11 Ağustos 2014 Pazartesi

SU AZALIYOR DA



08.08.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi


Kimin umurunda... Ne evinde kullananın ne kurumların ne parkları bahçeleri sulayanın ne ‘vahşi sulama’yla tarlayı boğanın umurunda. Herkes birbirine suyun azaldığını söylüyor sonra dönüp şarıl şarıl harcamaya devam ediyor. Ne yöneticisi ne vatandaşı tasarrufa yanaşıyor ne önlem olacak altyapı çalışmaları yapılıyor. Hele su bitsin, o zaman bakarız. Önlem, tasarruf, ters bize. 

Su akar Türk bakar
Su akar Türk bakar” atasözü olmuş kadar günlük yaşamımıza yerleşmiş bir sözdür. 21’inci yüzyılda da pek bir şey değişmişe benzemiyor, akana hala bakıyoruz genel itibariyle. Suyu kontrol etmeye değil, bitince sulak bir yere göçmeye alışığız çünkü biz.

Ancak işte eskisi gibi atın terkisine yükleyip ertesi günü göçemiyor insan. Bir kent yaşamı var artık. Hem de yüzbinlerce milyonlarca nüfusu barındıran kentlerde yaşıyoruz, kaynağın başına bir çeşme kurmakla bitmiyor iş. Çeşmenin ortağı arttığı gibi, kent yaşamının devamı için, aynı zamanda o suyu sağlamak ve doğru paylaştırmak zorundayız bir yandan. 

Sel oldu gitti bereket
Geçtiğimiz iki aydaki şiddetli muson benzeri yağmurlarını hiç görmemiştik Ankara’nın. “Aman yağsın yağsın bereket olur” diye içten içe sevinirken barajlara, göletlere dolacağına sokaklarda sel oldu, aktı gitti, kayboldu bizim bereket.

Yağışlara rağmen her hafta açıklanan barajlardaki su seviyesi düşmeye devam ediyor, “Kuraklık, susuzluk kapıda” haberlerine hiçbir faydası olmuyordu şiddetin. 2 Ağustos itibariyle Ankara’nın barajlarındaki su seviyesinin yüzde 33’e yani 3’te 1 seviyelerine gerilediği açıklanıyordu. 

Kim içiyor bu yağmuru?
İstanbul’un 2 aylık suyu kalmış, o da aynı dertten muzdarip. Yağınca caddeler nehir, arabalar tekne oluyor ama su seviyeleri düşmeye orada da devam ediyor. Arkadaş, kim içiyor bu yağmurları da ne baraja ne toprağa faydası olmadan yok olup gidiyor, açıklama gereği duyan da yok.

Su konusunda bir uzmanı dinleyene kadar beynimizi yedik bu soruyla. Özet olarak şöyle diyordu uzman; “Yoğun betonlaşma ve asfaltlaşma nedeniyle kentler suyu tutamıyor, yağmurlar, kanalizasyondan derelere, oradan denizlere akıp gidiyor. Kayıbı azaltmak için yağmur suyu toplama kanalları olmalı ve kentler, bu kadar yoğun betonlaşmamalı. 

Yağmur toplanabiliyormuş
Tam adamına söylüyor; fırsat bulsak yonca kavşaklardaki bir avuç toprağa bina dikecek, girişini de asfaltlayacağız yakında, kim dinler ‘betonlaşmamalı’yı. Bir de demek kentlerde yağmur suyu toplama kanalları diye bir şey oluyormuş, onu da öğrenmiş olduk; kanalizasyonla aynı şey değilmiş. Gerçi kanalizasyon ızgaralarını saksı ve çöplük olarak kullanan bir milletiz, hani yapmayı düşünen olursa yağmur kanallarını da onlara benzetmeyiz inşallah. 

Yağmurla susuzluğu getirebilen bir ülke olarak neymiş efendim?  Su akıyor, biz de bakmaya devam ediyormuşuz.

Hiç yorum yok: