09.01.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Soğuk,
çok soğuk. Biraz sokakta dolanınca “soğuk”
demek te yetmiyor. Bu Sibirya soğukları, mesken belledi bizim memleketi. Her
yıl turist gibi 15 gün, 1 ay uğruyor. Otur oturduğun Sibirya’da, burada ne işin
var a çok soğuk? Hele Ankara, zaten kış ayazıyla meşhur, şanına niye gölge
düşürüyorsun? Şanıyla beraber sokaklarını da perişan ediyor, fakirlere
evsizlere, çaresizlikten çaresizlik beğendiriyorsun.
Kimsesizlerin kimsesi olabiliriz
Soğuklar
basınca biraz insafı olanın aklına düşüyor fakir fukara. Ankara’da vicdanlarımızın
rahatlığını, Ankara Valiliği’nin yaklaşık 4 yıldır sürdürdüğü bir uygulamaya
borçluyuz. ‘Kimsesizlerin Kimsesi’
uygulamasında evsizleri, kimsesizleri sokaklardan topluyor, aklayıp paklayıp
otele yerleştiriyor, hastalığı olanı tedavi ettiriyor, işsiz işle kayıplar,
ailesiyle buluşturuluyor. Devlete de millete de en yakışanı yapılıyor. Bizler
de bu duruma düşmüş vatandaşları, ALO 183’ten haber verebiliyoruz.
Sığınmacıların sefaleti
2
yıl önce yine Milliyet Ankara Gazetesi olarak, haberden öte yüreğimiz
dayanmamış, Afgan mültecilerin derdine düşmüştük. Aylarca yaşadıkları Lozan
Parkı’na soğuk inince uluslararası yardım örgütleri değil, vatandaş sahip çıktı
mültecilere. Çok geçmeden daha beteri geldi başımıza.
Suriye’deki
iç savaştan kaçan yüzbinlerce Suriyeli sığınmacı, sel gibi aktı kent merkezlerimize.
Binlercesi de Ankara’nın payına düştü. Kışın bile ılıman iklimin sürdüğü
ülkeden, kış ayazı meşhur Ankara sokaklarına kaçmışlardı. Üstündekilerle
gelmiş, yokluk ve sefalet içinde bulduğu boşluğa yerleşmişlerdi. Bırakın turist
Sibirya soğuklarını, bizim paltoyla botla dayanamadığımız Ankara ayazında, ince
eşofman üstü ve çıplak ayakla dolaşan çocuklar doldu sokaklara.
Bir naylon bir kilim
Yazı
İşleri Müdürümüz Ömür Ünver’in İsmetpaşa Mahallesi’ndeki Suriyeliler’in
durumunu yansıtan haberi ise katmerlisiydi; kendilerinden başka bir şey olmayan
çadırlarda, boşaltılmış yarı yıkık gecekondularda, yaşam mücadelesi
veriyorlardı. Soğukta, bir ince naylon ya da kilim üzerinde yatıyordu bebekler.
Ne soba ne kömür ne battaniye ne kışlık giysi, bakiyesi üstündekilerden
ibaretti tüm varlıklarının. Çok soğuk, anlatırken içi üşüyor insanın!
Uluslararası görmezler
duymazlar
Bu
sefalet manzarasına şahitlik ederken kendi fakirimizi unuttuk resmen. Ancak
bizim kalbimiz, işine gelmeyince kör, işine gelmeyince sağır olan uluslararası kuruluşlar
ve yardım dernekleri gibi dayanmaz böylesi acizliğe. Dayanmıyor da... Gelin hem
kendi evsizlerimize hem Suriyeli kardeşlerimize, gücümüz yettiğince sahip
çıkalım. Hem onların eline hem unutulan insanlığımıza dokunalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder