17.06.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
“Bir hüzünlü heykel olmuş. Heykel değil de
üzüntüsünden taş kesilmiş gibi” demiştik. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi’nin bahçesindeki Mimar Sinan heykelinin kalabalık içindeki yalnızlığına
ortak olmaya çalışıyorduk. Bir yılı biraz geçmiş ‘Bir Hüzünlü Başmimar’ deyişimizin üzerinden. O günden beri bize de
ne bir ses ne bir nefes ulaştı Sinan’a ulaşmadığı gibi.
Yalnız Başmimar
Mimarbaşı
Sinan’ın durduğu köşe, uzun yıllardır bahçenin bakımsız köşesidir ve o heykeli
hala Piri Reis, Fatih Sultan Mehmet, hatta Mithat Paşa sanan öğrenciler vardır.
Mimar heykelidir ama çevresi bakımsız, imar edilmemiştir.
Her
gün onbinlerce kişinin geçtiği Sıhhiye’de, kapısından binlerce öğrencinin
girdiği Dil-Tarih’te, yalnızdır Mimar Sinan. Bir peyzaj mimarının elinden
küçücük de olsa şanına yakışır, insanın başını oraya çevirecek bir bahçecik,
dibinde yarenlik etmek için oturacak 4 tane bank yoktur. Bahçenin bakımsızlığı,
yalnızlığını azdırır imarın başı Başmimar’ın.
Nerede
saygı, nerede kıymetbilmek?
Mimar Kemalettin hak etmedi
Yalnız
Sinan mı? Mimarlık tarihçilerine göre Mimar Sinan’dan
sonraki ikinci büyük Türk mimarı kabul edilen Mimar Kemalettin’e de
kıymetbilmezlik ve saygısızlıkta aşağı kalmıyoruz. Mimar Kemal İlköğretim Okulu
dışında adı geçmiyor Ankara’da. Bir caddede ya da parkta adı, bir eserinin
önünde heykeli yoktur.
Habertürk Ankara Gazetesi’nde çıkan “3 Yıllık Vefa” başlıklı haberse yürek yakıyor. Eseri Gazi
Üniversitesi’nde 2011 yılında açılan Mimar Kemalettin Müzesi, 3 yıl sonra
kapatılmış. Özel eşyalarını, şaşkınlığını ve kırgınlığını saklayamayan ailesine
teslim etmişler. Aman geç kalmışlar, 3 yıl iyi dayanmışlar!
Ankara’daki
eserleri
Ulus’ta Ankara
Palas (Vakıf Oteli), Ankara 1’inci Vakıf Apartmanı (Belvü Palas), Ankara 2’inci
Vakıf Apartmanı (Evkaf Apartmanı), Yenişehir’de, Yüksel Caddesi’nde, Mimar
Kemal İlkokul’u, Ankara Garı yanındaki Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü, Gazi
Mustafa Kemal Paşa Muallim Mektebi (şimdi Gazi Üniversitesi Rektörlüğü), onun
eserleridir.
Belvü
Palas, şimdi Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu Evkaf Apartmanı
kadar alımlı, onun ikizi gibi çok güzel bir binadır ama yer yokmuş gibi, Merkez
Bankası’na ek bina yapmak için yıkılmıştır. Kalanların da tipini kaydırmak,
gözden uzaklaştırmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz çok şükür.
Asıl yakıcı olan
Ahmet
Kemalettin, 13 Temmuz 1927’de Ankara Palas’ta vefat eder, İstanbul’da, Beyazıd
Camisi’nin bahçesine defnedilir.
Mezarının tespiti ve yeniden düzenlenmesi, anca ölümünün 80’inci yılında
nasip olmuştur. 84’üncü yılında müzesini açmayı akıl edip, 87 yılında kapatmayı
uygun görmüşüz. Tarih anlayışımız bu kadar bizim; saman alevi. Mimar Sinan’ı
takmayan, Mimar Kemalettin’le mi uğraşacak?
İşte asıl yakıcısı, bunları, bilimi ve kültürü üretmek ve
aktarmakla görevli üniversitelerin yapıyor olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder