27 Haziran 2012 Çarşamba

“TÜRKİYE ÜRETMİYOR TÜKETİYOR”

26.06.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ben değil, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince söylüyor. Böyle devam ederse daha büyük ekonomik dalgalanmalara karşı beklenen gücü gösteremeyeceğimize dikkat çekiyor. “Büyük krizlere hazırlanmıyoruz” diyor yani. Ben de her fırsatını bulduğumda  “Önümüzdeki dünyada kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, herkes kendi bacağından asılacak. Başkalarının ürettiği her şeyi üretebilmeli, üretmediklerine de kafa yormalı, kendi ürünlerimizle yeni dünyaya hazırlanmalıyız” demeye çalışıyorum. Pembe gözlüğü çıkarınca şaşırmak için çok geç olacak çünkü.

Bu düşünceye dikkat!
2001 ekonomik krizinden bu yana demeçlerini kaçırmamaya çalıştığım biridir Ersin Özince. Az konuşur ama konuştuğunda, mutlaka içinde açık ya da gizli uyarılar olur. Herkesin vitesi boşa alıp, kendini yokuş aşağı saldığı günlerde, frene basma  zamanını işaret ederdi. İşte bir kez daha ediyor.

Özince, “üretmiyor, tüketiyoruz” derken bir bilgiyi değerlendiriyor; “Kredi kullanan müşterilerimiz, artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu marketçi, gayrimenkulcu, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar yükseldiğine bakarsanız Türkiye’nin üretmediğini görebilirsiniz” diyor.

Ocak ayında Mustafa Sönmez, ‘İstanbul Yağması Anadolu'yu Kurutuyor’ başlıklı bir makale kaleme almıştı Cumhuriyet Gazetesi’nde. Ersin Özince’nin, bugün söyledikleriyle aynı çizgideydi uyarıları. Ankara’nın, yatırımları ve yatırımcıları için kısa bir alıntı yapmıştım oradan. Bir fırsat olarak görülebilir, kazanç tatlı ama sadece arazi ve tüketim rantına saplanıp, kalmak, ülkenin geleceği açısından pek de akıllıca bir yatırıma benzemiyor. Dünyanın gidişatı, aksi yönde.

Dengesini bulmalıyız
Niye akıllıca değil? Tüketim, gayrimenkul ve inşaat sektörü, üretimi içermez. İnşaat ve gayrimenkul, varolanın, koşullara göre değerlenmesine bağlıdır, üretime girmez. Tüketimse hele kendi malınız değilse satılan, hepten tüketir kaynaklarınızı.

Tarım, hayvancılık ve sanayide her türlü üretimi yapabiliyor, harcadığınızdan fazlasını kazanıyorsanız kötü değildir inşaat ya da gayrimenkul ticareti. Değilse eğer, üretmek için kasada hazır olması gereken parayı, elinizle toprağa gömüyorsunuz demektir. Pantolonu tutturmaya iğne yapamadığımız, pantol düşünce alttan çıkacak basma paçalıyı üretemediğimiz günleri unuttuk tüketirken. Onları yapacak fabrikamız, fabrikayı yapacak paramız yoktu çünkü. Üretmeden, sadece tükettiğimiz için!

Ersin Özince’nin sözlerine, Mustafa Sönmez’in makalesindeki fikirlere daha dikkatli bakmalıyız. Ankara’nın, meslek okullarını önemsemesini, üniversiteleri ve teknoparklarıyla sanayicisinin buluşmasını, organize sanayi bölgelerinin kendine açtığı yolu, büyük sanayi atılımlarını, tarım ve hayvancılıkta atılan her adımı ve bu kentin malını satmak için ulaşım hatlarında yapılan her türlü gelişmeyi, boşuna desteklemiyorum yani. Sesi çok çıkan tüketim ve rant ekonomicilerinden çok üretenleri desteklemeli, kaynakları, onlara saklamalıyız. Geleceğimiz, onların elinde.

Eksiğimizi kendimiz tamamlayacağız
“Güçlü bir sanayi sınıfı oluşturamadık. Türkiye, tarımda bile her şeyi ithal ediyor. Tohumu, modern tarım teknolojisini, seracılıkta gerekli her şeyi ithal ediyoruz. Ufak tefek şeylerimiz var ama bunlar, bir tarım sanayisini ifade etmez” sözlerini de ekliyorum Ersin Özince’nin.

650 yıllık imparatorluk, tutturacak iğneyi yapamadığı gün, basma paçalıyı da üretemediği için, dımdızlak ortada kaldı tumanı düşünce! Unutanlar, unutmasınlar. İğneyi de basmayı da kendimiz yaptık sonra. Ayıbımızı da eksiğimizi de başkası değil, kendimiz kapattık.

Hiç yorum yok: