22 Eylül 2014 Pazartesi

KIZILIRMAK İÇİMİZE AKIYOR



16.09.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Türkiye’nin en uzun ırmağı Kızılırmak. Sivas’ın İmranlı ilçesinden doğuyor 1355 kilometre dolaştıktan sonra Samsun’un Bafra ilçesinden denize dökülüyor. Adını renginden alan ırmağa, antik çağda, tuzlu akarsu anlamına gelen ‘Halys’ deniyormuş. Bu suyun içinde her zaman bir şeyler varmış demek.

İç temizleyici ırmak

Böyle güçlü ve uzun bir suyun etrafında her zaman yerleşim olur. Suyuyla beraber taşıdığı verimli çamur, ne eksen yetişecek tarlalar, bahçeler açtırır insana. 2008 Şubat’ından beri artık ırmağın hepsi denize dökülemiyor, bir kısmı Ankaralılar’ın içinden akıyor tabiata. Adeta içimizi, pırıl pırıl temizleyerek!



Kızılırmak suyunu içmeye başladığımızdan beri tartışmaların da sonu gelmiyor. Daha önce sodyum, sülfat, klorür, koliform bakterisi ve alüminyum zenginleşmesi dolayısıyla gündeme gelmişti içme suyumuz. Hatta 2 yıl önce bendeniz, ‘Başkent’ markasıyla maden suyu olarak pazarlanmasını önermiştim. Ciddiye alan olmadı. Zenginleşme devam ederken en son sülfat tuzu, burun farkıyla öne geçti ve su boruları gibi içimiz de katı atıklardan kurtuldu.



Gerede suyu önerilmişti

Şimdi tabii bir ırmak, yolda bulduğunu içine katıp getiriyor. 1355 kilometre uzunluğundaki Kızılırmak ise Ankaralılar’a, yolun en azından yarısına kadar yani yaklaşık 700 kilometrede topladığını getiriyor. Bafra’dan ne akıyor Allah bilir.



Korunan bir ırmak olsa şüpheye gerek kalmayacak ama fabrikaların kimyasal atıklarından, kanalizasyon atıklarına kadar suya, normal arıtmayla temizlenemeyecek maddelerin karıştığını bilim adamları söylemişti. Diğer arıtmanın ise çok maliyetli olduğunu belirtmişler, daha işin başında bu suyun getirilmemesi için uyarmışlardı. Doğru adresin, çam ve meşe ormanlarından süzülen Işıklı-Gerede suyu olduğunda ısrar etmişlerdi. Kızılırmak, gelmekle kalmayıp, içimize kadar girdi.



Verem olmadan sorumlu bulunsun

Son gelişmede, basına yansımadan 10 gün önceydi, birçok arkadaşımızın rahatsızlanmasına biz de şahit olduk. Onlar da hastanede görmüştü olayın vehametini. Ankara’nın içme suyu, sadece kuraklık dönemlerinde tartışma konusu olmayıp, kuraklık dışında da gündeme geliyor. 6 yıl sonra artık tenis maçı izler gibi tartışmaları izlemeyi değil, çözüm bulunmasını bekliyoruz. Türkiye’nin başkenti burası. Sorumlu su mu, su satan şirketler mi, CHP mi belli olsun. Her an şüpheyle su  içilmez ki derdinden verem olur insan.


Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek, basın toplantısının sonunda, sülfatın borulardaki kiri, pası çözdüğü için çeşmelerden suyun kirli aktığını söylemişti. Bu cümleyi hiç unutmuyorum. Böyle temizleyici bir özelliği varsa sülfatın, su temizlenmeden yıkanıyorum durmadan. İçteki görünmez, bari dıştan, pırıl pırıl parlayayım istiyorum Kızılay’da!

Hiç yorum yok: