14 Temmuz 2012 Cumartesi

TARIM VE HAYVANCILIK UFKUMUZ

13.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Türkiye’de tarım ve hayvancılığın 1980’lerde kaymaya başlayan ipi, 2001 ekonomik krizinden sonra iyice çıktı elimizden. Üretim, günden güne düştü, dışarıya bağımlı bir ülke haline geldik. Ekilebilir arazilerimiz küçülüyor, hayvanlarımız azaldığı gibi para etmiyor. Canlı hayvan ucuz ama et pahalı, süt pahalı. Buğday ucuz, ekmek pahalı. Nedeni bilinmiyor herhalde, bilinse önlem alınırdı. Tarlalar daralmaya, hayvanlar, sürüyle meralardan çekilmeye devam ediyor.

Gerileyen hayvancılık ve tarım
1980’de 50 milyon koyunumuz varken 2012’de 22 milyona, 16 milyon sığırımız varken 11 milyona düşmüş. 3 keçiden ikisi kayıp. Sokaklar, meralar, Avustralya’nın, kamyonlardan atlayan kafayı yemiş Angus sığırlarına kaldı.

2001 krizinden önce ekili alanlar 24 milyon hektar iken 2010 yılında 3 milyon eksilip, 21 milyon hektara gerilemiş. Tarlalar, 18 milyondan 16 milyon hektara. Bu arada 1980 yılında 44 buçuk milyonluk nüfusumuz, 2010 yılında 74 milyona dayanmış. Yani tarım alanları daralıp, hayvan üretimi hızla  düşerken nüfus, aksine, yaklaşık 2 katına çıkmış. 2023’te 82 buçuk, 2050’de 94 buçuk milyon olacağımız hesaplanıyor.

Nüfus artıp, üretim düşerse
Nüfus artıp, üretim düşünce ne olmuş? Örneğin tarımda bugün, 4 milyar 750 milyon dolarlık ürün satıyor ancak 8 milyar 200 milyon dolarlık ürün alıyoruz dışarıdan. Yaklaşık 3 buçuk milyar dolar zarardayız. Bu kadar dolar, 6 buçuk milyar lira, eski parayla 6 buçuk katrilyon demek. Oysa 2001 yılındaki verilere göre 4 liralık satıyor, 3 liralık alıyor, 1 lira kar ediyormuşuz. Bir de çiftçiye, ekmediği tarla için, dönüm başı para veriyor mu Dünya Bankası? Özetle; böyle devam edersek paramızla da aç kalırız.

Bir teklif, bir proje, bir uygulama
Ordulu Kadir Sevim’in, Ankara’nın göbeğinde göçen çukurda boğulduğu günlerdi. CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, aynı günlerde, Polatlı Tarımı Geliştirme ve Organik Tarım Uygulama Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun Teklifi verdi. Yeni göçüğümüzün şaşkınlığıyla teklife ve tarımdaki göçüğümüze  değinemedik. Bu teklifin bir benzeri, 2 ay önce Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Ahmet Çolak hoca tarafından yapılmıştı. O da ‘Agropark’ yani tarım teknoparkı kurmayı öneriyordu Ankara’ya. Üstelik projeleri hazırdı ne var ki uygulayacak mali kaynak bulamıyorlardı.

Hayvancılıkta ise o adım atıldı; Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in başlattığı Çubuk Hayvancılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi inşaatı devam ediyor. 255 hektarlık alanda, 18 bin hayvanın barınacağı 99 ahırlık, mezbahası, yem fabrikası, hayvan karantina merkezi, hayvan hastanesi ve et entegre tesislerinin içinde bulunduğu bir bölge kuruluyor. Türkiye’de bir ilk. Bir de içinde, alanında yine ilk olan Hayvancılık Meslek Okulu açılacak.

Masal bitti, masamızı seçeceğiz
Aylin Nazlıaka hanımefendinin kanun teklifi, Ahmet Çolak hocanın tarım teknoparkı, Alaaddin Yüksel’in Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi, geleceğimiz için çok önemli. “Dünya küresel bir köy” masalı bitti. “Nerede ucuzsa oradan al” ekonomisi bitti. Küreselleşme efsanesi, 11 Eylül 2001’de çöken İkiz Kuleler’le beraber çöktü. Başınızın çaresine bakacaksınız.

Rantçıların ve dışarıdan alıp, içeride satan komisyoncuların dönemi değil yarın. Yaşamayacak onlar. Gerçek ihtiyaçlara yönelen yatırım ve üretim kazanacak. Dışarıya savurmayın, kendi midenize, projelerinize yatırarak değerlendirin sermayenizi. 50 ya da 100 yıl sonra oturacağımız masayı, bu ayrımı fark eden yöneticiler ve yatırımcılar belirleyecek,  rantçılar ve komisyoncular değil.

Söz sahibi mi olacağız, söyleneni mi yapacağız? Oturacağımız  masayı, karnımızın tokluğu belirleyecek.

Hiç yorum yok: