8 Aralık 2010 Çarşamba

SBS-LYS-YGS-KPSS VS VS…

07.12.2010 Milliyet-Ankara Gazetesi

Bir Cumartesi akşamüzeri, Sıhhiye’den metroya bindim. Görüntü şöyleydi: Önümdeki sıraya, meşrubat dolabı gibi, bir kapıdan diğer kapıya kadar, değişik ebatlarda çocuklar dizilmişti. Belli ki kursların ve dershanelerin tahliye saatine denk gelmişim, metro koltuklarına dizili bir demet çocuk ta tesadüfen bana göründü. En büyüğü, çatlasa 13 yaşında, aralarına tek bir yetişkin bile sızamamış. Üç tanesi hariç, gerisi ya hayatından bezmiş ya yorgunluk ve uykusuzluktan ağırlaşmış göz kapaklarıyla mücadele ediyordu. O üç tanesi de en küçükleriydi, cep telefonunda, güle eğlene oyun oynuyorlardı.

Test çocukları
Metro zaten etüt sınıfı gibi; üçte biri test çözer, ders notlarına göz gezdirir ya da bir şeyler okur. Yan yana tutsan boyunun yarısına denk gelir test kitabı ama azimle taşırlar o yükü. İçlerinde zembereği boşalanlar, eve dönerken de aynı iştahla test çözmeye devam eder. Sofraya oturunca fasulye, pilav, salata tabaklarını işaretliyordur bunlar. Anne ‘a’, baba ‘b’, Cevat ‘c’, dede ‘d’dir bu çocuklar için.

Yaş büyüdükçe ergenliğin verdiği coşkunlukla daha iddialı oluyorlar. Liseli bir delikanlı, arkadaşına, “Eve gidince 200 soru çözecem oğlum, sen sallama daha” diye sözde, arkadaşını uyarıyordu. Alenen müptela olmuş canım kardeşim; soru çözmek için eve gitmeye can atan delikanlı mı olurmuş!

Ayıklanmasın yetişsin
Haydi girdi üniversiteye, okudu, bitirdi. Bitmiyor. Bu kez de yok memurluk yok dil yok bilmem ne sınavı derken daha olgun oturmuş halleriyle test çözmeye devam ediyorlar. Üstelik iş ciddiye biniyor, bir yandan test çözerken aynı anda konuyla ilgili makaleler okuyorlar. Birkaç ay daha metroya binersem memuriyeti, bedavaya getiririm. Alim oldum metro yancılığıyla!

Bina bina, dershane kaplı caddeler, sokaklar. Eskiden Kızılay’la sokaklarındaydı. Şimdi kentin her yerindeler. Duvarlarında, tabelalarında, koca koca SBS-YGS-LYS-KPSS-KPDS-DGS-ÜDS-YDS biçiminde kısaltmalar yazıyor. Dershane mi, narkotik büro mu, anlamaz bilmeyen. Hangisi neydi, aklında tutamıyor insan. Okul sınıfları kadar çoklar. İlkokuldan, gençliğe elveda diyene kadar bitmeyen bir yarışa, at yetiştiriyorlar. En çok test kitapları satıyor kitapçılarda. Galibiyet duygusunu bağımlılığa dönüştüren, bir tür uyarıcıya benziyor testli sistem; adam yetiştirmek yerine ayıklamakta başarılı, heyecanı hiç düşürmeyen, keskin kıvamlı nane şekerine!

Su testisi su yolunda
Dershaneden, sapanla atılmış gibi fırlayan, metroda, gözlerinin feri solan çocuklar, gençler diziliyor koltuklara. Çocuklarını kucaklayacakları yaşta test çözen yetişkinler… Alimallah korkuyorum; yarın, öbür gün heyecana doymayan sistem, yeni sınavlar icat eder diye. Belki de “Yaman müptelası olduk, gençlikten yaşlılığa, yaşlılıktan emekliliğe, dedeliğe, nineliğe geçiş te sınavla yapılsın!” diye ayaklanır ahali. Alışmış, kudurmuştan beterdir!

Henüz farkındayken ve az testlenmiş bir nesil yaşarken frene basmak lazım bu yolda. Test kitapları arasında kurutulmuş çiçeklere çevirmeyelim çocuklarımızı. Yetişkini, test etmeyelim, yetişir artık. Ayıklamak yerine yetiştirelim. Yoksa bu testi, su yolunda, tuzla buz olacak.

Hiç yorum yok: