13.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Türkiye’de tarım ve
hayvancılığın 1980’lerde kaymaya başlayan ipi, 2001 ekonomik krizinden sonra
iyice çıktı elimizden. Üretim, günden
güne düştü, dışarıya bağımlı bir ülke haline geldik. Ekilebilir arazilerimiz
küçülüyor, hayvanlarımız azaldığı gibi para etmiyor. Canlı hayvan ucuz ama et
pahalı, süt pahalı. Buğday ucuz, ekmek pahalı. Nedeni bilinmiyor herhalde, bilinse
önlem alınırdı. Tarlalar daralmaya, hayvanlar, sürüyle meralardan çekilmeye
devam ediyor.
Gerileyen hayvancılık ve tarım
1980’de 50 milyon
koyunumuz varken 2012’de 22 milyona, 16 milyon sığırımız varken 11 milyona
düşmüş. 3 keçiden ikisi kayıp. Sokaklar, meralar, Avustralya’nın, kamyonlardan
atlayan kafayı yemiş Angus sığırlarına kaldı.
2001 krizinden önce
ekili alanlar 24 milyon hektar iken 2010 yılında 3 milyon eksilip, 21 milyon
hektara gerilemiş. Tarlalar, 18
milyondan 16 milyon hektara. Bu arada 1980 yılında 44 buçuk milyonluk nüfusumuz,
2010 yılında 74 milyona dayanmış. Yani tarım alanları daralıp, hayvan üretimi hızla düşerken nüfus, aksine, yaklaşık 2 katına çıkmış.
2023’te 82 buçuk, 2050’de 94 buçuk milyon olacağımız hesaplanıyor.
Nüfus artıp, üretim düşerse
Nüfus artıp, üretim
düşünce ne olmuş? Örneğin tarımda bugün, 4 milyar 750 milyon dolarlık ürün
satıyor ancak 8 milyar 200 milyon dolarlık ürün alıyoruz dışarıdan. Yaklaşık 3
buçuk milyar dolar zarardayız. Bu kadar dolar, 6 buçuk milyar lira, eski
parayla 6 buçuk katrilyon demek. Oysa 2001 yılındaki verilere göre 4 liralık
satıyor, 3 liralık alıyor, 1 lira kar ediyormuşuz. Bir de çiftçiye, ekmediği
tarla için, dönüm başı para veriyor mu Dünya Bankası? Özetle; böyle devam
edersek paramızla da aç kalırız.
Bir teklif, bir proje, bir uygulama
Ordulu Kadir
Sevim’in, Ankara’nın göbeğinde göçen çukurda boğulduğu günlerdi. CHP Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka, aynı günlerde, Polatlı
Tarımı Geliştirme ve Organik Tarım Uygulama Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi verdi. Yeni göçüğümüzün şaşkınlığıyla teklife ve tarımdaki göçüğümüze değinemedik. Bu teklifin bir benzeri, 2 ay
önce Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Ahmet
Çolak hoca tarafından yapılmıştı. O da ‘Agropark’ yani tarım
teknoparkı kurmayı öneriyordu Ankara’ya. Üstelik projeleri hazırdı ne
var ki uygulayacak mali kaynak bulamıyorlardı.
Hayvancılıkta ise o
adım atıldı; Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in başlattığı Çubuk Hayvancılık
İhtisas Organize Sanayi Bölgesi inşaatı devam ediyor. 255 hektarlık alanda, 18
bin hayvanın barınacağı 99 ahırlık, mezbahası, yem fabrikası, hayvan
karantina merkezi, hayvan hastanesi ve et entegre tesislerinin içinde
bulunduğu bir bölge kuruluyor. Türkiye’de bir ilk. Bir de içinde, alanında yine
ilk olan Hayvancılık Meslek Okulu açılacak.
Masal bitti, masamızı seçeceğiz
Aylin Nazlıaka
hanımefendinin kanun teklifi, Ahmet Çolak hocanın tarım teknoparkı, Alaaddin
Yüksel’in Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi, geleceğimiz için çok önemli.
“Dünya küresel bir köy” masalı bitti. “Nerede ucuzsa oradan al” ekonomisi
bitti. Küreselleşme efsanesi, 11 Eylül 2001’de çöken İkiz Kuleler’le beraber
çöktü. Başınızın çaresine bakacaksınız.
Rantçıların ve
dışarıdan alıp, içeride satan komisyoncuların dönemi değil yarın. Yaşamayacak
onlar. Gerçek ihtiyaçlara yönelen yatırım ve üretim kazanacak. Dışarıya savurmayın,
kendi midenize, projelerinize yatırarak değerlendirin sermayenizi. 50 ya da 100
yıl sonra oturacağımız masayı, bu ayrımı fark eden yöneticiler ve yatırımcılar
belirleyecek, rantçılar ve komisyoncular
değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder