28.08.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Önceki
yazımızda ucundan değinmiştik. Konu başkentte düzenli hale gelen su baskınları
ve seller olunca planın kalan kısmını akıntıya kaptırdık bir nevi. Geri dönüp,
başa sarıyor, Ankara’yı marka yapacak plan hakkında, kaba da olsa bir fikir oluşmasını
amaçlıyoruz.
Plan,
Ankara Kalkınma Ajansı’nın hazırlattığı Ankara Bölge Planı 2014-2023. Yani
2014-2023 arasında uygulanacak bir plan. Önce kentin olumlu ve olumsuz yönleri
saptanmış. Sonra yapılacaklar ve yapılması gerekenler sıralanmış. Saptamalar da
doğru, yapılması öngörülenler de.
Bundan
sonra da yeri geldikçe zaman zaman bu plana başvuracağız.
Olumsuz
yönleri sıralayarak başlayacağız öncelikle. Onları düzeltmeliyiz çünkü. Bunların
bir kısmı temel, 30-40 yıl belki 60 yıl önce çoktan çözmüş olmamız gereken
sorunlar. Bir kısmı, bir başkente hiç yakışmıyor. Bir kısmı da gelişigüzellik
ve denetimsizliğin mührü adeta. Parantez içine yorumlarımızı ekledik, bakın ‘Ankara Bölge Planı 2014-2023’, 3 başlık
altında bu olumsuzlukları nasıl saptamış:
Ankara’da Yaşamak -
Kırılganlıklar
-
Ankara Merkez Bölgesi’nde yerleşim alanlarının kontrolsüz (yağ lekesi
biçiminde) büyümesi (Yerleşim ve ticari
mekanlar, kente göre değil ranta göre yayılıyor),
-
Kent içi ulaşım yapısında etkinlik, verimlilik, erişilebilirlik ve ulaşım
türlerinin dengesi hususlarındaki sorunlar (Keşmekeş
nazik bir dille ifade edilmiş. Ayrıca Ankara
Ulaşım Ana Planı bitti, kapağını aralayacak yetkiliyi bekliyor),
-
Konut imalatının bir yandan nüfus artışının çok üzerinde gerçekleşmesine
rağmen, diğer yandan hane halklarının harcamalarında konut giderlerinin payının
düşmemesi ve yerel ihtiyaca uygun vasıflarda konut üretilmemesi (Tamamen lüks konut üretimine odaklandı
sektör),
-
Türkiye ortalamasının altında olmakla birlikte varlığını sürdüren yoksulluk
sorunu,
-
Artan yaşlı nüfus oranı,
-
Alt bölgelerdeki (kırsal yöreler, köyler,
beldeler, çevre ilçeler) yüksek nüfus kaybı (Ankara köylerinin yüzde 70-80’i boşaldı, yaşlılar bile terk ediyor).
Ankara’da Çalışmak -
Kırılganlıklar
-
Üretim ve ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payının, ülke ortalamasının
çok üzerinde olmakla birlikte, gelişmiş ekonomilere göre yeterli düzeyde
olmaması (Ankaralı sanayiciler dersini
çalıştı ama pek çok konuda bürokrasi hazretlerini aşamıyor. Yeni yasa ve
yönetmelik düzenlemelerini bekliyorlar yıllardır),
-
Kategorik olarak ileri teknolojili kabul edilen sektörlerin Ankara’da
bulunmasına karşın, bu sektörlerde gerçekleştirilen üretimin daha çok orta ve
düşük teknolojili bileşenleri kapsaması,
-
Ankara ekonomisinde önemli bir yeri olan KOBİ’lerin katma değer üretme
kapasitelerinin düşük olması (Devletin yönlendiriciliği
ve birleştiriciliğine, acil ihtiyaçları var),
-
Ankara imalat sanayinde önemli paya sahip olan birçok sektörün küçük ölçekli
firma ağırlıklı olmasının firmaların kurumsallaşması ve ölçek ekonomisi önünde
oluşturduğu engel (Bu da devletin yönlendirici ve birleştirici
olmamasının sonuçlarından),
-
Tarıma dayalı sanayinin özellikle tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu
bölgelerde gelişmemiş olması (Ayaş’ta bir
salça fabrikası, Çubuk’ta entegre et tesisi olmayışı ya da Haymana’da, un
fabrikasının kapatılması gibi eksikler çok. Ürünler işlenemiyor, hammadde
olarak satılıyor çoğunlukla. Büyük soğuk hava depolarının olmayışı da ürünleri
işleyememenin nedenlerinden),
-
Alt bölgelerde yaşanan nüfus kaybının tarımda çalışacak işgücü sorunu
oluşturması (Afganlılar, Suriyeliler
çalışmaya başladı tarlalarda)
-
Ankara ekonomisinin sürekli dış ticaret açığı veriyor olması ve bu açığın daha
çok orta ve ileri teknolojili sektörlerden kaynaklanması (Başkent, 1 satıyorsa 4 alıyor. Ekonomisinin yüzde 3’ü tarım, yaklaşık
yüzde 25’i sanayi ve yine yaklaşık yüzde 73’ü hizmet sektöründen oluşuyor. Tüketen
bir kent yani).
Ankara’da Çevre -
Kırılganlıklar
-
Ankara’nın iklim değişikliğinin muhtemel etkilerinden ciddi zarar görebilecek
bölgeler arasında bulunması (Son birkaç
yıldır yaşadığımız su baskınları ve sellere aldanmamak lazım. Uzun vadede ciddi
kuraklıklar bekliyor başkenti. Suyu kontrol etme, depolama ve çevreyi
yeşillendirme çalışmalarını hızlandırmalı, günlük yaşamda ve sanayide, çevre
dostu uygulamalara geçmeliyiz),
-
Ankara’daki sanayi kuruluşlarının önemli bir bölümünün hala OSB’ler dışında
faaliyet göstermesi ve bu durumun çevresel etkilerle mücadele konusunda
oluşturduğu dezavantaj,
-
Ankara’da gerçekleştirilen elektrik üretiminin yüksek oranda fosil yakıt
bağımlı olması; günlük ulaşımın yüzde 90’dan fazlasının karayolu ile
gerçekleştirilmesi (Raylı ulaşım
sistemlerini yaygınlaştırmamakta direniyor, kentin içinden geçen otoban kılıklı
yollara itiraz edeni demodelikle suçluyoruz),
-
Kent merkezindeki aktif yeşil alanların dünyanın önemli metropollerine kıyasla
düşük olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder