14 Temmuz 2018 Cumartesi

BENDE GEDİK AÇILDI


14.07.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi

Millet omuzladı ve 15 Temmuz 2016’da bende gediği açtı. Yaklaşık 45 yıldır bu milletin çevresine dışarıdan örülen bendin, içerideki taş taşıyıcılarıyla nihayet yüzleşti Türkiye. Gözümüzün içine baka baka bizi soluksuz bırakacak duvarı örüyorlarmış beraber. Dar alanda biriken enerjimizi nefesimiz daraldığı için yakamıyor, bent yükseldikçe yer ve nefes darlığından hareketlerimiz kısıtlandıkça kısıtlanıyormuş.
Dünyayı duyuyor, görüyor, koşmak istiyor ama bendi aşıp, ferah feza açılamıyorduk. Kalan havayı, içeride birbirimizi suçlayıp, çatışarak tüketiyorduk. Biraz durulsak ya siyaset ya köken ya da inanç üzerinden fitneyi sokuyorlar, havamızı, yaşam enerjimizi bize israf ettiriyorlardı. O sırada duvara yeni tuğlalar ekleniyor, nefes darlığımız artıyor, duvarı ören ve işbirlikçilerine karşı hamle edecek takatimiz kalmıyordu.

Şeffaf tuğladanmış
Küresel yaşam, küresel ekonomi, küresel kültür kavramlarının uçuştuğu dünyada, biz küreselleşemiyorduk nedense. Koşuyor koşuyor yakalayamıyorduk o dünyayı. Kısır döngüden çıkamayınca dönüp hırsımızı birbirimizden çıkarıyorduk.

Etrafımıza örülen bent, şeffaf tuğladanmış meğer. Kendimizi o dünyanın içinde sanıyor, bir köşesine kıstırıldığımızı idrak edemiyormuşuz. O duvara çarpa çarpa, sonunda duvarın yerini öğrendik. Zamanla dışarıdakilerin, içeriden yardım alarak o bendi ördüğünü de.

Neler gördük
Eğitim sistemini sulandırıyorlarmış, hedefsiz bir sistemle çocukluğunu, gençliğini yaşayamadı evlatlarımız.
Üniversitede değil, daha sınavında telef ettik gençlerimizi.
Haydi maratonu tamamladı mesleğe atılacak, soruların işbirlikçilere verildiğini, kayırılanların işe alındığını öğrendik.
Dehalarımızın, zeki, akıllı beyinlerimizin bilinçli olarak vasatlaştırılmasına uyanmadık, yurt dışına göçlerini izledik elimiz kolumuz bağlı.
Tarımdan sanayiye, yerli üreticinin yasasıyla bürokrasisiyle uygulamasıyla sımsıkı bağlandığını, ticaretin kontrol altında tutulduğunu anladık.
Bizim kazandığımızın bin bir dalavereyle boru hattı gibi bir düzenle dışarıya aktarılışını, dahası kendi paramızla esir tutuluşumuzu fark ettik.
İstediğinde devlet makinesinin frenine basan, gerektiği kadar çalıştıran, istediğinde durduran sinsi kadrolaşmayı gördük.
Kendi milletine silah sıkan, bomba atan, içinde insanlar varken tankları arabaların üzerinden geçirebilen insanilikle ilişkisi kalmamış robotlaşmaya şahitlik ettik.
İnsan vardı bu arabaların içinde

Yıkamadık henüz
İşte bu duvara artık omuz atılması gerektiği, o gece kafamıza dank etti. O gece ortalığı ateşe vermek isteyenler boğmaya son tuğlalarını örecek, milletiyle devletini toptan çökertecekti.

Bizse o gece, bendimizde gedik açmayı başardık sadece. Duvarı yıkamadık. Şimdilik nefeslendik. 2 yıldır da çok yavaş genişletiyoruz gediği. O duvarcılar durdurulmaz, o duvar yıkılmazsa yaşayacak kadar nefes alacağız ama koşmaya takatimiz olmayacak hep. Eğer o duvar yıkılırsa önümüzde yüzlerce, binlerce yıl var açığa çıkan enerjimizle gelişmişlerin arasında yarışacağımız.

Öyle ya da böyle bundan sonra, çok ama çok daha ağır olacak 15 Temmuzlar’ın bedeli, oraya geldik.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

⤵⤵⤵


Adil Öksüz'ü Bulmadan, Bağırıp Çağırmakla Darbenin Üstünü Örtemezsiniz❗

Adsız dedi ki...

http://www.akasyam.com/mobil/aylin-nazliakanin-gazi-universitesi-feto-yapilanmasi-hakkindaki-sorulari-cevapsiz-kaldi-161374/