18.10.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Dilimizde tüy bitti;
“Ankara’nın, Ankaralı’yı da misafirlerini de ağırlayacak cazibe yerleri
yetersiz, hatta neredeyse yok gibi” demekten. Kendi sakinlerini bile
eğleyemiyor başkent. Turizmi yok. Tarihi var, mekanları var ama turizmi yok.
Şehir, insanların ilgisini çekecek, oyalayacak biçimde bir düzenlemeye de ruha
da sahip değil. Oraya gelmek için can atmıyorsa insanlar, cazibe noktaları,
yapaymış, gerçekten yaşamıyormuş demekki. Yani tarihi ve kültürel değerlerini,
yaşamın içine katamıyorsanız, turizm olmaz. Müzeyi yapmakla eski yapıları tamir
etmekle bitmiyor iş. Yaşatacaksınız orayı.
Hayalet başkent
Benim dilimde tüy
bitiren konu, 17 Ekim 2013 tarihli Milliyet Ankara Gazetesi’nin manşetiydi;
“Hayalet Kent”! Arkadaşımız Başak Ateş’in, Hamamönü’nde, Ulus Hali’nde, Ankara
Kalesi’nde, Tunalı Hilmi’de, dahası Hacı Bayram’da çektiği fotoğraflarla
süslediği haberi, sözün anlatamadığını çırılçıplak gösteriyordu; hepsi bir
birinden bomboş sokakları, hepsi birbirinden kapalı dükkanlarıyla en revaçta
ziyareti Hacı Bayram’ıyla ‘hayalet kent’i belgelemişti. Göremediğiniz kısmı da
vardı bu haberin. Kale’yi gezmeye gelen Tayvanlı turistler, kepenk
çeşitlerimizi gezdi Kale sokaklarında. Hamamönü’nde açık bir bakkal vardı,
istediğiniz kadar ekmek arası peynir falan yaptırabilirdiniz. Ulus’ta,
güvercinler vardı ziyaretine gidecek. Büyük alıveriş merkezleri ne alemdeydi
bilemem, gitmedim çünkü.
Kasaba değil artık
“E bayramın ilk
günleri, normal” diyebilirsiniz. Ankara, 13 Ekim 1923’de kasabalıktan başkentliğe
terfi etti, bugün Türkiye’nin 5 milyonluk ikinci büyük kenti. Bu büyüklükte bir
şehir, kasaba gibi kapatamaz cazibe merkezlerini. İnsanların kenti yaşayacağı
günler, bayramlar, tatil günleri. Kepengi vurup, gidemezsiniz böyle bir
şehirde. Yaşatacaksınız o şehri ve sokaklarını. İşletmeler, tarihi merkezler,
elemanlarını nöbetleşe çalıştıracak, özellikle şehir dışından gelen ziyaretçilere,
değerleriniz ve sokaklarınız her zaman açık olacak. İstanbul’a, Eskişehir’e,
Konya’ya, Amasra’ya gitti Ankaralılar. Oradan da buraya gelenler oldu belki.
Belki sırf Kale’de yemek yemek isteyenler olacaktı. Ayrıca Tayvanlılar’a, akıl
edip, “Bayramdan sonra gelin” deseydiniz bari.
Yaşayan sokaklar lazım
Bu manzara, kentin
görüntüsü ne kadar modernleşse de kafasının değişmediğinin göstergesidir. Bütün
tarihi, kültürel ve doğal birikimlerine
karşın turizm olmuyorsa Ankara’da, kent, kendi halindeliğini aşamadığı içindir.
Ülkeye ve dünyaya, bir türlü açılamadığı içindir. Caddeleri, sokakları,
meydanları vardır ama yaşamadığı içindir. Yaşasa bayram seyran fark etmez,
birinin boşalttığı yeri başka birileri doldurur mutlaka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder