21.05.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Haberin birinci
cümlesi “Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, San Francisco’da Silikon Vadisi’ni ziyaret etti.” İkinci cümlesi “Yakında buraya
benzer bir proje İstanbul’da olacak.” Somurtuyorsam nedeni ikinci cümledir.
Uzun zamandır “Ankara” demesini bekliyorduk, “İstanbul” demiş Başbakan Erdoğan.
Türkiye’nin Silikon Vadisi olarak düşünülen ‘Bilişim Vadisi’, bütün koşulların
uygunluğuna karşın Ankara’ya kurulmak istenmiyor. En ne olması lazım ki başkentin, hiç olmazsa
hak ettiklerini alabilsin; ‘en uygun’ olmak da yetmiyor. ‘Memur kenti’
kıyafetinden sıyrılmak, ülkesine canlı, etkin bir başkent olmak için
sanayisiyle üniversiteleriyle çok çalışıyor, çabalıyor ama İstanbul’un işveli
cazibesiyle baş edemiyor. Sonunda kendi başının çaresine, yine kendi bakmak
zorunda kalacak galiba.
Kendimiz
yetiştirmeliyiz
Son yıllarda devlet büyüklerimiz, gittikleri ülkelerde, siyaset koridorları ve konferans
salonlarıyla yetinmiyor, o ülkelerin gelişmiş sanayi ve teknoloji geliştirme
merkezlerini de geziyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin en tanınmış teknoloji geliştirme merkezlerinden Silikon
Vadisi’ni, daha önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de gezmiş, işbirliği
olanaklarını incelemişti. Şimdi Başbakan Erdoğan geziyor. Yakında 10 milyon tablet ve 2 buçuk milyon civarında akıllı
tahtayı kapsayan Fatih Projesi’nin ihalesi var. “Bu proje öncesi, çalışabileceğimiz şirketleri gezdik. Bizler de bu
konularda daha çok ileriye gidebilmemiz için genç mühendisler yetiştirmeliyiz”
diye hedefi göstermiş Başbakan.
“Ankara” diyen
rapor
Biz yetiştiriyoruz sayın Başbakan, üstelik İstanbul gibi keşmekeşi
olmayan bir şehirde. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı öncülüğünde, ilgili bütün
kurumların katıldığı, yurtiçinden ve dışından üniversite ve uzmanlara
hazırlatılan Bilişim Vadisi Raporu’nu, özetle hatırlatmak isteriz: “Bilişim
Vadisi’nin kurulacağı yer ile ilgili olarak yapılan il seçim analizleri
sonucunda, Kontrol Teşkilatı tarafından Ankara ve Eskişehir illeri seçilmiştir.
Fizibilite çıktıları ve bilişim vadisi dünya örnekleri incelendiğinde; kurulması
planlanan habitat yapısındaki bilişim vadisi için gelişme ve genişleme
imkanları da dikkate alınarak başlangıç için en az bin (1000) hektar büyüklüğünde
bir alana ihtiyaç duyulabileceği, bu nedenle İstanbul ilinde, böyle
bir alanın bulunabilmesinde zorluklar yaşanacağı anlaşılmıştır. Ancak,
hem Bilgi İletişim Teknolojileri (BİT) sektörü şirketlerinin ağırlıklı olarak
yer aldığı hem de uluslararası BİT şirketlerinin merkezlerinin bulunduğu
İstanbul ilinin de sektör analizi kapsamına alınmasına karar verilmiş ve sektör
analizleri yapılmıştır."
‘Anadolu Düğümü’
Aslında Bilişim Vadisi’ne uygunluk değerlendirmesi,
kağıt üzerinde, İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa-Yalova, Eskişehir, Antalya, Konya, Gaziantep, Trabzon olarak sıralanmış.
Kentleşme ve planlama, ekonomik ve finansal yapı, bilim ve teknoloji,
teknik altyapı, sosyal kültürel yapı, ulaşım ve hukuksal altyapı ölçüleri
değerlendirilmiş. Gerçek yaşamla kağıt üzerindekiler örtüşmemiş. İstanbul, Bilgi İletişim Teknolojileri’nin, uluslararası
cazibe merkezi ancak ‘Anadolu Düğümü’, kaçınılmaz Ankara olarak saptanmış.
Bu arada belirtmek lazım; raporu hazırlayanların çoğu İstanbullu kurumlar ve
üniversiteler.
Sessiz vekillerin faydası
Araştırma-geliştirmeyle yenilikçi üretim,
nitelikli iş gücü, sürdürülebilir altyapı Ankara’da. Daha düzenli bir kentte,
daha yaşanılır bir ortamda, daha nitelikli öğretimle istediğiniz mühendisleri
yetiştiriyoruz. Türkiye çapında yabancı ortaklı firmaların yarısından çoğu da
Ankaralı firma ve teknokentlerle çalışıyor. Bilişim Vadisi’ni, hak etmek için
daha ne yapmamız lazım, neyimiz eksik sayın Başbakan? Ankaralı vekillerimiz,
pek sessiz sedasızdır, onun faydasını mı görüyoruz acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder