4 Ocak 2011 Salı

ANKARA DÜĞÜMÜNÜ ANLAMAK


04.01.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi


Ankara, bazen yanıltabilir. O’nu, yönetirken yazarken anlatırken tartışırken zenginleştirip, fakirleştirirken sadece bir kentle değil, bir bölgeyle kıtalararası bir bölgenin kalbiyle ilgileniyor olursunuz. Herhangi bir kentle ilgilenir gibi hafife alırsanız yanılırsınız. Yanlış yorumlardan çıkan yanlış sonuçlarla kıtalararası bir bölgenin, kaderiyle oynuyor olursunuz aslında. Hele başkentken yanlışlara düşmek, düşündürücü olur!

Kötü işaretler
Geçtiğimiz hafta Ankara’da, bu nitelikleri anımsatan gelişmeler yaşadık. Torba Yasa Tasarısı, Meclis Genel Kurulu’na geldi. Bir aydır ağaçkakan gibi gagalayıp, dikkat çekmeye çalıştığımız konu; finans merkezlerinin, kasaların, Ankara’dan taşınıyor olmasıydı. Diğer gelişme, 90 yıldır kutladığımız ‘Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi’nin, 91’ci yılında çıkan tatsızlıklardı; 1932’den beri, seymenler tarafından her yıl yapılan ‘Ata’ya Saygı Alayı’nın yürüyüşü iptal edilmiş ancak gürültü, Kara Harp Okulu öğrencilerinin düzenlediği ‘Garnizon Koşusu’ iptal edildiğinde kopmuştu. Geceki kutlamalar ikiye bölünmüş, devlet büyüklerinden mahrum, coşkusuz, bir tür yasak savma törenlerine dönüşmüştü. Bu arada iş camiası nerede bölünmüştü, bilmiyoruz. Kötü müdür? Ankara’nın ve bölgenin geleceği için kötüye işarettir.

Merkez kayıyor
Anayasa Mahkemesi Eski Üyesi ve Başkanvekili kadim Ankaralı Güven Dinçer’le 5 güne yaydığımız söyleşimiz, bugün sona eriyor. Bu söyleşi, Ankara’nın hırpalanmasını ve bölgesel etkisini, bir kez daha düşünmemize neden oldu. Ankara’nın, hala Batı’nın Doğu’ya açılan kapısı olduğuna ilişkin inancımızı tazeledik. Batı’ya açılan kapı olmayabilir belki ama Doğu’ya açılan kapı olduğu kesin. 

Küreselleşmenin koşulları geçerli olsaydı finans merkezlerini taşımaya gerek duyulmazdı. Dünyanın en ücra köşesinden bir bilgisayar korsanı, hesaplarımı kolayca boşaltabiliyorsa bankaların nerede olduğunun önemi kalmamıştır. Ya da Anadolu güçlü olsaydı Ankara’nın, teline dokunmaya kimse cesaret edemezdi. Zayıf Ankara, zayıf başkent, zayıflayan Anadolu’nun göstergesidir. Merkezin, Anadolu’nun bağrından kayışını izliyoruz. Yine, yeniden!..

Ankara Düğümü
Birkaç kez yineledim; “Büyük İskender hatayı, ‘Gordion Düğümü’ne kılıcı vurmakla yaptı” diye. Çözmeye çalışsa uzun ömürlü bir imparatorluğun temellerini atacak sabra ve tecrübeye sahip olacaktı. Kestirmeden gidince, ömrü kısa oldu imparatorluğunun. ‘Ankara Düğümü’nü, anlamadan, kestirmeden çözmeye çalışanlar da aynı hataya düşecekler. Burası hala kıtalara açılan bir bölgenin giriş kapısı. Bu kapıyı kapatan, Boğaz’ın öte yakasına hapsolur kalır. Zincirin halkası eksilir, kıta, biter orada. Bazı politikalar moda olabilir ama doğru olmayabilir!

Ankara’yı, düşünen, yazan, araştıran, yöneten herkesin aklından çıkaramayacağı gerçek, bu tarihi ve coğrafi konumdur. Bir kent ya da başkentin ötesinde, bölgesel etkisiyle düşünmek gerekir. Biz, gazeteciler dahil, bu derin bağı atlıyoruz bazen. Bankaları taşınırken yatırımlar kaydırılırken gelenekleri aksatılırken yönetimi bölünürken gıkını çıkarmayanlar, ‘Garnizon Koşusu’nun iptaliyle memlekette gürültü koparıyorsa eğer, anımsatmak gerekir Ankara’yı: Mütevazı görüntüsü ve tavrı, yanıltıcıdır. Kıtalara uzanan, derin kökleri vardır. Gündemden etkilenmez, uzağa bakar. Tarihi de düğümünden bir ilmek çözebileni yazar.

Hiç yorum yok: