31.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ağğğlamak
istiyorum Ankaralılar! Hizmet için, gerekirse göğüs göğüse vuruşur hale geldik
çünkü. Düne kadar “hizmet” diye inleyen memleketin başkenti, “Vallahi olmaz,
ben yapacağım” diye yarışan belediyelerin muharebelerini izliyor şaşkınlıkla. Hizmet
vermek aşkıyla yanıp, tutuşan Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin, birbirine
girişine şahitlik ediyoruz. Ne saadet yarabbim!
Hizmet muharebeleri
En
son Batıkent İnönü Mahallesi’nde karşı karşıya geldiler. “Vay efendim bu parkı
ben yapacağım, yok efendim katiyen bırakmam, en çok ben yapacağım” tarzında,
polis nezaretinde, bir hizmet tartışması yaşandı. Daha önce de Çukurambar’da ve
Kızılırmak Mahalleleri’nde yaşanmıştı benzeri. Daha daha önceleri, neler neler
yaşanmıştı. Laf parklardan açıldı diye iç
bayıltan sayısız muharebelere girmiyoruz.
Mücadelesinden hizmete güç
kalmadı
Ne
oldu bu muharebelerin sonucu? Dünyanın en ilgiye muhtaç başkentlerinden birine
sahip olduk. Hizmet verme mücadelesinden, hizmete gücü kalmıyordu
belediyelerimizin. Aynı anda hem haklı
hem haksız, kendine has, açıklanamayan koşulları vardı Ankara’nın. Yasalar
karşısında aynı anda hem haklı hem haksız nasıl olunabiliyor, çözemedik
yıllardır. Örneğin Akpınar’da, evler kayıyor ama hem Büyükşehir Belediyemiz hem
de Çankaya Belediyemiz aynı anda haklıydı. Ama aynı anda haksız!.. Devletin
göbeğinde, çukurda, bir adam kayboluyor, kaderiyle baş başa kalıyordu. Haklı ve
haksız yoktu çünkü. Daha çözebilen yok bu muammayı. Çözsek yerimizde saymayı
bırakıp, dünya başkentleri arasına karışmış olurduk zaten. Nasreddin Hoca yaşasa
“Sen de haklısın Aliciğim” derdi!
Yürümeyen arabanın içinde
İnsan,
iki ayağıyla araba kullanabiliyor. Yola göre, gaza ve frene basıyor hatta
üçüncü pedal debriyaja bile yetiyor iki ayak. Ancak bir ayak gaza diğeri aynı
anda frene basınca istop eder araba, yürümez. Ankara, bu yüzden yürüyemiyor. Yol
almaya uygun görev almıyor ayaklar.
Yetkiler ve kurumlar, ortak çıkarlara uyumlu hareket etmiyor. Hele seçimler
yaklaşırken iyice sert basılıyor pedallara. Yürümekte zorlanan arabanın içinde,
oturuyoruz sessiz sedasız.
Yerel
Yönetimler Yasası yolda. Yasaya ilişkin ilk duyumlar gelmeye başladı.
Halimizden ders çıkarıp, ayakların yerini ve hareketini, iyi ayarlamak lazım.
Mümkünse bu ülkenin başkentini, kollayıcı önlemler almak lazım. Cumhurbaşkanlarının,
başbakanların, bakanlar ve milletvekillerinin yaşadığı kent, duramaz. Burası
yürümezse ülke durur.
Sevinçten değil dertten
Ağğğlamak istiyordum Ankaralılar ama sevinçten. Parktan bir bahaneyle
geldiğimiz noktaya bakılırsa ağlamaya devam ama
bıktığımız bir döngü başa sarmış, derdimizden ağlayacağız. İstop
ettirilen bir arabada, yolculuk etmek zorunda bıraktırıldığımız için ağlayacağız.
Bu kent hiçbir zaman hak etmedi ama ısrarla bu muameleye layık görüldüğü için!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder