24.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ankara’ya
turist gelse… Gezse tozsa… Karnı acıksa… “Aman ne derin bir tarihi varmış, kim
bilir ne biçim kendine özgü yemekleri vardır bu kentin” dese… Aklı ve gözü
doyan turistin, karnını da doyurabilir miyiz acaba? 5 milyonluk Ankara’da, kaç
tane Ankara yemekleri yapan lokanta var biliyor musunuz? Biri Kızılay öbürü
Ulus’ta, 2 tane. Onlar da bazı yemeklerini yapıyor. Biraz kalabalık gelse
turist, hamburger, pizzaya talim edecek. Onlardan çok var çünkü. Ankara’nın, kendi
ülkesinde bıktığı yemeklere talim etmek zorunda kalan talihsiz turistleri!
Göz yaşartan mutfak algımız
Çin’den
Meksika’ya kadar her yörenin lokantalarından geçilmeyen cadde ve sokaklarımızda
Ankara yemeği, iki lokantada anca tencere tepsi bulabiliyor. O da dediğimiz
gibi bazı yemekleri. Kendi yemeğini, kendisi bile yiyemeyen Ankara’ya, binlerce
kilometre öteden gelen yemekler hakim.
Kentin
anası, ninesi Ankara Kalesi’nde, tek bir lokanta yok Ankara yemekleri
yiyebileceğiniz. Ankara yemeği diye sadece Ankara Tava’yı bildim uzun yıllar.
Geçen hafta da 40 yıldır Ankara’da yaşayan, Ankara Tava’yı duymamış biriyle
sohbet ettim. Beterin beteri var türünden, göz yaşartıcı bir tecrübeydi.
Ankara’nın taşına, gözlerimin yaşına!.. Bir biçimde gözleri yaşartacak şeyler
oluyor, boşuna yazılmamış bu sözler.
Ankara Yemekleri Kitabı
Ankara
Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 1 yılı aşkın süredir bir çalışma
yürütüyor, ‘Ankara Yemekleri Kitabı’ hazırlamaya çalışıyordu. Ankara Valisi
Alaaddin Yüksel’in, Ankara için kurduğu hayallerden biriydi. Hazırlandı ve
yayımlandı kitap. Yüzlerce yıldır ihmal edilmiş bir birikim, kayıtlara geçti. 5
bin yıllık bir kentin, günümüze kalan yemek hafızası, kaldığı kadarıyla çorbaları, et, sebze
yemekleri, hamur işleri, pilavları, tatlıları, salata ve turşularıyla kayıt
edildi. ‘Kitapsız Ankara’ dediğim, 1 buçuk yıl olmuş. Yeni bir
kitabı oldu Ankara’nın, hayırlı olsun.
Tatlarımızdan habersiz
Yiyemedim
ama fotoğraflarına baka baka yutkundum. Ne kadar zengin mutfağı varmış
Ankara’nın, şaşırdım. Bu mutfağı, yüzlerce pizzacı ve hamburgerci ezmiş, 2
lokantaya kadar düşürmüştü kendi evinde. Çin’den Meksika’ya kadar uzanan
tatlar, yaşadığı kentin tatlarından daha yakındı Ankaralılar’a. Yaşadığımız
kentin tatlarından habersiz, yaşıyoruz
içinde. Tam bir saçmalık!
Kendi
tadını bilmiyorsan kültürünü de bilmiyorsun demektir. İçinde yaşadığın
tatlardan önce başka tatları tanıyorsan ya kişiliğini yitirmiş ya da
yozlaşmışsın demektir. Yozluk kısır, kültür
doğurmaz. Devam etmese kısırlaşmasak keşke.
Kendi evimizde misafir
‘Ankara Yemekleri Kitabı’, ninelerimiz, dedelerimizin, analar,
babalarımızın tarif kitabı. Okuyup ta damağımızla buluştursa lokantalarımız. Pizzacıların,
hamburgercilerin yarısı kadar olabilseler bari. Başımızı, hangi Kale’nin
üzerinde yükseldiği kayalara vursak ta akıllansak acaba, kendi evinde nasıl misafir
kendi mutfağımız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder