2010 Salı

ABİDİNPAŞA’DAN ANKARA’YA BAKTIK

30.11.2010 Milliyet-Ankara Gazetesi


1883’te tayin olan, 8 yıl görev yapıp, Ankaralılar’ın, gönlünü fetheden efsane vali Abidin Paşa’nın  Köşkü’nden… Köşkün yeni sakini Ankara Kulübü’den Ankara, güzel görünüyormuş. Kale’yi, ilk kez bu açıdan gördüm; müthiş! Abidin Paşa olsam her sabah o sarp kayalıkları gördüğümde ben de “bir şeyler yapmak şart” diye geçirirdim içimden. Ankara Kulübü, hergün o kayalıklara bakıyor.

“Bir şeyler yapmak şart” deyip, sürekli etkinlikler düzenliyorlar. Bu seferki ‘Ankara ve Turizm Paneli’ydi. Valilikle İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği I. Ankara Turizm ve Tanıtma Konseyi Toplantısı’ndan beri yanıp, tutuşuyordum bu konudaki önerileri kulaklarımla duymak için. Hiç pişman olmadım katıldığıma; düşünülmesi ve yapılması gerekenler layıkıyla saptanmıştı. Somut bilgiler ve rakamlarla alt yapı tamamdı, gerisi icraata bakıyordu.

Ankara’nın durumu
Son 30 yıldır Ankara ekonomisinin, sessizce küçülmesiyle başladık. Turistler ve şehir dışından gelen vatandaşlar hariç, sadece Ankara’da dolaşabilecek 400 bin Ankaralı olduğunu öğrendik; 20 bini elçilikler ve yabancı uyruklu sakinler. Bizzat Ankara’yı ilgilendiren önemli toplantıların, İstanbul’da yapıldığını öğrendik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramız’ın bile Ankara’dan kaçırılmasını anımsadık. Ankara’yı marka yapacak ne çok değerinin olduğunu gördük; Anıtkabir’i, Meclis’i, Ulus’u, Kalesi, keçisi, kedisi, takla güvercini, tavşanı, domatesi, balı, armudu, elması, vişnesi, yuva kavunu, ‘Sevgi Çiçekleri… İnebolu’dan Çankırı’ya uzanan ‘İstiklal Yolu’nun, Ankara’ya uzayabileceği, ayrıca Ankara’dan başlayıp, Polatlı’da sonlanacak ‘Kurtuluş Yolu’nun gezginlere ve turistlere müjdeleneceğiyle heyecanlandık. Nallıhan’dan Taptuk Emre’nin, Mihallıçık’ta Yunus Emre’yle yakınlaşması sağlanacaktı.

Dizi dizi, bir tanesi bile hafifsenemeyecek öneriler aktı, durdu. Kentin en hareketli kısımlarında, dahası Kızılay’da, turizm danışma bürolarının olmadığını duymak rahatlattı beni. Var da ben bilmiyorum sanıyor, sormaya utanıyordum. Çok şükür yokmuş!..

Daha da beteri işlek merkezlerde tuvalet olmamasıydı. Bizim milletin, tarifi zor bir hasleti oldu; ya yoktur ya da olanı bulmak ve girmek, müze gezmekten zordur. Kale’dekinin, kapalı tutulduğunu anlattı bir esnaf. Merkez Bankası kasası, böyle korunmuyordur!

Sayıldı, yerel yemek bulunabilen iki tane lokanta adı sayıldı. Ankara’ya gelip, hamburger yemek zorunda kalan turisti, doğru Beypazarı’na mı göndersek nedir!

Uygulama zamanı artık
Sıralamakla sığmaz buraya, şunu söylemek içindi hepsi; projeler ve düşünce hazır. Herkes kendine en yakın projeyi sahiplenerek ve destek olarak gereğini yapsın lütfen. Basit ve az maliyetli önerilerle kentin, kangren olmuş sorunlarına doğru uzun bir yol var. Tarımı, hayvancılığı, sanayisi zayıflayan Ankara, geleceği için turizm kapısını açmak zorunda. Çok çok geç kaldı ama anladık ki sorun saptama aşaması geçilmiş, uygulama zamanı artık.

Üzerine basılan başlıklardan biri de kentin, gece aydınlatmasıydı. Tarihi binalar ve işlek merkezlerin aydınlatmasını kıyasladı konuşmacılar. Kötüymüş Ankara. Panelden sonra usta fotoğrafçı ve Ankara aşığı Uğur Kavas’ın arabasıyla Resim-Heykel ile Etnoğrafya Müzesi önünden geçtik. Floresan ışıkla aydınlatılmış hastane kantini gibiydi müzeler. Bakışıp, sustuk. Abidinpaşa’dan güzeldi ama keyfi boğazımıza dizildi.

Allah sana sabır versin Ankara!

Hiç yorum yok: