30.06.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi
Ankara,
gelene kucağını açan bir şehir. ‘Kozmopolitlik’ dediğimiz karışık yaşamaya açık
olmuş hep. En azından Türkler’in yerleşmesinden bu yana öyle olduğunu
biliyoruz. İpek Yolu üzerinde bir ticaret merkezi, yolların kesiştiği bir
kavşak olması kadar bizim kolay kaynaşma özelliğimizle de ilgili bir şey bu
kucaklayıcılık. Ancak “Biraz fazla mı
açıldı acaba?” dedirtecek gelişmeler yaşıyor özellikle son 25-30 yıldır.
Yeni
devletin kuruluşundan ve başkent oluşundan bu yana yaklaşık 95 yıldır göç
alıyor Ankara. Kimi zaman yavaşlıyor kimi zaman artıyor göç hızı. Buna karşın kendine
has kültürünü, gelenek-göreneklerini, mutfağını koruyabilmiş bir şehirdi.
Baskın kişilik özelliklerine karşın dışarıya da gelene de açıktı.
Ödüllü İller Bankası binası geceyarısı yıkılmıştı |
İmdadı duyulmuyor
Maalesef
bu niteliği, kimliğini, kişiliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
bırakıyor artık şehri. Göçlerle gelenler, şehre uyum sağlamak yerine şehri
kendilerine benzemeye zorluyor, kültürel dokusundan tarihi dokusuna bir tahrip
ve yok edilişle karşı karşıya kalıyor Ankara. Bir de Ankaralı olmayan yerel
yönetici ve vekillerin duyarsız yaklaşımlarını ekleyin, boğulan şehir, imdadını
duyuramaz oluyor cihan aleme.
Mültecilerle açılan gedik
Şehrin kimliğini
tehdit eden yeni bir unsur daha oluştu bunlara ek olarak; mülteciler. ODTÜ
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Kalaycıoğlu hocamızla 15 Mart
2017’de yaptığımız söyleşide bu tehlikeye şöyle dikkat çekmişti:
“..Dahası yeni göçmenlerimiz var; Suriye ve
Iraklılar. Ankara profilini tamamen değiştiren bir göç bu. Çünkü kendi içine
kapalı bir yaşam biçimi ve alanı oluşturuyor, yerli halktan tamamen kopuk bir
yaşam sürüyorlar. Altındağ, Gülveren civarındalar ve şehrin kimliğini değiştirecek
bir göç bu..” demişti.
Altındağ Önder Mahallesi Suriyeliler'in yoğun olduğu semtlerden |
Belli semtlerde
kümelenip, kendi içinde kapalı bir yaşam sürüyor, kendi toplumsal ve ticari
yapılarını oluşturuyor, hatta bazı alanlarda yerlisiyle gerilime neden olan rekabeti
zorluyorlar. Onlar da Ankara’ya uymak yerine Ankara’yı kendine uydurma yolundan
gidiyor. Her ne kadar devletin pek çok uyumlaştırma girişimi olsa da bir
kaplumbağa gibi içine kapanan kümeler, yeni bir gedik açıyor aslında Ankara’nın
şehirleşmesi ve toplumsal yaşamında.
Her şehir için geçerli
bir tehlike ve kaygıdan bahsediyoruz. Bunlar hemşehri derneklerine de mültecilere
de bu şehri tanımdan, anlamadan yönetmeye çalışan yöneticilere de anlatılmalı.
Ekmeğini yediğin, havasını soluduğun şehir, doğduğun topraklardan daha kötü
muameleyi niye hak etsin?
İsmetpaşa da mültecilerin tercihlerinden |
Kişiliksizleşiyor
Başkentler
herkesin şehridir ama bu, o şehrin kişiliğini sulandırmak, kültürünü yok etmek
anlamına gelmemeli. Tarih, kültür, gelenek-görenek kolay üretilen, elde edilen
şeyler değildir; yüzlerce, binlerce yılın süzülmüş derin bilgi ve tecrübe
birikimine dayanırlar. Koruyamazsanız sizden gider, sizinkini de korumazlar
sonra.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder