01.07.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bütün
dünya Midas’ı tanır. Frig kralıdır, eşek kulakları ve tuttuğunun altın
olmasıyla meşhurdur. Bütün dünyada efsaneleri, ibret olması için anlatılır.
Birçok roman yazılmış, film çekilmiş, tiyatro oyunları sahnelenmiştir hakkında.
Şurada, yarım saat uzaklıkta, Polatlı’nın dibindedir ancak ne Kültür Bakanlığı ne
Ankaralılar ne de Polatlı ahalisi, turizm merkezi haline getirememiştir
Gordion’u. Yeni adıyla Yassıhöyük’ü.
113 yıl önce keşfedildi
Gordion’un
ilk keşfi, 113 yıl önce 1901’de, Gustav ve Albert Koerte kardeşler tarafından
yapılıyor. Üstü toprak yığma mezarlara ‘tümülüs’
denir, küçüklü büyüklü onlarcasını buluyorlar Gordion’da. 4-5 tanesini
açıyorlar, buldukları, İstanbul Arekeoloji Müzesi’ne gidiyor.
1951
yılında bu kez Amerika’nın Pensilvanya Üniversitesi’nden arkeolog Rodney S.
Young(Rodni Yang) geliyor. Kararlı bir kazı başlatıyor ve 1954 yılında
tümülüslerin en büyüğüne, tünel kazarak girmeyi başarıyor. Adam, Amerika’dan
merak ediyor “Bu tepenin altında ne var?”
diye, bizim için 63 yıl sonra hala toprak yığını olan Midas’ın mezarını
buluyor.
Midas mı Gordios mu?
Yaklaşık
100 metrelik yığma toprağın altında, katman katman farklı boyutta çakıllar
içinde sedir tomruklardan bir mezar odası ve içinde kıvrılıp yatan bir
iskeletle karşılaşıyor. Odanın içinde, çürümüş yiyecek içecek olan tabaklar
çanaklar, çok güzel işlenmiş süs eşyaları, sanat eseri sehpalar, meşhur Gordion
çengelli iğnesi fibulalar bulunuyor. Tümülüslerin en yükseği olduğuna göre kralınki
olmalı, “Midas’ındır” diye düşünülüyor.
Frigya’nın
kurucusu babası Gordios’tur ama bulunan eserlerde oğlu Midas’ın adı ve
hikayeleri daha çok geçtiği için öyle düşünülüyor. Bugün yeni tekniklerle
yapılan tarihlendirmeler, tümülüsün babasına, yani Frigya’nın kurucusuna ait olma
ihtimalini gündeme getirmiş durumda. Öyle de olsa Midas Gordion’da bir yerde ve
biz de hala dünyaya anlatamıyoruz burada olduğunu.
Kral menüsü
Geçtiğimiz
Cuma 27 Haziran’da, Frigya’nın başkentinde, ‘Kral Midas’ın Son Akşam Yemeği’ adıyla çok gecikmiş bir etkinlik
gerçekleştirildi. Mezar odasına konan yiyecekler incelenmiş ve kralın 2 bin 754
yıl önce yediği yemekler yeniden hazırlanmıştı. Menü şöyleydi:
-
Zeytinyağlı rezene yuvasında Polatlı köy peyniri,
üzüm koruğu ile lezzetlendirilmiş yeşil mercimek köftesi,
iç bakla soslu cevizli yaban ördeği köftesi
üzüm koruğu ile lezzetlendirilmiş yeşil mercimek köftesi,
iç bakla soslu cevizli yaban ördeği köftesi
-
Köy gözlemesine sarılmış kimyon ve cevizli Midas dolması
-
Kaz etli tümülüs böreği ile Anadolu yeşillikleri
-
Bal ve üzüm suyu ile marine edilmiş fırında kuzu sırtı,
kuru erik soslu, pekmezli isli Frig pilavı
kuru erik soslu, pekmezli isli Frig pilavı
-
Frig vadisi eteklerinden toplanan dağ meyveleri sosu ve nohutla hazırlanmış yumak
tatlısı.
1985’den
beri Gordion’a giderim, kralın sofrasına oturmak da nasipmiş! Bu yemeği, büyük
ihtimalle Gordion düğümüne kılıcını vuran Büyük İskender de yedi. Sheraton
Oteli’nin aşçıbaşısı Zeki Açıkgöz, bu sofranın altından başarıyla kalkmıştı.
Etkinlik,
Uluslararası Yönetim Geliştirme Derneği’nin (IMDA) düzenlediği 23. Dünya İş
Kongresi’nin bir parçasıydı. Midas’ın Tümülüsü’nün dibinde, Gordion Müzesi’nin
bahçesindeydi. 5 kıtada 30 ülkeden katılan çok sayıda bilim adamıyla 700
civarında misafirdik. Çalışanlarla beraber 800’ü bulmuşuzdur. Issız
Yassıhöyük köyü, 30 yıldır özlediğim bir kalabalığı ağırlıyordu.
Bir
de 1985’de daha yeni Kazı Müdürü olmuşken tanıştığımız Kenneth Sams(Kenıt Sems)’le karşılaştık mı!
Onun elinde baston, benim başımda beyazlar, geçmişi ve o günden beri yıkılmaya
yüz tutan ‘Perili Ev’ dediğimiz ev
dışında neredeyse hiç değişmeyen Gordion’u konuştuk. Önce Tümülüs sonra Müze
gezildi, şenlendi Yassıhöyük.
Özlenen işbirliği
Etkinlik,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Ticaret Odası, Atılım Üniversitesi, Deniz
Bank, Ankara Valiliği, Polatlı Belediyesi, Gordion Müzesi, Devlet Opera ve
Balesi, Anadolu Turizm İşletmecileri Derneği, Türkiye Aşçılar Federasyonu,
Sheraton Ankara Oteli, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Türkiye
Turizm Yatırımcıları Derneği, YDS, Ankara Kalkınma Ajansı, Anadolu
Medeniyetleri Müzesi işbirliğinde gerçekleştirilmiş. Vay bee, Ankaralılar
alışık değiliz böyle kapsamlısına, özlediğimiz işbirliğiydi desek yeridir!
Bir
defile yapıldı ki gözlerimizi alamadık, Eskişehir Olgunlaşma Entitüsü’nün
ellerine, akıllarına sağlık. Ancak Ankara’nın bir Olgunlaşma Enstitüsü varken
niye Eskişehir, onu anlayamadık. Sonrasında tümülüslerden Devlet Opera ve
Balesi Orkestrası’nın müzik ziyafeti yansıdı.
Tarih olmadan olmuyor
Neden
uzun uzun anlatıyoruz bu etkinliği? Çünkü Ankara’nın turizmi, önce Kale’den
sonra Gordion’dan başlayacak, Kurtuluş Savaşı’nın güzergahıyla devam edecek.
Eksikleri, ilgililerine aktarmak üzere şimdilik kendimize saklıyoruz ama bu
etkinliklerin her yıl düzenli yapılması lazım, onun altını çizmek istiyoruz. İşte
gördük; kongre turizmi de tarih olmadan olmuyor.
Etkinlikler,
böyle sınırlı bir çevre içinde kalmayıp, orta okuldan, liseden, üniversiteden
gençleri ve vatandaşları da dahil ederek devam etmeli. Arayı açmadan, konuyu
soğutmadan devam edip, sırada bekleyen birçok ilçemize yaymalıyız tecrübemizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder