25.10.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bu şehirde bir şey
istemeye korkuyor insan. Tabiri caizse
burnundan fitil fitil getiriliyor verirken. Hızla büyümeye devam eden
bir kentin, ihtiyaçları da hızla artıyor tabii ki. Çok çalışsanız da
yetişemeyebilirsiniz bazen. Eğer bu sorunları öngörmemiş, daha önce planını
yapmamışsanız bir de üstüne üstüne birikir sorunlar. Yetişemez değil yapamaz
hale gelirsiniz bu sefer de. Ancak kentlerin yaşanabilir olması için bu
sorunların çözülmesi gerekir. Geç de olsa uzun vadeli çözümler üretiliyorsa kent
halkı da katlanabilir geçici rahatsızlığa. “Biraz geç olsun, güç olmasın” der. Katlanır ama geç kalmak,
alışkanlık haline getirilmemişse eğer.
Davalım merdivenler
Ankara’nın,
yürümeyen yürüyen merdivenleri de bu sorunlardan biridir. İster metroda ister
alt ister üst geçitlerde, davalım oldu bu merdivenler. Çok nefessiz kaldım uzun
ve dik tırmanışlarımda. Metrolara yürüyerek inilip, çıkıldığını da Ankara’da
gördüm. 20 yıla yakındır da inip, çıkıyoruz Ankara ahalisi olarak. Başka
kentlerde, başka ülkelerde görmesek doğrusu buymuş zannederdik. Kentin, bir
eksikliği olduğunu bilemezdik. Değilmiş ama. Değilmiş de tırmandık işte 20 yıl.
Beton delicinin melodileri
Büyükşehir
Belediyesi’nin, o dik merdivenleri yürüyen merdivene çevireceğini duyunca en
çok sevinen Ankara sakinlerinden biri benimdir kesin. Birkaç hafta sonra beton
delme aletleri çınlatmaya başladı metro istasyonlarını. Hem de neredeyse aynı
anda bütün duraklar inliyordu gürültüden. Katlanmaz mı insan, naylon paravanların
arkasından gelen sesi müzik gibi dinliyordum. Bir ay sonra o dik yokuşu
tırmanan yürüyen merdivenlerde hayal ediyordum kendimi. “Bir gün bu merdivenler sebebim olacak, ortasında kalacağım”
demeden Kızılay’da, Sıhhiye’de, Ulus’ta,
İvedik’te, Kurtuluş’ta, yağ gibi vijjttt çıkacaktım yeryüzüne. Gel gör ki 2 ay
oldu, bir sessizliktir gidiyor metro koridorlarında.
Bekleteni çıktı başımıza
Hani 3 ay 5 ay
bekler de insan, 20 yıl bekleyince biraz sabırsız oluyor tabii. O merdivenleri
çevreleyen naylon paravanları gördükçe tırmanmanın yorgunluğuna bir de
burnundan asabi soluma gayreti ekleniyor. Yürüyenleri yürümüyordu, bir de
bekleteni çıktı başımıza. Dünya tarihi yazacak bunu; “Bekleten yürüyen
merdiveni, ilk Türkler icat etti” diye.
Böylesini bulsam
Bu kent, bazen çok
yoruyor insanı. İtiraz edecek, şikayet edecek takat bırakmıyor. Ankaralılar’ın
duyarsızlığı, kısmen de bu merdivenlerden kaynaklanıyormuş zaar. Sorunlar çok,
itiraz ve şikayet yılgınlığı çökmüş, melül melül bakışlarımızla muhallebi kıvamında
baygın, arşınlıyoruz kentin sokaklarını. Böyle bir kent bulsam, idaresine talibim
vallahi!
Artık ikna edemezsiniz
İki icraatı
gördükten sonra hiçbir bahane beni gecikmelere ikna edemez artık: Birincisi
Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan Başbakanlık inşaatı nedeniyle yürüyen hizmetlerin
hızı. Diğeri, ODTÜ Ormanı’ndan 9 saatte 3 bin ağacın taşınabilme hızı. Sökülme
değil, taşınma. “Taşıdık” diyor yetkililer. Bir milat bu!
Böyle hizmet
istiyoruz işte; bütün sorunların, burnumuzdan gelmeden, hızla çözülmesini. İstenince
olduğunu gördük bir kere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder