04.06.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Sokak karışıktır;
her dilden, dinden, kökenden, görüşten insan gezer. Zengini, fakiri, okumuşu,
cahili, iyisi, kötüsü diye ayırmaz sokak, herkes içindir. Bütün görüşler,
sokakta yürür. Asla “Şöyle düşünenler,
benim kaldırımlarımdan yürüyemez” demez sokak, onu insanlar der. Ne kadar
kalabalık ve çeşitli insan olursa şanı artar üstelik. Herkesin sevdiği yer
olmayı başarmıştır. Hoşgörülüdür çünkü. Herkes paylaşır hoşgörünün nimetlerini.
Barış ve uyum vardır, hep de öyle yaşamak ister sokaktakiler. Bir ülke bedense
onun sağlıklı hücresidir. Bütün sokaklar ona benzemek ister. Bir toplumun
sağlığı için de karışık sokak makbuldür. İstanbul’daki Taksim, Ankara’daki
Kızılay gibi…
Hastalandı hücre
3 yıldır Atatürk
Orman Çiftliği üzerindeki yanlış uygulamaları anlatma çabasındaki biri olarak
Çiftliğin yüzde biri kadarlık Gezi Parkı’na sahip çıkılmasını, içten içe kıskanmıştım
başta. İstanbul, Gezi Parkı’na gelene kadar daha ne yeşillerini kaybetmişti
İstanbul ama bir parkına sahip çıkmak istemesi güzeldi. Taksim’de, meydana
yakın başka yeşil alan kalmadı çünkü soluklanacak. Düne kadar pek çoğumuz adını
bilmezdi ama sessizce çok önemli bir işlevi yerine getiriyordu park. Taksim’den
başlayıp, ülkeye yayılan adeta meydan muharebelerine kadar.
2-3 günde akla,
izana sığmaz bir aşamaya geldik. 1 gün önce herkesin sokağı, birgün sonra bütün
birleştiriciliğini kaybetmişti. Şöyle düşünenler ve böyle düşünenler, bir
hançerle böldü, parçaladı sokağı. Sadece bizim değil, dünyanın her yanından
gelen ziyaretçilerin de sokağı Taksim, bir günde ters yüz oldu. Hastalandı sağlıklı hücre. Ağrısı,
bütün ülkeye yayıldı. Toplumsal olaylar, parmağınıza batan iğneyi bütün
vücudunuzun hissetmesi gibidir; olduğu yerde kalmaz acısı. Acıtmaya devam
edilirse endişeye kapılan sağlıklı hücreler de paniğe kapılır, durduk yere
hasta olur vücut.
Çok güzel başladı
İlkgün, 31 Mayıs
Cuma günü akşam 7’de, Kuğulu Park’taki Gezi Parkı’na destek için toplandı
Ankaralılar. Gece saat 10’a kadar sloganlar, şarkılar, marşlar söylendi, hiçbir
aşırılık yaşanmadı. Kadın, çoluk çocuk, genç, yaşlı, bir şenlik havası içinde
Gezi Parkı’na destek oldular. Bir ara Toplumsal Olaylarla Mücadele Aracı (TOMA)
geldi, ana caddeden bir siren çaldı, Ankaralılar “Gelme” diyen itirazlarını topluca seslendirdi, TOMA gitti. Şarkılar,
marşlar, sloganların ateşi düşerek devam etti gece. Saat 9 buçuk 10 gibi, Atatürk
Bulvarı’nda, 15-20 kişilik bir grubun yolu kapattığı haberi geldi. Kuğulu
Parkı’nın ateşi düşmüştü, zaten Milliyet muhabirleri olayı izliyordu, “Ne
oluyor?” diye yanlarına ineyim dedim.
Boşluğa sıkılan su bile yetti
Akün Sineması’na
inene kadar uzaktan bir kalabalık gördüm sadece. Sinema önünde bir TOMA uslu
uslu duruyordu. Bir genç, kapısına vuruyor, taş atmaya çalışıyordu ama TOMA
tınmıyordu. Sinemanın önüne gelmemle ensemden de bir serinlik geldi. Bizim uslu
TOMA, arkamdaki boşluğa su sıktı birden, kimse yokken. Saniyeler içinde nerden
çıktığını anlayamadığım gençlerin ve taş yağmurunun ortasında kaldım. Elimde
çantamla zabıt memuru gibiydim, hiç ortama yakışmıyordum ama oradaydım. Ensemdeki
serinlik dışında bir zarar görmeden sığınacak bir yer buldum. Yukarıdan, sokak
aralarından biraz önce Kuğuluda hiçbir aşırılık yapmayan gençlik akmaya
başladı. Olayın özü bu kadardı aslında; boşluğa sıkılan bir su bile ortalığı
altüst etmeye yetti. Ve özellikle gece 11’den sonra, sabaha kadar sürdü
çatışmalar. Kartopu’nun çığa dönüşmesi gibi birkaç günde bütün Ankara ve ülke
çapına yayıldı olaylar.
2 yorum:
çok etkili ve ve soyadınız gibi inandım teşekkürler
teşekkürler
Yorum Gönder