22 Aralık 2010 Çarşamba

EN RAHAT KURULTAY’IN NOTLARI

21.12.2010 Milliyet-Ankara Gazetesi

Tecrübeli gazeteci dostlarımızın, ortak kanaatine bakılırsa gazeteci, televizyoncu camiasının yaşadığı en rahat ve sakin geçen kurultayına şahitlik etmek nasipmiş. 15. Olağanüstü ama 49. Kurultayı’na. Kargaşa olmayınca gözlem de kolay oldu. Önümüze hoplayıp, davul, zurna çalarak kısmetini arayan Roman müzisyenleri geçip, köfte, kokoreç tezgahları arasından salona girdik.

Salon
Gönül rahatlığıyla 12 bin kişilik Arena Çok Amaçlı Spor Salonu, 27 bin kişi olarak açıklanan katılımcılara karşın, ilk kurultay sınavını başarıyla verdi diyebiliriz. Çok kapılı ve geniş girişleri, kantini, yemek salonu, geniş tuvaletleriyle 27 bin kişinin trafiğini rahatça kaldırdı. Ankara’nın, bu medeni salonlara, fuar ve kongre merkezlerine olan ihtiyacını bir kez daha anımsamış olduk. Gar gibi tarihi mekanları, gölgeleyecek yakınlıkta yapmamak koşuluyla  tabii.

Kemal Kılıçdaroğlu
İçeri girmesiyle salonu, ayağa kaldırdı. Selamlama ardından salon yerine oturdu, bir daha da pek kalkamadı. Konuşması sırasında, izleyiciler slogan atmaya başlarken Kılıçdaroğlu, lafına devam ederek sloganları kursağında bıraktı partililerin. Kılıçdaroğlu’nun, tezahürat beklediği bazı yerlerde de izleyiciler geç kaldı. Ayarı tutturamadılar. Kılıçdaroğlu mütevazi, izleyiciler kararsız, birkaç denk düşme dışında, ağız tadıyla coşamadı salon. Ancak Gandi’nin, siyasi etkisi, salonun her yerinde konuşuldu.

İzleyiciler
Salonda yerlerini aldıklarında, gayet düzenli bir görüntü verdiler. Kurultayın, ne başında ne sonunda hiçbir aşırılık ya da olumsuzluk yaşanmadı. Kılıçdaroğlu’ndan sonra en çok Sabih Kanadoğlu’nu alkışladılar. Sarı baretleriyle Zonguldak’lı partililer, en kolay seçilebilendi. Bir de her delegesine, belediye başkanına ve milletvekiline tezahüratiyla dikkat çeken İzmir’li partililer. Kılıçdaroğlu’nun, konuşması sırasında salonun ortasına doğru salladırılan “68 Ruhuyla Halkın İktidarını Kurmaya Geliyoruz” yazılı bez afişe, bütün salon coşkuyla karşılık verdi.  


Düzen içinde coşup, efendi efendi liderlerini dinleyip, sessiz sedasız salondan ayrıldılar.


Gazeteciler, televizyoncular
Kurultay rahat, salon da sakin olunca gazeteci, televizyoncu arkadaşlarımıza yöneldi dikkatler. Ne çok gazete ve televizyonumuz varmış; salonun göbeğini olduğu gibi, tıka basa kapladılar. Sadece Milliyet ekibi olarak biz, 12 kişiydik. Konuşmaları ve gözlemleri anında yazan muhabir arkadaşlarımız dışında, nöbetleşe paylaştık sandalyeleri.






Bu gazeteci, televizyoncu takımı bir acayiptir: Bir bakarsınız birinin sırtında dolaşıyor, bir bakarsınız birini sırtına almış geliyor. Sırtında dolaştığı bir partili ya da parti yetkilisidir; bilgi almak için biner tepesine, istediğini alana kadar da bırakmaz peşini. Sırtında partili getirense genelde televizyoncudur;  yayına katılması için, yakalayabildikleri en popüler isimleri sırtlar, kameranın önüne oturtuverirler. Kolundan çekiştirilmekten sersemlemiş partililer, konuğu diğer kanala kaptırmış olduğu için kızgın ve ağlamaklı sunucular, sakin kurultayda, kaçamıyordu gözlerden!

Bu gazeteci ve televizyoncu takımı bir de şöyle gariptir: Aynı anda haber yazarken telefonla konuşur, önündeki parti meclisi listesine göz gezdirir, o sırada geçmekte olan partiliyi yakalar, bacakları masanın altında tango figürleriyle dans eder gibi kıpırdanırken benim, Ankara’dan taşınmaya çalışılan finans kurumlarıyla ilgili “Torba Yasa, genel kurula ne zaman geliyor?” sorumu yanıtlar, iki ayrı yöne açık kulakları, her iki yönden gelen en ufak fısıltıya tam kapasite açık, kumanyasından atıştırmayı becerebilirler.
Milliyet ekibi, 12 kişiyle izledi kurultayı

Tarifi imkansız, acayip bir şeydirler yani. Bir süre sonra gazetecileri ayıran şerit açılınca, elleri arkada, onları izleyen, beraber fotoğraf çektiren, sorular soran partililer doluştu alana. Gazeteci ve televizyoncuların, artık mesleğini uygularken bile temaşa sanatındaki yerini aldığı fikri oluştu bende.

En son teknoloji, kendini, muhafazakar demokrat ya da mukaddesatçı muhafazakar olarak tarif eden arkadaşlarımızdaydı. İleri teknoloji de muhafazakarlık tanımıyorlardı. Gazetecilik ve televizyonculuk alanındaki son teknolojiyi, maharetle kullanıyorlardı. Bizim piyasada son teknoloji, her zaman kıskanılır; onlar da bunun farkındaydı!


Kapanış
Oylar sayıldı, sonuçlar açıklandı. Gece 21:30 civarıydı. Tuvalette, 7-8 kişilik bir gurubun, onca arazi içinde yer yokmuş gibi, kimi duvara yaslanmış, barda muhabbet ediyorcasına söyleştiğini gördüm: “Şu teşkilattan şunu tanıyor musun.. siz nerede kalıyorsunuz.. o adam iyiydi il başkanı olarak” diye sesleri yankılanıyordu içeride. Kameralar sökülmeye,  muhabirler toplanmaya başladı. Canlı yayın arabalarına uzanan yüzlerce kablonun üzerinden salondan ayrıldık. Eve geldiğimde ‘Son Dakika’ haberi, “Kurultay’da Son Dakika Krizi” diye geçiyordu. Ya sabır!..

Tüm günden aklımda kalan en etkili cümleyi, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından sonra dışarıda, yanımızdan geçen bir partili sarfetti: “Boşver, coşkusuz olsun, coşkulusunu da gördük biz. Belki bu sefer, böylesi işe yarar!”

Fotoğraflar: Ali İnandım

Hiç yorum yok: