20.08.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bir şehire bazen bir
şey yapmayarak iyilik edilebilir. Tarihi, doğal dokusunu korumak için yapılmaz.
Dünyanın bir değeri olmuştur, korunur. Bugün Prag, Sen(Saint) Petersburg,
Paris, Roma gibi şehirlere, akın akın korunan tarihini görmeye gidiyor
turistler. Londra’nın göbeğindeki Hayd(Hyde) Park’ta, sincaplar, ördekler,
kuğular, insanlarla iç içedir. Dünyanın en büyük parklarından biridir ve şehrin
ortasındadır. Bu şehirlerin her birine giden turist sayısının 3’te 1’i, bütün
Türkiye’ye anca geliyor. Bizim edinemediğimiz bir bilinçtir, ancak tarihe ve
doğaya acımasızlığımızı gösterebiliriz turistlere.
Hayd Park’ta yapılaşma
Şimdi bu Hayd
Park’ın önce içinden bir yol geçiriyoruz 35-40 metre genişliğinde.
Sonra devasa bir Başbakanlık binası oturtuyoruz ortasına. Toprağını kazıyoruz,
düzlüyoruz, zemini sağlamlaştırıyoruz. ‘Tema Park’ diye bir şey yapmak
istiyoruz çünkü. Şu raylar üzerinde, yükseklere inip çıkan bir lunapark
eğlencesi var ya, “rollır kostır (roller coaster” diyorlar, lunaparkta yokmuş
ya da yapmaya yer yokmuş gibi onu koyuyoruz bir yanına. Bir başka yanına,
gerçekleri MTA Müzesi’nde dururken yapma dinozorlara yer açıyoruz. 80 dönüm
arazinin üzerini kapatıyor, telefonlara bile girmişken bilgisayar oyunu 400 atari
koyuyoruz içine. Tekray, çift ray trenlere yollar, teleferiklere hatlar
çekiyoruz. Dünyanın ünlü hayvanat bahçeleri küçülür ya da kapanırken en
büyüğünü yapmak için biraz daha genişliyoruz park içinde. Tayms (Thames) Nehri
geçiyor yanından, parkın 50 dönümüne arıtma tesisi kuruyoruz ayrıca. Bunların
yanında lokantasıydı, büfesiydi, tuvaletiydi derken daha ne kadar
yapılaşacağını kestiremiyoruz. Daha yeni 700 milyon (trilyon) liralık ek bütçe
ayırdık bu işlere. Yeterse artık. Bu parkın orasına burasına kooperatifler,
büyük alışveriş merkezleri, orduevleri, otomobil servisleri yapılmış zaten.
Elçiliği ve parlamento üyelerine dinlenme tesisi eksikti, yakında onlar da
belki daha neler neler olacak. Av için tasarlanmış ama 1637’de halka açılmış Hayd
Parkı, böylece tarihi ve doğal özellikleriyle beton-asfalt yanında tarihe de
gömmüş oluyoruz.
Çiftlik örnek olsun
İngilizler’in
yüreğine inmiştir bu satırları okuyan olduysa. Hükümet Konağı’na yürümeye
başlamıştır yazıyı ortasında bırakan. Oysa Atatürk Orman Çiftliği’ne
yapılanların, Hayd Park’a yapıldığını hayal etmeye çalışıyorduk. Parkken bile
turistlerin ziyaret ettiği Hayd Park’a çevireceğimize, bir beton ve yozlaşma
anıtına dönüştürüyoruz kentin ortasında kalan tarihi ve doğal bir nimeti.
Üstelik İngiliz kralı ya da kraliçeleri, parasıyla alıp, halka bağışlamamış
Hayd Parkı. “Bu parkı koruyun, tarımı geliştirin burada, mesirelerde halk
dinlensin” diye bir vasiyetleri de yok. Ama 250 hektarlık araziyi gözleri gibi
koruyorlar hala. Halbuki ne biçim alışveriş merkezleri, hayvanat bahçeleri,
lunaparklar, betonlar, asfaltlar yapılır, tam şehrin göbeğinde. Biz yapalım da
örnek olsun, onların da aklı başına gelir birgün.
90 yaşını göremeyecek
Bu bilince yabancı değiliz biz. Kale’yi, tarihi evlerini, derelerini,
bağlarını böyle kaybetti Ankara. Şimdi Hacı Bayram’da, Hamamönü’nde, Kale’de
yeniden yapmaya çalışıyoruz eskisini. Sıra Atatürk Orman Çiftliği’ni bozup,
yeniden yapmaya geldi. Devletin kurucusunun vasiyetine rağmen. 380 yaşındaki
Hayd Park’ta turistler sincaplarla gezerken Atatürk Orman Çiftliği, 60 yıllık
tırtıklamaların sonunda 90’ıncı yaşını göremeyecek anlaşılan. Tarih ve doğa
bilinci, bir kez daha ergenlikte kalıp, olgunluğa geçemeyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder