10.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Israrlı selleriyle
bir İstanbul efsanesine dönüşen Ayamama Deresi’nden ders alınmayınca doğanın
şiddetli tokadı, bu kez Samsun’dan geldi. Baştan aşağı yeni bir ibret
hikayesiydi adeta. Bu yazı sırasında 12’ydi kaybettiğimiz can sayısı. Maddi
kaybın hesabı verilmedi henüz. Ancak evlerin değil de kapıcı dairelerinin yerini değiştirme kararıyla
doğaya kafa tutmaya devam edeceğimiz anlaşıldı. Dere yatağı bir kez TOKİleşmişse
hata derededir; göre göre niye taşıyor arkadaş!
Göçük tokadı
Ordu’dan gelip,
belki daha işyerini bile görmeden, devletin en yüksek kurumları arasında
kayboldu Kadir Sevim. Devletin en yüksek kurumları arasında, 17 saat bulunamadı.
Devletin en yüksek kurumlarıyla beraber kentin en yüksek kurumlarından da kimse “Ne oluyor?” deme gereği duyup, o
çukurun başına gitmedi. İşte bu göçük, Ankaralılar’ı bilmem ama bana çok
şiddetli bir tokat oldu.
Ne beklerken
Çünkü ben, İkinci
Dünya Savaşı’ndan beri gerileyen Ankara’nın, yeni atılım sürecini anlatmak, bu süreçte
atılan adımları günü gününe paylaşmak, kentin başarılarıyla yarım yüzyılı
geçkin zaman sonra yeniden gururlanmak istiyordum. Yeni yatırımlara hazırlanan
sanayisini, girişimcisini, bilgisini onunla paylaşmaya başlayan öncü üniversitelerini,
motoru güçlendirecek teknokentleriyle Bilişim Vadisi’ni, ayağa kalkacak
Kalesi’yle binbir tür turizme açık birikimini, ülkenin ve dünyanın her yanından
kolay ulaşılabilmesini, modern tarım ve hayvancılığı ile bunların destekçisi
meslek okullarının önemini anlatmaya çalışıyordum.
Hızlandıkça arıza dökülüyor
Oysa kaportası fena
değil ama kalanı dökülen Ankara, hızlandıkça gıcırtıları, yalpaları artan, gaza
bastıkça arızaları daha da ortaya çıkan yorgun bir arabaya benziyor. Kılıfı
kurtarıyor ancak içi paslı, vidaları gevşek, eklemleri oynak. Bu arabaya mı yepis
yeni bir motor takmaya çalışıyoruz?
Sünger ve hava süzgecimiz AOÇ
Ankara Çayı hariç,
20’den fazla deresi kayıp Ankara’nın. Yapıların, yolların altına gömdük, ne
alemdeler, bilmiyoruz. İçine göçünce
öğreniyoruz. İsminde ‘dere’, ‘çay’ geçen semtler, bakınsınlar etrafına
“Neredeler?” diye. Yakında, Akpınar Mahallesi gibi, bir bir o dereler üzerine
kurulu semtlerin kaderini tartışıyor olabiliriz. Yetmezmiş gibi kentin fazla
suyunu emen süngeri Atatürk Orman Çiftliği’ni, hergün açıklanan yeni bir
projeyle betonlaştırma ve asfaltlaştırma inadımız sürüyor. Hem süngeri hem hava
süzgecidir Ankara’nın, anlatıyorlar, anlamıyoruz.
Otoyolda dağılmayalım
Araba, hızlandıkça sarsıntı artıyor. Kullanmayı seven ama bakım yapmayı
sevmeyen şoförler direksiyonda. Kaportaya, görünüşe güvenip, yola çıkmaya, hız
yapmaya çalışıyorlar. Motorunu yenilemeye, dünya otoyoluna çıkarmaya çalıştığımız
bakımsız bu Ankara, yola çıkamadan dağılmasın sonra?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder