27 Ocak 2015 Salı

TATİLDE ANKARA GEZMESİ



23.01.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Okulların yarıyıl tatili başlıyor. Büyük alışveriş merkezlerinin birinden alıp, öbürünün oyun salonlarına götürmemeli sadece çocukları. Gençler de bilgisayarın boş bağımlılık döngüsünden çıkmalı ara sıra. Önce yaşadığı kenti keşfetmeli, ilham olacak mutlaka bir şey bulacaktır daha büyük hayalleri için.



Gezinin giriş paragrafı

Öyle bir şehir çünkü Ankara; akılda kıvılcımlar çaktıran uygarlıkların geçtiği, müthiş Cumhuriyet tecrübesiyle kentleşme laboratuarı, iklim içinde iklimli, sürprizleri olan bir şehir. Önce içine girmelisiniz. Eski Meclis, Hacı Bayram, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anıtkabir ve Kale, hangisinden başlasanız fark etmez, Ankara’nın giriş paragrafındadır. Ortasından önce girişle başlamalı.



Kale’yi çok seven rahmetli Hüseyin Bektaş’ı, Kırklar Mezarlığı’na ve 50 metre ötesindeki Molla Büyük Camisi yanında per perişan olmuş Molla Büyük Çeşmesi ya da ‘Sahirehanım Çeşmesi’ de denen çeşmeye götürmüştük. Biz de birkaç hafta önce Ankara araştırmacısı ve sevdalısı Fikret Ünsal’la yaptığımız söyleşi de öğrenmiştik bu yaşımızda. Çok kızmıştı Hüseyin bey, “25 yıldır bu Kale’nin etrafındayım, 100 metre ötemdeki bu mekanlardan nasıl haberim olmaz” diye. Ondan daha uzun yıllardır Kale’de esnaflık yapan komşularına sordu, onlar da bilemediler.



Hezeyan nedeni

Gösterilmezse bilinmiyor burnunuzun ucunda bile olsa. Üvez, fındık ve üzüm ağacı, pek bir arada olmazmış ama Kızılay’dan 20 dakika ötede, Kıbrıs köyünde görünce gözlerine inanamamış akademisyenler. Çoğunuz, Kıbrıs köyünün yerini bilmiyor ama!



Balı, armudu, vişnesi, kavunu, domatesi, keçisi, tavşanı, kedisi gibi daha pek çok marka ürünlerine sahip çıkamayan Ankara, mekanlarını da kendi sakinlerine bile tanıtamıyor, anlatamıyor. Ne mekanlarına ne ürünlerine sahip çıkabiliyor. Hezeyanımız başlıyor...



Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara’nın turizm kabiliyetinin harekete geçirilmesi için ’Ankara’da Gezilecek Çok Yer Var’ diye tanıtım etkinliği başlatmış. Beypazarı, Çubuk, Nallıhan, Kızılcahamam ve Ayaş gibi ilçelerin tarihi, turistik ve doğa harikası alanlarını sergileyecekler ilan tabelalarında. Ki tarihi mekanları, yaylaları, doğa harikalarıyla Polatlı, Güdül, Çamlıdere, Kalecik de mutlaka öncelikli olmalıydı bu sıralamada. Olmamış. “Allah razı olsun” diyelim de Beypazarı hariç, bu yörelerin çoğunda zaman geçirecek, çay kahve içecek, yerel yemekleri tadacak ve dahi kalacak yer yok. Ee o zaman neyi tanıtıyoruz muhteremler, Kalkınma Ajansı’nı mı?



Her koşulda görülesi

Baş turistik mekanımız Ankara Kalesi, zifiri karanlık kaldığı için, yazın akşam 7’de kışın 5 buçukta indiriyor kepenklerini. Elektriği getiremedik, turist nasıl gelecek? Sokağının tozu, çamuru bitmiyor, merkezde neyi çözdük te ilçelerin de şansımız olsun. Turizmcileri dahil, turizmi ciddiye alanı yok lakin bol keseden sallayanı çok Ankara’nın.


Giriş paragrafındaki mekanları gezdiyseniz Polatlı’dan başlayıp, diğer ilçelerle devam edebilirsiniz. Hepsinde tatili değerlendirmeye gidilesi, görmeye değer yerler var. Bizim hezeyanımız, plansızlığa, kendi başınalıklarına. Yoksa çocuklarımız, Midas’ın müzesini, ülkenin kaderini değiştiren Duatepe’yi, her koşulda görmeliler.

Hiç yorum yok: