4 Eylül 2015 Cuma

SPORU AĞABEYLİK ABLALIK AYAKTA TUTUYORDU



01.09.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


2 yıl önce Aykut Akalın anlatmıştı: “Bir gün Avni ağabey, bir maçtan önce 4 kişiye, “Saçları kestirin, yoksa maça çıkarmam” dedi. Fenerli paşa Hüseyin, Nezihi Tosuncuk, Zapotek Asım kestirdi, ben kestirmedim. Avni Bulduk’la küstük. Gençlerbirliği’nin genel kaptanıydı ama aynı zamanda Güneşspor’un da sahibiydi. Bir gün Tenis Kulübü’nün önünde karşılaştık. ‘Öp elimi de barışalım’ dedi. 1975-76 olması lazım. O zamandan beri Güneşsporlu’yum, hala da oynuyorum takımda.” Şöyle bitirmişti sohbeti: “Futbolu, ağabeylerimiz sevdirdi bize. Ben de kardeşlerimi, aynı fedakarlıkla yetiştirmeye, kahve köşelerinden kurtarmaya çalışıyorum.



“Sevgi saygıyla ayakta durduk”

Sporu sevdiğim için, gençler kahve köşelerinden, kötü alışkanlıklardan uzaklaşsınlar diye ilgilendim bu işlerle. Sonra bir alışkanlık oluyor, istesen de bırakamıyorsun” diyordu o ağabeylerden ‘anıtı dikilecek adam’ diye anılan, Gençlerbirliği’nin efsanevi Başkanı Hasan Şengel. Aynı saikle Yenimahallespor’u kurmuş, Maltepespor’a sahip çıkmış, kapanmak üzereyken Gençlerbirliği’ne gelmiş, kapıya kilit vurulmasına engel olmuştu. Hala ağabeyden öte spor camiasının her kesimine. “Hiçbir kulübe nasip olmayacak sevgi, saygı vardı aramızda. Takım, bu sevgi ve saygıyla ayakta durdu” demişti 1 buçuk yıl önceki söyleşimizde.



Tarihi, iniş çıkışlarla yazılı Ankaragücü’nün iyi günlerine şahitlik etmiş bir yöneticiydi Cem Özbek. 1970’lerin başında Sabri Mermutlu ikinci kez başkanlığa geldiğinde göreve başlıyor. 1980’lerde tesislerin iyileştirilmesini görüyor. Görev arkadaşlarıyla verdiği emeğe değip değmediğini soruyoruz “Değmez mi efendim, çok çocuğu kahvelerden kulübe çektik böylece. Daha medeni koşullarda spor yapmalarına gayret ettik. 1950-60 döneminde Şükrü Gülesin, Recep Adanır, Sevim Çağlayan’ın hem basket hem futbol oynayan kocası basketçi Yılmaz Gündüz gibi isimler sayesinde spora yöneldi çocuklar” diyor. Sohbetimizin üzerinden 1 buçuk yıla yakın zaman geçmiş.



“Orası bir kahve değil, okuldu adeta

Kabadayılar Mahallesi, Harala Gürele Mahallesi’ dendiği zamanlar Hamamönü’ne. Bir futbol takımı kuruluyor, sebepsiz husumetle ortadan ikiye ayrılmış mahallenin kaderi değişiyor. Silahlı saldırılara varan çekişmeler bitiyor, zengin fakir, okumuş okumamış yan yana geliyor. Seyircisi deplasmana giden ilk takım Hacettepespor, Türkiye’de tanınıyor. 2-3 günde kuruluyor takım, kurucularından biri de 19 yaşındaki Adil Özen. “Bu takım çok sevildi, hep ilkleri yaşattı. Hacettepe’nin, kabadayılarla sürtüşmelerle anılan şöhreti değişti. Arkadaşlığımızı etkiledi Hacettepespor; daha yakınlaştık. Mahallede daha çok sevilir olduk. Yağcıoğlu Fehmi efenin Erzurum Kahvesi, takımın lokali gibiydi. Ama orası bir kahve değil, bir kültür yuvası, okuldu adeta” diyordu yaklaşık 2 buçuk yıl önce.



Bu kulüplerin, aynı zamanda birçok spor dalında takımları var, sadece futboldan ibaret değiller. Yüzlerce, Gençlerbirliği gibi takımların binlerce lisanslı sporcusu var 40-50 yıl önce. Onların önünde ablalar, ağabeyler var. Parayla anılan bir şey oldu ama robotlaştırmadan gençleri, yine ablalık ağabeylik olmalı sporda. Çoğu adını unuttuğumuz ağabeyler, ablalar sayesinde Hacettepe’yi, dayanışmanın ve başarının mahallesi haline getirdik.



Sahiplenme ve şefkati lazım

Parasızken yapabildiğimizi, paralıyken yapamıyoruz; Türkiye’nin en ünlü firmaları ya da kamu kurumları, zarar ediyoruz deyip kulüplerini kapatmaya çalışıyor. Ankara, örnek iken sporda, tesis fakiri bir başkente dönüştü. Eskiden çocukları, gençleri, kahveden, kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmaya çalışırlarmış. Şimdi çiklet gibi bonzai, hap satılıyor okul önlerinde, arkamızı dönüyoruz, “El ele verelim” diyen çıkmıyor mahallede.


Bizde, paradan çok ağabeylik, ablalık sporu ayakta tutuyormuş. Güngörmüşleri dinleyince bu sorumluluk duygusunun içlerinden  geldiğini görüyoruz. İçimizden gelen bu ağabey ve ablalardan lazım bize; en çok onların sahiplenmesi ve şefkatine ihtiyaç duyuyoruz.

Hiç yorum yok: