10.12.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Güzellik iksiri
yağdı, cazibe hanım oldu yine başkent. Her zaman çok yakışıyor, en şık
hallerine büründü yine. Pek alımlı, cilvesi bitmez. Kentin sınırlarından girince
başka bir şey olarak yağıyor sanki Ankara’ya. Aslında Ankara’nın, mevsim diye
bol karlı kışları ve çiğdemli ilkbaharları olmalı sadece.
Karda Meclis Parkı
Cumartesi akşamı, kar
başladıktan belki 3 saat sonra, en yakıştığı yerlerden Meclis Parkı’na
yürüyorum. Parka girerken masal sahnesinden bir anın içine giriliyor sanki; karanlığa
rağmen tarifi zor bir aydınlık, ferahlık yansıyor bütün parktan.
Çocuklar kartopu
oynuyor, yuvarlanıyor.. sevgililer, sevgiliyken buluşacakları en güzel yerde,
birbirinin fotoğrafını çekiyor.. parkın içlerinden, hareketli karaltıların
neşeli sesleri yükseliyor. 3 saat önceki ruhhalinden eser yok. Kar taneleri değil
de melekler yağmış sanki her yana.
Kale’ye ve parklara çok yakışıyor
Kar, en çok Ankara
Kalesi’ne, bir de parklarına yakışıyor.
Kiremitleri bile
tarih çatıların duman tüttüren bacaları üzerinden başka bir Ankara sarar
Kale’nin etrafını. O dumanlardan biri de kestane ızgaraladığınız sobanın
bacasıdır. Kale’ye, kestane tedarikli gidiniz; manzaranın müziği kestane
çıtırtısı, parfümü, kestane kokusudur.
Çocuklar, karlı
parklarıyla ömrü billah sever Ankara’yı. Meclis, Kuğulu, Botanik, Kurtuluş Parkları’nda,
hatta Papazın Bağı’nda, içine düştükleri masaldan kalma sahneyi yaşamları
boyunca unutmaları mümkün değil. Bu keyfi hepsi tadabilse keşke. Kafalarına
kazınan ‘gri Ankara’yı, daha kolay
silerlerdi çünkü.
Süremedim sefasını
“Sen sürdün galiba sefasını?”
diyeceksiniz. Süremedim. Her kar yağışında tatsız deneyimler edindiğimiz için
bir an önce eve yetişme derdine düştüm. Yerdeki ıslak kar, buza çevirmişti,
hiçbir önlem de görünmüyordu ortalıkta. Atatürk Bulvarı, Kızılay böyleyse “Yürü evladım uslu uslu evine” dedim. Meclis
Parkı’nın fotoğrafını kafama çektim, hayalini aldım, evin yolunu tuttum.
İyi de etmişim.
Dünyanın en büyük buz pisti Ankara, kaza haberleriyle doldurmuştu gece bültenlerini.
Yazın reklamından geçilmeyen Esenboğa yolundaki 3 buçuk kilometrelik ısıtmalı
yol, buz pistinin dünyaya açılan kapısıydı artık. İddiaya göre ısıtamamışlar
yeterince. Kızılay buzlu, o yol açık olsa çok bozulurdum vallahi!
Sorumlu bellidir
Ancak tabii ki kar
yağınca kazaların sorumlusu bellidir Ankara’da;
kabak lastik. Yasayla kar lastiği zorlandığı halde kabak lastikli kabak lastik
çetesi yollara dökülür. Bulduğu buzda kayar, önüne gelene çarpar. Esenboğa
yolunda da “vıj vıj” kayarak bizi rezil ettiler dünya aleme.
Hadi lastiğin kabak,
kabak ayakkabı niye giyiyorsun bir de? Kıvrak kıvrak yürüyor, yerlerde
yuvarlanıyorsun. Devletin başkentine yakışıyor mu böyle kırıtık, sorumsuz
hareketler? Giysene kar ayakkabını.
Bu sorumsuzlar yüzünden
bir kar güzellemesi yazılamıyor
Ankara’da. Duygusal, içli satırlar, hep bir sonraki sefere erteleniyor. Coşkular
yarım kalıyor. Çünkü kabaklık, başının belası bu kentin!
Ankara’nın karları,
karlı buzlu yolları…
Bir şey yağmasa ne biçim yönetilir aslında Ankara!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder