15 Ekim 2012 Pazartesi

ANKARA HAFTASI LAZIM


12.10.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi


Ekim ayı, mevsimlerin solduğu ama Ankara’nın yeşerdiği aydır. Doğasına sinmiş meziyettir; ümitler solduğu zaman yeşerir, ışıldar. Dar zamanların şehridir Ankara, kötü günde gösterir vefasını da aklını da gücünü de. Ya havasından ya suyundan ya taşından, toprağından.. ya da hepsinde pişen insanından, zorda belli eder kendini. Sonbahar güneşi olur, kuru kavruk dökülmüş yapraklar arasında, sürmüş taptaze filiz olur. Ölüm döşeğindeki ümidi dirilten gösterişsiz bir bilgedir. Soluk benizli Ekim ayı, onun zamanıdır. Kolay değil, ‘zor’dur Ankara’nın işi.


Birleşildiği kadar güç olur
Tarih, din, dil, ırk ayırmadan ortak değer ve kültür yaratabilen öncüleri, ‘büyük devlet adamı’ diye yazar. ‘Büyük devlet’, o değer ve kültürü, kazasız belasız  yürütebilme becerisine göre gücünü bulur. Büyük devlet adamı da büyük devlet de herkesi kucaklama kudretine göre ‘büyük’ olur. Görüşler değişir, çıkarlar çatışır ancak iş ortak değerlere gelince o dağınık organlar toparlanır, birleşir, birleştiği kadar büyük ve güçlü olur.

Ekim ayında ekilmiş değerler vardır Ankara’ya. Ortak olması gereken değerlerdir. Bunların 3 tanesi, ülkenin kaderini değiştirmiştir.

Kaderi değiştiren kararlar
Üç milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun değişikliği önerir: Milletvekili adayları, doğdukları veya en az 5 yıl süreyle yaşadıkları yerlerden aday olmalıdır. Amaç   Mustafa Kemal Atatürk’ün, yaklaşan seçimlerde milletvekili seçilmesini engellemektir; Selanik doğumludur ve yaşamı, cepheden cepheye, yeni Cumhuriyet sınırları dışında geçmiştir. Öneri reddedilir ama birçok il, kırgın Kemal’e hemşehrilik teklifi götürür. Ankara Belediyesi’nin teklifini kabul eden Mustafa Kemal, 5 Ekim 1922’de Hacıbayram kütüğüne kaydolur.

Yaklaşık 1 yıl sonra 13 Ekim 1923’de Ankara, başkent ilan edilir. Her haliyle sonuna kadar bu şerefi hak etmiştir. Gerek canıyla gerek aklıyla gerekse kesesiyle.

Çok geçmez, 16 gün sonra en büyük adım atılır; 29 Ekim 1923’de, Cumhuriyet ilan edilir ve Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilir. Ölümcül hasta yatağından kalkan bir millet ve devlet, sonbahara Türkiye Cumhuriyeti olarak uyanır. Solgun ve kavruk yapraklar dökülürken Cumhuriyet, aralardan filiz sürer.

Bir hafta lazım
İşte 5 ve 13 Ekim günleri arasını Ankara’nın Ankaralı  dernekleri, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’nin de içinde olduğu bir ‘Ankara Haftası’ olarak önermeye hazırlanıyor. Belki bakanlıklar, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’da katılır. Geniş katılımlı şenlikler, konserler, açık oturumlar, sergiler, geziler, yarışmalarla bu çok özel günlerin, anlam ve önemine yakışır bir biçimde yaşatılmasını düşünüyorlar. 90 yıl gecikmiş bir etkinliğin nesini düşüneceksek?

Oysa bizi, canı pahasına bugünlere taşıyan dedelerimize borcumuzdur. Ortak değerlerin kıymetini bilen bir nesil, orada buluşturan yöneticiler lazım bize. Ekim ayında, kendi toprağına ekilen, taze sonbahar fidanları lazım. Ekildiği gibi 29 Ekimler’de süren filizler lazım. Sürmesi için filizlerin, Ankara’ya, bir ‘hafta’ lazım!

Hiç yorum yok: