22 Mart 2017 Çarşamba

BAHARLARA DOYAMAZKEN



21.03.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Halk oylaması, silindir gibi geçiyor bütün gündemlerin üzerinden. “Karpuz gibi ikiye ayrıldık” demek karpuza hakarete girmeli; karpuz ikiye ayrılsa lezzet sunar, insanoğlunun bölünmesi ayrışma, çatışma, kasvet yaratıyor ruhlarda. Orta cılızlaşıyor, uçlara yığılıyor kitleler. 60 yıldır tecrübe ettiğimiz üzere, bir kez daha zayıf yerinden kırılmaya hazır hale geliyor bir millet ve onların ülkesi.

Kaçıncı bahar
Seçim havası, son 3 yılın baharlarını ağız tadıyla yaşatmadı, bu yıl dördüncüsü. Kendi kendine geldi geçtiler, yüzlerine, kıyafetlerine, coşkularına bakan, ilgilenen olmadı. Ha sonbahar ha ilk, bir mevsim eksik gidiyor dördüncü yıldır.

Baharın müjdecisi Ankara Çiğdemi
Ne Ankara’nın kardelenlerini ne de çiğdemlerini fark ettik, açtı, geçtiler kendi kendilerine. Müjdeci erik çiçekleri, tomurcuklar, taze gül yaprakları, kime haber veriyor baharın geldiğini, biz meşgulüz. Üçüncü cemrenin düştüğü gün saati çalmış gibi bahçemizde sık nefesi duyulan kirpimizin arz-ı endamı da uyandıramıyor, “Ha.. sen de vardın di mi?” diye kaba bir gözlem en fazla.

Kuşların müzikleşen, dirileşen ötüşlerini duyamayacağımız bir gürültü baskın; sonuna kadar açık çatlayan, kulakları yırtan sesli duyurularıyla seçim araçları geçiyor yukarıdan aşağı, bu yandan o yana. Kornalarla baharı korkutuyor, miting alanlarına yığılıyoruz kırlara yayılmak varken.

Süzgecimiz tıkanıyor
İnsanlığını dinleyemiyor, doğayı duyamıyor, varlığını hissedemiyorsun. Canlı vücuduna, cansız madde ruhsuzluğu zerkediliyor, muhakeme edemiyorsun.

Bir de asfalt ile betonun, karşıyageçirmez yolunun, reklam tabelasından, yolkesen büfelerine, senden daha değerli sayıldığı şehirde yaşıyorsan toprak için değil beton için park yapıyor, yeşili gökdelenle AVM’yle kapatıyorsan seçim olmasa da bahar kime gelecek, nefesi bile mangırla alıyorsun. Toprakla yeşil lüks değil hak, ruhun süzgecini tıkıyorsun.

Çıkasıca huyumuz
Bu memleketi hiç rahat bırakmayan ellerin artık kendini saklayamaz duruma düşen sahipleri, bir bir düşüyor gerçek ışığının vurduğu aydınlığın ortasına. Bizimse ortamız güçleneceğine, yeni kenarlar üretiyoruz dağılmak için. 60 yıllık çıkasıca huyumuzdan vazgeçmezsek kendimiz kıracağız tam ortamızdan kendimizi. 3-4 baharla kalmayacak o zaman, nice baharlara doyamayacağız kendi marifetimizin acı meyvesini dilim dilim yutmak zorunda kalırken.

Hiç yorum yok: