4 Mart 2017 Cumartesi

ASBESTİMİZ EKSİKTİ



03.03.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Yorucu bir şehir değil mi? Bedenen yorduğu kadar zihni de yoruyor. Sürekli bir söz dalaşı, atışma, çekişme, gerginlikle gündem oluyor. Fikir alışverişi, danışma, dayanışma kavramlarıyla bağlarını koparmış, dengesiz güçlerin halat çekme yarışında gibiyiz. Halkının zayıf kaldığı, ona rağmen işlerin yürüdüğü, sokakları, caddeleri gibi zihinleri de kargaşaya sürükleyen ve sonuçlanamayan bir mücadele... Yoruyor...

“Maltepe’de çalışıyorum”
Geçtiğimiz Pazartesi, otobüste, bir hanım kızımız telefonla konuşuyor. “Havagazı Fabrikası yıkılıyor, asbest varmış, kanser yapıyormuş, ben Maltepe’de çalışıyorum..” diye gayet özet, edebiyatsız anlatıyor karşıdakine. Son cümlesi “Başka bir müşteri temsilcisiyle görüşeceğim, siz çözemediniz sorunumu” diye sonlandırıyor konuşmasını. 25’le 28 yaşları arasında olmalı. Kapatıyor telefonu, bu sefer de arkadaşını arıyor ve tedirginliğini onunla paylaşıyor.
Böyle yıkılıyordu..
Ne kötü bir Pazartesi’ye başlama sabahı oluyor tabii. Daha gün başlamadan derde çare peşine düşüyorsunuz. O çevrede okulların olması, yoğun bir iş merkeziyle çevrilmesi dışında asbestin rüzgarla yayılması gündeme geliyor ki nerelere kadar yayılacağını kestirmek mümkün değil. Beyaz koruyucu kıyafetleri içinde yıkım ekibi astronotlara benziyor, az ileride vatandaş elini kolunu sallayarak yoldan geçiyor.
Tantana çıkınca örtüler örtüldü, astronotlar yıkıma el attı..
En kötü anıyı bırakıyor
Cumhuriyet’in tescilli sanayi miraslarından ilk 3’e girebilecek Havagazı Fabrikası’nın, müze yapmak yerine 25 Şubat’ta yıkımına başlanıyor. Yıkılırken de bırakacağı en kötü anıyı bırakıyor hafızalara. Kimsenin uyarısına gerek bile olmadan tüm önlemlerin alınıp gerçekleştirilmesi gereken bir işlem, Ankara’dan Türkiye’nin gündemine taşıyor.

Belediye, sivil toplum örgütleri, uzmanlar ve vatandaş arasında sözler gidip geliyor, noktayı,  Mimarlar Odası Ankara Şubesi ile Ankara Tabip Odası’nın açtığı davayı hava ölçüm raporlarını da gören Ankara 7.İdare Mahkemesi koyuyor; 1 Mart’ta, yürütmeyle beraber yıkım durduruluyor. 4 gün sonra... Bu dava açılmasa onca ilgili resmi kurum, bakanlık, bürokrat, bizimle beraber seyrediyor.

Doğru bir yöntem mi?
Yıkım duruyor ama söz dalaşı bitmiyor, bizi bitirmeye yeminli gerginliklere sadece yenisi ekleniyor. Sorun çözmek, hizmet üretmekle yükümlü kurumlar, ara vermeksizin, her gün yeni ve içi boş çekişmelerle yoruyor bizi. Bedenimizi de zihnimizi de yoruyor, şehrinden soğutuyor insanı. Bu, bizim memlekette, doğru bir yöneticilik yöntemi olarak mı kabul ediliyor acaba? Şehircilik açısından yani...

Güzele bakalım
4 Mart Cumartesi sabah 11’den itibaren Kale’de hareket var. 11 Mart’a kadar Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde plastik ve geleneksel sanat sergileri, yerinde izleyebileceğiniz canlı uygulamalar, katılabileceğiniz sanat üzerine konferanslar, paneller, sohbetler ve sokak defilesi gerçekleştirilecek.

Ankara Kalesi Platformu ve Toplumsal Buluşmalar Platformu’nun elbirliğiyle hazırladığı kapsamlı etkinlik için önce Atpazarı Sokak’ta olmanız yeterli. Etkinlik programını, sanat evleri ve galerilerden edinebilirsiniz. Kale’ye çıkınca bazı sorunlar daha küçük görünüyor nitekim!

Hiç yorum yok: