26.06.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ben değil, Türkiye
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince söylüyor. Böyle devam ederse
daha büyük ekonomik dalgalanmalara karşı beklenen gücü gösteremeyeceğimize
dikkat çekiyor. “Büyük krizlere hazırlanmıyoruz” diyor yani. Ben de her
fırsatını bulduğumda “Önümüzdeki dünyada
kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, herkes kendi bacağından asılacak.
Başkalarının ürettiği her şeyi üretebilmeli, üretmediklerine de kafa yormalı,
kendi ürünlerimizle yeni dünyaya hazırlanmalıyız” demeye çalışıyorum. Pembe
gözlüğü çıkarınca şaşırmak için çok geç olacak çünkü.
Bu düşünceye dikkat!
2001 ekonomik
krizinden bu yana demeçlerini kaçırmamaya çalıştığım biridir Ersin Özince. Az
konuşur ama konuştuğunda, mutlaka içinde açık ya da gizli uyarılar olur.
Herkesin vitesi boşa alıp, kendini yokuş aşağı saldığı günlerde, frene basma zamanını işaret ederdi. İşte bir kez daha
ediyor.
Özince, “üretmiyor,
tüketiyoruz” derken bir bilgiyi değerlendiriyor; “Kredi kullanan müşterilerimiz, artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu
marketçi, gayrimenkulcu, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar
yükseldiğine bakarsanız Türkiye’nin üretmediğini görebilirsiniz” diyor.
Ocak ayında Mustafa
Sönmez, ‘İstanbul Yağması
Anadolu'yu Kurutuyor’ başlıklı bir makale kaleme
almıştı Cumhuriyet Gazetesi’nde. Ersin Özince’nin, bugün
söyledikleriyle aynı çizgideydi uyarıları. Ankara’nın, yatırımları ve
yatırımcıları için kısa bir alıntı yapmıştım oradan. Bir fırsat olarak
görülebilir, kazanç tatlı ama sadece arazi ve tüketim rantına saplanıp, kalmak,
ülkenin geleceği açısından pek de akıllıca bir yatırıma benzemiyor. Dünyanın
gidişatı, aksi yönde.
Dengesini bulmalıyız
Niye akıllıca değil?
Tüketim, gayrimenkul ve inşaat sektörü, üretimi içermez. İnşaat ve gayrimenkul,
varolanın, koşullara göre değerlenmesine bağlıdır, üretime girmez. Tüketimse hele
kendi malınız değilse satılan, hepten tüketir kaynaklarınızı.
Tarım, hayvancılık
ve sanayide her türlü üretimi yapabiliyor, harcadığınızdan fazlasını kazanıyorsanız
kötü değildir inşaat ya da gayrimenkul ticareti. Değilse eğer, üretmek için
kasada hazır olması gereken parayı, elinizle toprağa gömüyorsunuz demektir.
Pantolonu tutturmaya iğne yapamadığımız, pantol düşünce alttan çıkacak basma
paçalıyı üretemediğimiz günleri unuttuk tüketirken. Onları yapacak fabrikamız,
fabrikayı yapacak paramız yoktu çünkü. Üretmeden, sadece tükettiğimiz için!
Ersin Özince’nin
sözlerine, Mustafa Sönmez’in makalesindeki fikirlere daha dikkatli bakmalıyız.
Ankara’nın, meslek okullarını önemsemesini, üniversiteleri ve teknoparklarıyla
sanayicisinin buluşmasını, organize sanayi bölgelerinin kendine açtığı yolu, büyük
sanayi atılımlarını, tarım ve hayvancılıkta atılan her adımı ve bu kentin
malını satmak için ulaşım hatlarında yapılan her türlü gelişmeyi, boşuna
desteklemiyorum yani. Sesi çok çıkan tüketim ve rant ekonomicilerinden çok
üretenleri desteklemeli, kaynakları, onlara saklamalıyız. Geleceğimiz, onların
elinde.
Eksiğimizi kendimiz tamamlayacağız
“Güçlü bir sanayi
sınıfı oluşturamadık. Türkiye, tarımda bile her şeyi ithal ediyor. Tohumu,
modern tarım teknolojisini, seracılıkta gerekli her şeyi ithal ediyoruz. Ufak
tefek şeylerimiz var ama bunlar, bir tarım sanayisini ifade etmez” sözlerini de
ekliyorum Ersin Özince’nin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder