08.06.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
1 buçuk yıl önce,
bir organize sanayi bölgesinin bahçesinde yetişen elmaları tatmıştık. Tadını
özlediğim lezzette, kütür kütür sulu elmalardı. Yanımda eserini gururla
sunmanın zevkini yaşayan Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir
beyefendi. Elma bahçesi, çevreyle barışık sanayi üretimini haber veren bir
simge sanki. Temelli, Malıköy’deki Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’nde de badem
ağaçlarıydı o simge. Çevreci bir üretim eğilimi, Ankara’da ilk somut
örneklerini gerçekleştirmişti bile.
Anımsayalım
8 ay sonra, Ankara
Sanayi Odası’na (ASO) bağlı ASO Birinci Organize Sanayi Bölgesi’nin
çevreciliğini ayrıntılı anlatan “Aklın Sesi” başlıklı yazımı yazmıştım.
Anımsatayım: “Sincan’da, 954 hektar alana kurulu 235 fabrika üretim yapıyor” demiştim.
Yeni fabrikalar, tezgahlar eklenmiştir mutlaka. “Yeşil kuşaklar hariç, bölge
genelinde, 1 milyon 25 bin metrekarelik yeşil alan ayrılmış. 40 bin ağacın yanı
sıra 2 bin 200 bodur elma bahçesi olan bir sanayi bölgesi. Çöpler otomatik
makineyle toplanıyor, cadde ve sokaklar, otomatik makinelerle süpürülüyor, kağıt,
plastik gibi geri kazanılabilir atıklar,
kaynağında, ayrılarak değerlendiriliyor”
diye anlatmıştım.
“Türkiye’nin
en büyük ‘çevre laboratuvarı’ burada. Atık su, içme suyu, baca gazı, hava
kalitesi, gürültü ölçümleri yapılıyor. Ayrıca sektör araştırma analizleri,
soğutucu gazların toplanması, geri dönüşüm ve iyileştirme çalışmaları, yine bu
laboratuarın görevleri arasında. Yani artık sanayi bölgeleri, çevreyi
kirleterek üretmek zorunda değil. Üretimde başka bir çağ, başlamış bile”
demiş ASO Başkanı Nurettin Özdebir’in, toprağın önemini vurgulayan “Domates
fidesi ekilen toprak, Hazreti Adem’den daha yaşlı” sözüyle bitirmiştim.
Gönüller ödüllendirmişti
1 buçuk yıl önce
gönüllerin ödüllendirdiği ASO Birinci Organize Sanayi Bölgesi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın, 'Temiz Türkiyem' çevre yarışmasında, birincilik ödülü
aldı. Perçinlendi kalitesi. Temelini kendim atmış, fidanlarını elimle dikmiş
kadar gurur duydum bir Ankaralı olarak. Ülkesine öncü başkente, bu yakışırdı.
Çiftlikte anlaşılamayan gelişmeler
Ancak bir de
anlayamadığım başka gelişmeler vardı. 5 Haziran Çevre Günü çerçevesinde
etkinlikler yapılıyor, bütün devlet temsilcileri, ruhumuzu okşayan, çevre
bilincinin yayılmasını amaçlayan konuşmalar yapıyorlardı. “75 milyonun, çevre
bilinci kazanması için çalışıyoruz” diyorlardı. Anlayamadığım; Atatürk Orman
Çiftliği’nin, niye bu ‘çevre’ye dahil edilmediğiydi. Yasalar falan
değiştiriliyor, hali hazırda zaten ‘çevre’ olan bir yer, ısrarla
TOKİleştirilmeye çalışılıyordu. ‘TOKİleştirme’,
artık kütlesel betonlaştırma demek benim için. Yer bitmiş gibi, Başbakanlık
inşaatı başlatılıyordu bu arazide.
“Çiftliğin değil,
Orman Genel Müdürlüğü’nün(OGM) arazisi orası” dediler. Vasiyete göre edilmemesi
lazım ama OGM’ye, ormancılık faaliyetleri dolayısıyla tahsis edilmiş diyelim. Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’ Çiftliğe
girmenin kapısını açtı. E 75 milyona yayacağımız çevre bilincimize ne oldu? 5
Haziran Çevre Günü’nde söylenenler, içi boş laflar mıydı?
Hangisine inanayım
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, kendi
parasıyla alıp, kendi parasıyla yeniden canlandırdığı, sonra da kendi halkının
kullanımına adadığı araziyi niye ‘çevre’den saymıyoruz, anlayamıyorum. ASO’yu,
çevreciliği için ödüllendirirken
Çiftliğe beton dökme gayreti, aynı paragraf içinde, iki aksi yönde kurulmuş cümleler
gibi. Devletin ağzından hangi çıkana inanayım, şaşkın, kavrayamıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder