27.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Yine
İstanbul’da, İstanbul’a bakıyorum. Aşırı nemli, çok sıcak günlere denk geldi bu
kez. Aşırı nem, çok sıcak ve tıkalı trafik üçlüsü, çekilecek gibi değil.
İstanbullular’ın çoğu şehir dışındayken boşalmış İstanbul, boşken bile herhangi
bir kenti yeterince rahatsız edecek kadar trafikli. Suç, Fatih Sultan Mehmet ve
Haliç Köprüleri’nde yürütülen tamiratlardaymış.
Bu şehir kadar büyük bir yorum hatası. O kadar plansız gelişiyor ki bir sokağı
kapansa her yanında bir yerler kilitlenebiliyor. Nereyi vuracağını kestirmek
imkansız.
İstanbul’a
iyi bakıyorum. İyi bakıyorum ki Ankara, hangi hatalara düşmemeli, ders çıkarmaya
çalışıyorum. İstanbul’da, Ankara’ya bakıyorum.
Türk işi dönüşüm
Adapazarı’ndan
Tekirdağ’a kadar esnemesi durmuyor İstanbul’un. Bu yayılmayı durdurmak için
toparlamaya çalışıyor, mızrak gibi gökdelenleri, gelişigüzel saplıyorlar kentin
değişik yerlerine. Bir buğday tanesinin, başağa dönmesine denk sürede büyüyen
gökdelenler var. Teknoloji harika. 4 ay önce yokken bir kasabayı barındıracak
gökdelenler yükselmiş görmeyeli. Bakalım yayılması duracak, içine doğru
büzülebilecek mi şehir? Büzülse derdi bitecek mi? Kentsel dönüşüm, bina
dönüşümünden öteye geçebilecek mi?
Çünkü
bu ilçe barındıracak binaların çoğu, toplu taşıma merkezleriyle kesişmiyor. Toplu
taşıma olanakları, hep nüfus artış hızının gerisinde kalıyor. Yeşil kuşak,
binaya yayılmış saksılardan ibaret. Yeni kentsel dönüşüm furyamız, yeşili
içermeyen beton ruhlu insanlara sesleniyor. Arabalarıyla evlerine gelmeyi
planlayanlar için sokak ya da cadde genişletmesi yapılmamış, zamana bırakılmış.
O kadarcık sokak, o kasabayı kaldıracak mı bilinmiyor. Tam Türk usulü; yola
çıkılmış, istim arkadan gelecek. İstimi, altyapı…
Plansız işin acısı
Gelişigüzel,
bulduğu arazi parçasına, bina dikme çılgınlığı yaşanıyor İstanbul’da. Kentin
bir plan gözeterek geliştiğini, en
azından göründüğü kadarıyla söylemek zor. Plansız işin acısı, bir yerden,
mutlaka çıkar. Bir kentin çıkarları, bazen kişilerin çıkarlarıyla uyuşmayabilir.
Plan denen şey, biraz da bunların arasını bulur.
Bir
kaldırımın altındaki altyapı eksikliği, nasıl Ordulu işçi Kadir Sevim’i
yuttuysa bir kentin plansız gelişimi de bir kenti hatta bir milleti içine
çekebilir. Plan, insanlığın hatalarından çıkardığı derslerdir.
Bir musibet bin nasihat
O yüzden İstanbul’a bir de bu gözle bak Ankaralı. Her yaptığını moda
gibi taklit etmek yerine, hatalarına bak, ayıkla. Mağaradan gökdelene geçebildiyse
insanoğlu, musibetlerden ders aldığı içindir. Nasihat, musibetin hem ürünü hem
önlemidir. Bir musibet bin nasihatten iyidir ya.. işte nasihat dinlemeyenin tek
ilacı, atasözümüzdeki gibi maalesef, yine musibettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder