Yine Gordion’a giderken… Sırt çantası, fotoğraf makinesi… Banliyö treniyle Sıhhiye’den Sincan’a, Sincan’dan içi çağla yeşili, sert oturaklı treniyle Polatlı’ya, Polatlı’dan yürüyerek Basri Köyü’ne ve otostop çekmek için uygunluğunu defalarca denediğim köyün hizasındaki düzlüğe geliyorum. Daha önce anlatmıştım, biliyorsunuz; genelde güzergah bu. Arabanız varsa Ankara’da binip, Gordion’da iniyorsunuz!
1985’le 1993 arası, daha sık gittiğim yıllar. 2007’de, Gordion’da, 40’ıncı yılını dolduran arkeolog Kenıt Sems (Kenneth Sams), tanışmamızdan birkaç yıl sonra kazı başkanı olmuştu. Sabır ve keyifle gidiyorum mütemadiyen. Define avcılarından iradeliyim; 110 tümülüs(*) var, 20-30’unu kurcalayıp, pes ediyor onlar. Bendeniz, yaz, kış, ilkbahar, sonbahar, her türlü haline hakim, azim yüklüyüm. İlgilendiğimi, takip ettiğimi, araştırdığımı görünce “Manyaksa bile uslu” olarak kabullendiler, hem kazı hem de müze ekibiyle kaynaştık.
Niye geldik Gordion’a?
“Niye geldik yine Gordion’a?” diyebilirsiniz. “Daha çook geleceğiz, çookk!” derim. Siz de gelin, Gordion’un gizemli sessizliğinde beraber susarız. “Neyi bulamadın da haciz memuru gibi inmiyorsun tepemizden, söyle, verelim, git arkadaş” diyenler de olabilir. “Aahh, beni hiç anlamamışsınız!” tavırlar da takınabilirim. Ama şundan geldik Gordion’a:
3 bin yıl bir teneke buğday
DHA muhabiri Metin Özdemir arkadaşımızın güzel bir haberi, 10 gün önce gazetemizin manşetiydi; “Tarih Katliamı: 3 bin yıllık tarih, tarıma kurban ediliyor!” Amerika’nın Pensilvanya Üniversitesi’nden arkeolog doktor Ayşe Gürsan Salzmann, “Bir teneke buğday için 3 bin yıllık tarihi yokediyorlar” demiş. Gordion çevresindeki tümülüsler, sürülerek, tarlalara katılmaya çalışılıyormuş. Tarih bilinci sıfır.
Suçlu kim?
Ayşe Salzmann hanımefendi, bütün cehaletimle soruyorum; 1954’de, büyük tümülüsü açan hocanız Radni Yang (Rodney Young)’dan beri, Pensilvanya Üniversitesi kazıyor Gordion’u. 1 ay kazıp, 11 ay boş bırakırsanız turizmden yararlanamayan köylü ne yapacaktı? Tek çaresi tarımdır. Bu hızla yürüyen bir kazıdan köylünün çıkaracağı sonuç şudur: “Tarih karın doyurmuyor!” Köy orası, kent değil. Kültür Bakanlığımız’ı ve yerel yönetimlerimizi de katarak soruyorum; sizce suçlu kimdir?
Soru-yorum
Bu sorum havada dururken kültürlerin korunması bilincini öğretmek ve küresel kültürü tanıtmak için köyün hanımlarını, Pensilvanya Üniversitesi Müzesi’ne götüreceğinizi söylemişsiniz. Birincisi; kazılarda köyün erkekleri çalışıyor işçi olarak. İkincisi; Amerikalılar’ın da gezmeye geldiği iki müthiş müzeden biri, 90 kilometre uzakta, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, diğeri 500 kilometre uzakta, İstanbul Arkeoloji Müzesi. Niye 10 bin kilometre yol tepeceksiniz? Üçüncüsü; 1954’ten beri verilemeyen bu bilinci, bir geziyle verebileceğinize inanıyor musunuz?
1985 yılında Gordion’la tanıştığımda da tümülüsler aynı durumdaydı. Yarısına kadar traktörle sürülmüşleri vardı. 2011’deyiz, aynı şey. Efendim, 57 yıldır yapılamayanı bir geziyle çözmek, size de romantik gelmiyor mu? Ya da Kültür Bakanlığımız’la bağlarınız, ne zamandır kopuk acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder