03.02.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi
Her
ne kadar siyasiler ve ekonomi dünyası bir türlü kavrayamadıysa da Ankara,
bambaşka bir niteliğiyle kendini yeniden inşa ediyor. Memur ve öğrenci kenti
olmanın eşiğinden atladı, sanayi üretiminde öncü adımların sahibi olmaya
başladı. Geleneksel sanayi üretimi değil, ileri teknolojili üretim hedeflerine
atıyor adımlarını. Başkentin organize sanayi bölgeleri ya da teknokentlerini
ziyaret eden siyasiler, konulan hedef ve atılan adımları görünce o yüzden
şaşkınlığın yansıdığı demeçler veriyor.
Demeci
veriyor ama gerisini getirmekte aynı hevesle başkentin yanında koşmaya
yanaşmıyorlar. Hoşlarına giden bir masal dinlemiş, memnun kalmışlar, günlük
etkinlikler içindeki bir ziyareti de böylece gerçekleştirmiş ve kaldıkları
yerden işlerine devam ediyorlarmış gibi bir etki bırakıyorlar sonrasında. Bir
katkıda bulunacak olurlarsa da süreç çok ağır işliyor, gerisinde kalmaya devam
ediyorlar başkentin.
Güllelerle koşuyorlar
Oysa
öncesi var ama yaklaşık 15 yıldır belirgin olarak bu yola baş koydu başkentin
sanayicileri. Önce her şeyin yerlisinin üretilebileceğine olan güvenlerini
kazandılar, kısa sürede ileri teknolojili üretimi aldılar hedeflerine. Ona göre
stratejiler, kümelenmeler oluşturdu, eğitim sistemi talep etmeye başladılar.
Bazılarında
çok olgunlaştı, bazılarında yerinde saymak zorunda kaldılar. Yokuş aşağı, ucuna
iki ağır gülle bağlı prangalarla koşmaya çalışırcasına boşa harcadılar
enerjilerini. Siyasi irade ve üniversiteler, başka bir gezegendenmiş gibi geç
kavrıyor, ağır kalıyordu taleplerine karşı.
Başka çare yok
Halbuki
gerek yerli gerekse ileri teknolojili üretim tarzından başka çaresi yoktu
Türkiye’nin. Dünyanın yeni biçimlenişi, devletleri seçeneksiz bırakıyordu bu
konuda; kendi ayakları üzerinde duramayanlar, adamdan bile sayılmayacaktı
gidişata göre. Hatta çok mu çok geç kaldığımız alanlar vardı gelişmiş ülkelerin
başını alıp gittiği. Eğitim sistemimiz ki özellikle mesleki eğitim, çağın da
talebin de hedefin de gerisinden bile gerideydi.
Bakanlar
Kurulu’ndaki her değişiklik, aynı kabusa yeniden yatırıyordu sanayicileri; başa
dönme, silbaştan başlama kabusuna. Kaçıncıydı
“Oldu” derken baştan başlayışları.
Bir yandan bürokrasi ve üniversite güllelerini çekiştire çekiştire,
prangalarıyla yine de o yokuşu koşmaya çalışıyorlardı.
Bundan sonrası devletle
“Arkadaş artık biz bu seviyeye geldik”
diyor, anlatamıyorlardı seviyelerini. Dinlenen güzel bir masalın ardından
birkaç cümle poh pohla yanıtlanıyordu talepleri. Bundan sonrası ancak devletle
koşulabilirdi oysa. Prangaları da eğitim sistemini de o çözebilirdi.
Nurettin Özdebir |
Ankara
Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, 31 Ocak Çarşamba günü yaptıkları Meclis
Toplantısı’nda şehrin kabiliyetini rakamlarla döküp bir kez daha Ankara’nın ‘ileri teknoloji üssü’ ilan edilmesi ve
yatırımların, teşviklerin buna göre yönlendirilmesi çağrısını yapıyor, bir kez
daha vurguluyordu “.. yalnızca Ankara
için değil tüm Türkiye açısından önemlidir..”
Garip geliyor
Sosyolojik
bir araştırmayla sabittir; Ankara, en yüksek eğitim seviyesine sahip ama buna
karşılık geliri düşük bir insangücü barındırıyor. Yatırımlarla nitelikli
işgücünü buluşturmakta ciddi sorunları var. ‘Bilişim Vadisi’ gibi bir yatırımın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
kendi raporuna karşın başka bir şehre kurulması türü yanlışlar, yokuş aşağı
koşmasını engelleyen şeyler. Ve eğitim sistemimiz, genci işle buluşturamayan
bitmiş bir sistem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder