29 Aralık 2013 Pazar

KIZILCA GÜN: 27 ARALIK 1919


27.12.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi


Bir an var; saniyeler içinde tarihin yönünü değiştiren anlardan:



3 Temmuz 1919’da Samsun’dan Erzurum’a vardı Mustafa Kemal. 9 Temmuz’da, hem ordu müfettişliğinden hem askerlikten istifa etmiş, üniformasını çıkarmıştı. Ömrü asker ocağında geçen askerin üniformasını çıkarması, yarı çıplak dolaşmak gibi bir his olmalı. Rütbesiz, yetkisiz Mustafa Kemal’in 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’yla karşılaşma anı bir ülkenin kaderinin değiştiği anlardandır. Kalkıştığı iş yüzünden onu yakalama yetkisine sahip Karabekir Paşa, topuk selamını verdi, komutanını selamladı ve o an, bir milletin kötü kaderinin döndüğü anlardan biri oldu.



Beynam’da uzun gece

Mustafa Kemal ve arkadaşları, Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas’tan sonra Ankara’ya yola çıktı.


Tarih 26 Aralık 1919.


Ankara’nın Beynam köyünde geceliyorlar. Ertesi gün nasipse yolculuk Ankara’ya.

O gecenin, uzun bir gece olduğu kesin. Ankara’da neyle karşılaşacağını düşünerek Paşa’nın içinin içine sığmadığı uzun bir gece. Emeklerin bir karşılığı var mıydı, yoksa boşa mı gidecekti?

Sağ öndeki bina şimdiki Valilik, soldaki Ankara Telgrafhanesi


Tarihi telgrafhane olayı
Yaklaşık 3 ay öncesine, 11 Eylül 1919’a dönelim. Ankara Telgrafhanesi’ndeyiz. Müftü Hoca Atıf, Defterdar Yahya Galip ve Hoca Hatip Ahmet Efendi, Ankaralılar adına padişahla görüşmeye çalışıyor. Padişahı, telgraf başına çağırıyorlar. Sadrazam Damat Ferit Paşa çıkıyor telgrafın İstanbul’daki  ucuna. Israrla padişahı istiyorlar. “Millet, padişahla görüşemez!” diye paylıyor Damat Ferit. Israr ediyorlar, Damat Ferit Paşa dinlemiyor. Ankara Telgrafhanesi’nden, tarihin en ağır postalarından biri yollanıyor: Öyleyse Ankaralılar da ne senin gibi Sadrazamı ne de senin Padişahını tanımıyor!

HEYET-İ ALİYEYİ ŞEHİR HARİCİNDE KARŞILAYAN HAYMANA KUVAYI MİLLİYESİ, ANKARA: 1335.12.27=27 Aralık 1919.


80 bin kişi yollarda
27 Aralık günü Mustafa Kemal ve arkadaşları, yola dökülüyor. Haberleri yok; Ankara’nın köylerinden, nahiyelerinden, ilçelerinden Ankaralılar, Dikmen sırtlarına akıyor. Başta kıyafetini kuşanmış 3 bin atlı ve 700 yaya seymen, 20 binlik Ankara’da, 80 bin kişi, kilometrelerce yolun iki yanında bekleşiyor. Mustafa Kemal, öğleden sonra saat 3 gibi Ankara’ya giriyor, göründükçe coşku dalgası kabarıyor, Dikmen’den Ankara’ya doğru yayılıyor.


“Andolsun!”
O güne kadar hiç görmediği Ankara’da karşılaştığı coşku ve kalabalık karşısında şaşıran Mustafa Kemal, arabayı durduruyor ve halkın arasına karışıyor. Etrafını saran binlerce seymene dönerek "Merhaba Efeler! Niye zahmet ettiniz, neden geldiniz?" diye soruyor. Binlerce Seymen’in "Seni görmeye, bu vatan uğruna ölmeye geldik!" cevabı yankılanıyor Dikmen vadisinde.  Mustafa Kemal devam ediyor “Fikrinizde sabit misiniz?” Aynı kalabalık, gür sesiyle fikrini mühürlüyor: “Andolsun!” Bu an da bir milletin kötü talihin döndüğü anlardandır.



Uzun yüzyıllar sonra, ilk kez böyle kalabalık zeybekler dönülüyor, seymen dizleri, Ankara sokaklarını dövüyor. Bugün, Kuvayı Milliyeciler’e büyük güç vermiş, Milli Mücadele, dünyayı dize getirinceye kadar sürmüş, bir millet, herkesin gözleri önünde küllerinden yeniden doğmuştur.



Hakkıyla başkent

Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz’da, hiç te içi boş bir destek vermediğini ispatlamıştır Ankaralılar. Mustafa Kemal Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten, Selçuki idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken bir Ankara Cumhuriyetini (Ahi Cumhuriyeti)görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o gün de gördüm ki aradan geçen asırlara rağmen Ankara’da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor. Ankara’nın ve Ankaralılar’ın benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır” demiş, Cumhuriyet, Ankara’yı başkent yaparak ödemiştir vefa borcunu.



Kızılca Gün
27 Aralık 1919, tarihinin en önemli günü, ‘Kızılca Gün’ünüdür Ankaralılar’ın. Karanlığın aydınlığa döndüğü, kötü gidişe “Dur” denen, umudun doğduğu gün. Memlekete ve millete sahip çıkana, sahip çıkıldığı gün. 27 Aralık’ın, tüm ülkenin Kızılca Günü olduğu daha iyi görülebiliyor bugün.



Ya bugün?
Başka bir ülkede olsa fanus içinde saklanacak Ankara Telgrafhanesi yıkılmıştır. 27 Aralıklar ve Ankara’nın başkent olduğu 13 Ekimler, sönük mü sönük geçiyor. Ankara içinde yaşayan çocuklarımız bile yaşadığı şehirden ve tarihinden habersiz. Büyük alışveriş merkezlerinin Cumhuriyet’le beraber kurulduğunu sanıyorlar. Sanki çok kolay elde edilebilirmiş  gibi umut ederiz ‘Kızılca Gün’lere, yeniden ihtiyaç duyacak bir nesil yetiştirmiyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bunlar gerçek masal değil